::
taehyung, uzun süredir kestirmediğinden dolayı epeyce uzamış olan sarı saçlarını elinin yardımıyla düzeltmiş, bunu yaparken derin bir nefes alıp vermişti. halihazırda gergindi ve jungkook'un gelmesini beklemek, her saniye daha da gerici oluyordu. karşısında durduğu kapalı dükkanın camından kendisini seyrediyordu; kulağında parlayan inci küpeleri, parmaklarının eklem yerlerine taktığı yüzükleri, altındaki kumaş pantolonu ve beyaz gömleğinin açıkta bıraktığı boynunu.
kendi yansımasının yanına bir başka silüetin eklendiğini görünce biraz irkilerek geriye adım atmış, gelenin jungkook olduğunu fark etmişti. jungkook ona içtenlikle gülümserken o aynı durgunlukla beklemeye devam etti.
"fazla bekletmedim umarım. gidelim hadi, jimin'in evi bu tarafta." gidecekleri tarafı eliyle işaret ederken taehyung'un da kendisini takip ettiğinden emin olmuştu.
vardıklarında, jungkook kapıyı çalmadan önce taehyung'u durdurmuş ve kendisine bakmasını sağlamıştı. "rahatsız hissettiğin an gideceğiz, tamam mı? bana söylemen yeterli."
taehyung başını onaylarcasına salladığında içeriye geçmişlerdi. çalan müzik sesi, fazla gürültülü olmasa bile sarışın olanı şimdiden rahatsız etmeye yetmişti bile. koridor boyunca tanımadığı insanların yanından geçip giderken jungkook'u gözünün önünden kaybetmemeye dikkat ediyordu. bir ara jungkook, elini arkaya doğru uzatmıştı tutması için. taehyung'un ince parmakları tereddütle jungkook'unkilere dolanırken salona benzer bir odaya geçmişlerdi.
taehyung için odadaki tanıdık tek sima, jimin ve hoseok'tu. bir de birkaç defa jungkook'un yanında gördüğü namjoon vardı biraz ilerilerinde.
jungkook koltuğa geçip oturduğunda taehyung da oturmuştu. loş ışığın altında net olmasa bile epey güzel gözüken dövmelerini açıkta bırakan bir tişört vardı üzerinde. siyah bir tişörtü. çok basitti ama jungkook'a yakışmıştı. taehyung, bakışlarını biraz yukarı çıkartarak jungkook'un piercinglerini incelemeye başlamıştı. bakışları, siyah saçlının kaşları ve dudakları arasında mekik dokuyordu.
jungkook bu bakışı fark etmiş olacak ki, dudaklarına belli belirsiz, ufak bir tebessüm yerleştirmişti. jimin yanlarına yaklaşıp, "gelmenize sevindim. içecek bir şeyler isterseniz yan odadan alın." demişti.
taehyung, konuşmanın burada sonlandığını düşünerek önüne dönse de jimin jungkook ile birkaç dakika daha konuşmuş, sonrasında kalabalık grubun arasına karışmıştı. yalnız kaldıklarında her zaman olduğu gibi sessizliği jungkook bozmuştu yine,
"içecek bir şey ister misin?" ses tonu çok yumuşaktı. öyle yumuşaktı ki taehyung hiç hissetmediği kadar şefkat görüyormuş gibi hissediyordu kendini. taehyung'la konuştuğu sürece basit bir iki kelime söylese bile sesine çok dikkat ediyordu jungkook. her an kırılabilirmiş gibi sakin ve yavaş konuşuyordu onunla.
"olur." taehyung'un cevabı üzerine jungkook hemen geri geleceğini söyleyerek ayaklanmış ve taehyung'u koltukta yalnız bırakmıştı. o geri dönene kadar sarışın olan yanına başka birinin oturmaması için dua etmişti içinden. insanlarla konuşmakta berbattı ve birisi yanına gelirse ne yapacağını dahi bilmiyordu.
jungkook'a nasıl bu kadar kısa bir sürede güvenebilmişti bilmiyordu fakat kesinlikle rahat hissediyordu onun yanında. yargılanmayacakmış ve dikkate alınacakmış gibi hissediyordu kendini, önemli biriymiş gibi.
belki jungkook, herkese bu şekilde davranıyordu, bilmiyordu. sonuçta kendi aksine oldukça sosyal ve tanınan biriydi. neşeliydi, kolay anlaşıyordu onunla herkes.
jungkook odaya dönerken elinde iki bardak vardı. taehyung'un sağına geçip oturdu ve birini ona uzattı. "jimin beni biraz oyaladı, hemen gelemedim." kendini açıklama çabasına girişip mırıldandı hızlıca. "hava almak ister misin? terasa çıkabiliriz."
hava esintiliydi. jungkook terasın mermerine dirseklerini yaslarken ayakta dikilen taehyung'a baktı. üşüyebileceğini tahmin ederek elinde taşıdığı ceketi omuzlarına bırakmıştı sarışın çocuğun. taehyung ceketten kurtulmaya çalışınca da onu durdurmuştu. "hasta olursun. dursun, çıkarma."
taehyung, inatçılığına son vererek önüne dönmüş ve jungkook'un yaptığı gibi nadiren de olsa yanıp sönen ve parıldayan yıldızları seyretmeye başlamıştı.
"babanla aran iyi değil mi, taehyung?"
bir şey söylemek istemiyordu, bu konu hakkında ağzını açmak bile istemiyordu. ama arkadaşı saydığı bu kişinin sanırım hakkındaki bazı şeylerden haberdar olması da gerekiyordu.
"annem öldü. babamla yaşıyorum ve evet, pek anlaşamıyoruz. ama önemli bir şey değil."
"üzgünüm." jungkook duydukları ile dudaklarını birbirine bastırmış ve bakışlarını yere indirmişti. "morlukların sebebi o mu?"
taehyung buna cevap vermek yerine omzunu duvara yaslayıp gözlerini kısmıştı biraz. bu konuşma devam ettikçe, bedenindeki yaralar sızlıyormuş gibi geliyordu ona. hiçbir şey yapmadığı ve hak etmediği hâlde derisini yakıp kavuran izler, canını acıtıyordu o an.
neredeyse bir saat kadar, esen meltemin yüzlerini okşamasına izin vererek, sessizce durmuşlardı terasa yaslanmış hâlde. jungkook'un umrunda bile değildi soğuk. ve onun sessizliğini de umursamıyordu, yalnızca ona eşlik etmek istemiyordu.
jungkook, gecenin ilerleyen saatlerinde taehyung'u evine bırakma görevini üstlenmişti. taehyung'un omuzlarından ayırmadığı ceketi düşmemesi için düzeltti çünkü taehyung, alkolün etkisiyle sabit yürüyemiyordu. her an düşecek gibiydi. bunu tahmin ettiğinden, gece boyunca elindeki plastik içki bardağını gizlice saksılara dökmüş, ya da partideki başka insanların eline tutuşturmuştu.
"taehyung, eğlendin mi?" onun yalpalayarak yürümesi seyrederken sordu ve güldü.
"hm, pek değil. ama arkadaşların iyi insanlar. jimin bana en iyi kokteyli nasıl yapacağımı öğretti."
jungkook, jimin'e kızacağını aklının bir köşesine not ettikten sonra taehyung'u durdurdu. "taehyung, nereye gidiyorsun, evine vardık çoktan."
taehyung, dudaklarını büzerken etrafına bakınmış ve jungkook'un söylediği şeyin doğruluğuna ikna olmuştu. "evet, varmışız." omuzlarındaki ceketi çıkarıp siyah saçlıya uzattı ve geriye doğru birkaç adım attı.
"teşekkür ederim, jeongguk. bana karşı bu kadar nazik olduğun için harika bir model olacağım." gülümserken düşecek gibi olmuş ama hemen toparlamıştı. "sanırım uyuyacağım."
"bunu içeriye geçtikten sonra yap lütfen, taehyung. hadi, bekliyorum. eve gir ve gideceğim."
jungkook, söylediği gibi onun kapı kilidini açmasını ve girmesini beklemişti. gideceği sırada taehyung odasının camından ona el sallıyordu.
,,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mayday
Fanfictionbütün anılarına, en kötüsüne bile şahit olmak isterim. ölümden sonra bile seni unutmamak, yine aynı göğe bakabilmeyi isterim. : tae.kook