Bölüm 2

5 0 0
                                    

Elimdeki bileklik bana, ben elimdeki bilekliğe bakıyordum. Kapıdan uzaklaşıp yatağıma oturdum ve hala bilekliğe bakıyordum. Kafamda birçok soru vardı; Neden bana ait olmayan bir bilekliği bana getirdi, benim olduğunu mu düşündü yoksa gelmek için bahane miydi, orada mı buldu, satın mı aldı... Bunların cevabını da ancak ondan öğrenebilirdim ama çocuğun yüzüne kapıyı kapatalı on dakika olmuştu. Neyse canım hem bir daha nerde karşılaşacağız ki sanki. Bakımımı yaptıktan sonra yatağıma uzanıp telefonumu elime aldım ki odamın kapısı dan diye açıldı.

"Arkadaşların bir tanesi ne yapıyormuş bakayım."  diye içeri danaya girer gibi dalan Uras'a kaşlarımı çatmış bakarken kapıda duran özür dilerim bakışları atan annemi gördüm. Ah garibim ne çekti Uras'tan. Uras benim lise ikiden beri arkadaşımdı. Ortak arkadaşlarımız sayesinde tanışmıştık ama şimdi o ve ben dışında kimse kalmamıştı. Hemen yanımızdaki eve taşınmışlardı biz lise üç iken ve biz de o zamandan beri götle don gibi gezmeye başlamıştık. Kendi evini otel gibi kullanıp genelde bizim evde takılıyordu.

"Urasçım çok gerici bi gece geçirdim, bi de sen germe."

Uras karşımda ellerini iki yana açmış bir şekilde "Kim, nasıl, ne hakla gerdi benim küçük kardeşimi!" dedi.

Oflayıp puflayarak dik oturup Uras'a yer açtım, yatağın köşesine oturdu. "Salağın teki bugün restoranda tuvaletleri karıştırdım diye dalga geçti." dememle Uras'ın kahkaha atması bir oldu. "Ya ben de seni insan yerine koydum anlatıyorum." diyip yastığı suratına fırlattım.

"Dur be kızım ya, tamam gülmüyorum. Kim bu lavuk, görelim hesabını." diyip göz kırptı.

"Ben hallettim kardeşim, hem hesap mesap yok çünkü babamın ortağının oğlu. Neyse bir daha karşılaşmayız zaten."

"İyi peki öyle olsun, sen öyle diyorsan. Ama bir telefon açmana bakar biliyorsun, kıpsss."

"Sağ ol canım da sen niye geldin gecenin 12sinde, hayırdır para mı lazım?"

"Yarın sizin kızları çağır, ben de 1-2 arkadaşımı alayım beraber yazlığa gidelim. Hemen hayır deme bak lütfen, kaç gündür evde oturuyorsun annemleri özledim diye diye. Hem siz üniversitede görüşebiliyorsunuz da ben sizle görüşemiyorum, malum ben Ankara'da okuyorum ya hani." diyip ellerini yalvarır gibi birleştirip yüzünü şirinleştirmeye çalıştı.

"Çok çirkin oldun, yüzünü normale çevirmezsen reddedeceğim. Ah, gözüm kanıyor galiba." dediğimde sarılıp "Eşek sıpası, abiyle dalga geçilir mi ha?" diyerek gıdıklamaya başladı.

"Tamam hadi yarın görüşürüz o zaman, bırak da güzellik uykuma uyuyayım." diyip yorganımın içine girdim. Uras da sonrasında iyi geceler dileyip çıktı.

Sabah olduğunda ilk işim kızlarla konuşup planı haber vermek oldu. Yazlık için her ne kadar soğuk havalar olsa da özlemiştik gitmeyi. Ben, Uras'la tanıştığımda Ecrin ve Işıl'ı da tanıştırdığımdan uzun zamandır tanışıyorlardı. Hazırlanıp kahvaltıya inip bir şeyler atıştırıp evden çıktım. Uras kapıda arabayla kızları da almış bekliyordu.

"Selam cicişler!" diyerek arabaya bindim.

Ecrin hemen "Aşkım kim senin canını sıktı dün?" diye yükseldi. Uras'ın dudağını ısırarak durdurmaya çalıştığı gülüşünden her şeyi abarta abarta yetiştirdiği belliydi. "Uras abartmış aşkım bir şey yok." diyip konuyu kapatmaya çalıştım. Hem neden bu kadar konuşuldu ki şu Çınar.

"Senin arkadaşların nerde Uras?" diyen Işıl'dı.

"Bizden sonra gelicekler onlar." diyen Uras'a üçümüz aynı anda "Onlar?" diye sorduk.

ZincirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin