Three

66 16 56
                                    

Seungmin'in gözünden;

Duyduğum soru gözlerimi o tarafa çevirmeme sebep oldu. O buradaydı ama neden?

"İyiyim." Benim cevabımı duyduktan sonra sözde babama döndü.

"Sen nasıl bir insansında oğullarını dövüyorsun?"

"Hiç konuşma onlar benim oğullarım değil. Ben iki ibnenin babası falan olamam."

Bunları duymak benimde sinirlenmeme sebep olmuştu. Kendimi tutamadan konuştum.

"O zaman ne diye notlarıma takıntılısın? Ne diye arkadaşlarıma karışıyorsun? Kimsenin altına girmediğimi çok iyi biliyorsun. O  zaman ne diye bunun imasını yapıyorsun?"

"Yok birde birilerinin altına gir. Gir ki seni dövmek için iyi bir sebebim olsun. Gerçi notların seni dövmeme sebep olacak kadar kötü."

"Sen çok mu zekisin? Sen çok mu başarılısın? Senin tek başarın kumar masalarında kazanıp birkaç fahişeyi altına almak."

Sanırım biraz kendimi aştım. Yoksa imkanı yok ben bu sözleri söylemezdim. Chan'ın tutmadığı elini bana vurmak için havaya kaldırdı. Azıcık(!) korktuğum için Chan'ın arkasına doğru geçtim. 

"Neye güvendiğin belli oldu iğrenç ibne. Çık onun arkasından. Seni koruyacağını düşünüyorsan yanılıyorsun. Çünkü ben altıma aldığım kimseyi daha sonra korumam. Bunu iyi bilirsin. O da bir erkek ve seninle tek işi seks olacak. Ama ben sana bir şans daha veriyorum. Oradan çıkman ve notlarını düzeltmen şartı ile seni dövmeyeceğim."

Biraz bile olsa Chan'ın bu sebep yüzünden benimle ilgilendiğini düşünmek çıkmamı gerektirirdi. Ama ben çıkmak yerine ona güvenmeyi seçtim. Ben daha adam akıllı ne yaptığını bilmediğim birine güvenmeyi seçtim. Olduğum yerde biraz hareketlendim babam bunu çıkacağıma yorarak  sırıtmaya başladı. 

Yavaşça ellerimi Chan'ın tişörtünün uçlarına getirdim. Tutar tutmaz ellerimi sıkmaya başladım. Chan ona güvendiğimi anlamış olacak ki konuşmaya başladı. 

"Onun sana vermeyeceğim. Ne yaparsan yap onu sana vermem. Herkesi kendinle bir tutmayı da bırak. Kimseyi sadece seks için kullanacak biri değilim senin aksine. Şimdi ellerini bırakıyorum ve ibne deyip oğlun olarak görmediğin bu kişiyi buradan alıp gidiyorum."

Ellerini bıraktıktan sonra bana doğru döndü. Ellerim hala belindeyken konuşmaya başladı.

"Changbin Jeongin'i al. Gidiyoruz." 

"Tamam."

O daha yerinden kımıldayamamışken babamın içine bir şeyler dert olmuş olacak ki konuştu;

"Hiçbir yere gitmiyorlar. Bırakın onları."

Elini Chan'ın omzuna atıp çekti. Ellerimi hemen belinden çektim. Babam Chan'ı kendine döndürüp yumruk attı. Chan sanırım küfür mırıldanmıştı. 

"Ama sen çok oluyorsun. İki saattir benden büyüksün diye elimi kaldırmayayım diyorum senin yaptığına bak. Changbin Jeongin'i al ve çıkın."

"Chan-"

"Hadi Changbin hadi." 

Bunu dedikten sonra babam ona tekrar yumruk atacaktı ki Chan elini tutup çevirdi. O babamla kavga ederken bakışlarım yerde oturmuş ağlayan başında da Changbin olan kardeşime kaydı. Yanlarına gittim. Jeongin Changbin'i tanımadığı için 'Gelmeyeceğim' deyip daha çok ağlıyordu.

Jeongin gibi yere çöktüm. Onu şu an sakinleştirecek bir tek ben vardım.

"Biricik kardeşim benim. Hani ben sana okulda az olmalarına rağmen çok güzel olan arkadaşlarımdan bahsetmiştim ya Changbin de onlardan biri. Ben ona güveniyorum. Sende güvenebilirsin. Hem baksana şu kaslara bunlarla seni çok rahat korur."

Çatı.../ SeungChanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin