::
taehyung, üzerindeki kadife kumaşı elleri titreyerek düzeltirken jimin'in ona yardımcı olmasına ve saçlarına dokunmasına izin veriyordu. jimin tebessüm ederek başını biraz geriye çekmiş ve ona uzak bir açıdan bakmıştı. gördüğünü beğenmişe benziyordu.
arkasına doğru birkaç adım attı ve aynalı masanın üzerindeki küçük takı kutusunu avucuna aldı. sonrasında da sarışın çocuğun ellerinin arasına bırakmış ve, "bunu jungkook gönderdi, takmanı istiyor."
taehyung kendisine verilen kutuyu yavaşça açıp kapağını masanın üzerine bırakmış ve kolyeye bakmıştı. bu, daha önce jungkook'a, istediğini söylediği vivien westwood markalı kolyelerdendi. ister istemez tebessüm ederken jimin'in ona baktığını fark etmiş ve bakışlarını kaçırmıştı.
jimin ise bunu takmayıp taehyung'un hemen yanına bir sandalye çekti. "jungkook sana gerçekten çok değer veriyor olmalı. taksana, takılacağından eminim." taehyung kolyeyi ona uzatınca jimin de onun için takmıştı boynuna. taehyung, kolyenin teninin üzerindeki duruşunu seyrederken dudaklarını birbirine bastırdı.
"jungkook çok iyi birisi jimin. onunla tanıştığım beri, kendimi eskisinden çok daha farklı hissediyorum. ve sayesinde sizlerle de tanıştım." zincirinin ucundaki gümüş taşlar ile oynarken mırıldanmış ve başını kaldırıp jimin'e bakmıştı. "yanımda olduğunuz için teşekkür ederim."
jimin, ister istemez onun bu sözlerine gülümsemişti. başta diğer herkes gibi "kim taehyung" adını duyduğunda gözlerini devirir, onunla konuşmayı bile aklının bir köşesinden geçirmezdi. fakat şimdi ise ona kendine yakın biri olarak görüyordu.
"bunun için teşekkür etme taehyung." sarışın çocuğun ipeksi saçlarını seyrederken bakışlarını yüzüne doğru kaydırmış, pürüzsüz tenini inceliyordu. "makyaja ihtiyacın yok gerçekten de. yine de istersen yapabilirim biraz, ne dersin?"
bunları söylerken bileğindeki saati kendine doğru çevirmiş ve dakikaları kontrol etmişti. "çıkman için daha vakit var."
taehyung'un sandalyesini aynaya doğru çevirdi ve yansımasına baktı onunla birlikte. şimdiden yeterince pembe olan dudaklarına ufak birkaç dokunuş yaparak bırakmıştı makyaj faslını. doğal olarak, çok güzeldi. bunu bozmayı istememişti.
"jungkook gelmeyecek mi?"
taehyung'un neredeyse fısıltı bile çıkan nazik sesi ile gülmüştü. "gelecek. kamera ayarlamakla meşguldü."
taehyung, aralık dudaklarından ufak bir mırıltı çıkararak onaylamıştı jimin'i. "şey, biraz gerginim. ya takılıp düşersem? ya da kötü yürürsem?"
jimin, omuz silkti ve elindeki dudak parlatıcısını masaya bıraktı. "bilmem ki, bunun için doğmuş gibisin. zorlanacağını zannetmiyorum."
"öyle mi dersin?"
jimin'in söyledikleri ile biraz rahatlamış olan sarışın, ellerini kucağına yerleştirmiş aynadan kendisini seyrediyordu. üzerindeki beyaz gömleğin açıkta bıraktığı boynunu ve köprücük kemiklerini, teninde anında yerini bulmuş kolyeyi inceliyordu. bu esnada jimin ona, takması için gümüş birkaç küpe de vermişti.
kapının açılması ile ikisinin de bakışları o tarafa dönmüştü. gelenin jungkook olduğunu fark edince taehyung, duruşunu düzeltmişti biraz oturduğu yerden. heyecanlanmıştı, hatta itiraf edemeyecek olsa bile yanaklarının kızardığını hissediyordu.
"taehyung." birkaç saniyeliğine, ona seslendiğini unutmuş gibi duraksamıştı. gözlerini onun üzerinden alamıyordu. "çok güzel olmuşsun."
jimin ikisine bakarken gülmeden edememişti, bu yüzden başını öne eğmişti saklamak istercesine.
jungkook, taehyung'un yanına yanaştı ve biraz eğildi elini onun omzuna yerleştirirken. "iyi bir iş çıkaracağından eminim, tae."
,,
şunun güzelliğine bakın.
,,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mayday
Fanfictionbütün anılarına, en kötüsüne bile şahit olmak isterim. ölümden sonra bile seni unutmamak, yine aynı göğe bakabilmeyi isterim. : tae.kook