dazai heyecanla birbirine sürttü ellerini. belki bininci kez etrafı gözden geçirdi ve her şeyin mükemmel olduğuna emin olduğunda derin bir nefes aldı. gözü bağlı, öylece bekleyen chuuya'yı elinden tutarak içeri soktu.
"göz bandına gerek var mıydı gerçekten?" dazai güldü. "elbette vardı, heyecan katıyor." chuuya'nın arkasına geçti ve göz bandını sinir bozucu bir yavaşlıkta açtı.
chuuya manzarayı gördüğünde kaşlarının şaşkınlıkla havalanmasına engel olamadı. arkada yavaş tempolu, sakin bir müzik çalıyordu. doğrudan tokyo körfezi'ne bakan bu lüks restoran onlara özel tahsis edilmişti. cam kenarında bütün manzarayı gören masa mumlarla ve bir canlı çiçek vazosuyla süslenmişti. ortamın sadece mumlarla aydınlatılıyor olması epey romantik bir hava katmıştı. chuuya, dazai'nin vaktini bunlara harcamasına şaşırmıştı. dazai'ye döndü, beyaz bir smokin giyip kombinini siyah bir gömlekle tamamlamış ve gözünün önüne düşen perçemlerini kulağının kenarına sıkıştırmıştı. dürüst olmak gerekirse hem dazai hem de eseri oldukça etkileyici görünüyordu. chuuya'nın üst dudağı memnuniyetle yukarı kıvrılırken dazai bir elini onun beline koydu ve cam kenarındaki masalarına yönlendirdi. masaya ulaştıklarında ise dazai sandalyelerden birini çekti ve eliyle sandalyeyi işaret etti, "böyle buyur, chibim."
chuuya ona söyleneni yaptı ve sandalyesindeki yerini aldı, dazai'nin de tam karşısına oturuşunu izledi. gün batımı gözlerinin önündeydi şimdi. körfez enfes görünüyordu. masa enfes görünüyordu. ve dazai de enfes görünüyordu. nereden geldiğini anlamadığı bir garson geldi ve onlara yemeklerini servis etti. buz kovasının içine yerleştirilmiş chuuya'nın favori şarabı da iki kadeh ile birlikte masadaki yerini aldı. dürüst olmak gerekirse chuuya etkilenmişti, fazlasıyla. tek kaşını kaldırıp başıyla masayı işaret etti. "bütün bunları sen mi hazırladın?"
dazai parlayan gözleriyle başını sallayarak onayladı. "beğendin mi?"
"château petrus şarabı var, beğenmemek elde değil."
"şaraplardan pek anlamam lakin araştırmamı iyi yaptım."
"belli oluyor."
dazai avuçlarının terlediğine inanamıyordu, çaktırmamaya çalışarak avuç içlerini pantolonuna silse de chuuya fark etmişti. yine de ses etmedi. dazai'nin aptallaşması onu hayli eğlendiriyordu.
"bugün iyi görünüyorsun, chibi."
chuuya güldü, "sen de öyle." dazai de ona aynı şekilde gülerek karşılık verdi ve kadehleri şarap doldurdu. "şarap misafirin sağından servis edilir. sağ el ile şişenin arka kısmından tutulur ve etiket davetliye dönük olacak şekilde, saat yönünde döndürülerek, kadehe çok az şarap konur." çok az şarap doldurduğu kadehi chuuya'ya uzattı, kızıl olan şarabı tadarken ise ekledi. "şayet davetli şarabı beğenirse, kadeh yarısına kadar şarap doldurulur."
chuuya dudağını büzdü. damağında kalan tat hoşuna gitmişti. boşalan kadehi doldurması için dazai'ye uzattı tekrar. dazai ise kadehi bu kez yarıya kadar doldurup chuuya'ya verdi.
"etkileyici." dedi kızıl olan, "oldukça etkileyici."
"bu gördüklerin hiçbir şey, chuuya." dazai ona göz kırptı. chuuya ise önündeki bifteğinden ufak bir parça kesti ve ağzına götürdü. et yumuşacıktı ve aroması muhteşemdi. "bu cidden güzel," dedi lokmasını yutarken. hayatının sonuna kadar tek bir yemeği yiyebilecek olsa hiç zorlanmadan bu bifteği yiyebilirdi.
dazai gülümsedi, "güzel olarak tanımlanabilecek çok daha iyi şeyler de var. senin gibi mesela."
ergenlik yıllarından kalma tavlama taktikleri dürüst olmak gerekirse utanç verici ve gülünçtü fakat chuuya çok eğleniyordu ve ne kadar itiraf etmekten utansa da, işe yarıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
750 bin yen • soukoku
Fanfictionchuuya'ya gecenin bir yarısı saçlarını yolduran, telefonunu parçalatan, üstünü başını yırttıran o mesaj tam olarak şuydu: "16.02.2024 saat 01:02'de **** numaralı hesabınızdan fast ile OSAMU DAZAI 52****5274 hesabına 750.000,00¥ aktarılmıştır." #sou...