Trouble

15 2 0
                                    

Babasının kapıyı çaldığını duyunca gidip kapıyı açtı. Babasının öfkeli olduğu açıkca belliydi.“Sen ve Taehyung, hemen aşağı inin” dedi. Jungkook dinlenildiğinin açıkca farkındaydı. Aşağıya indiklerinde annelerinin yüzünde endişeli bir ifade vardı.
“Jungkook, söylediklerinin hepsini duydum. Günden güne yaşlanıyorum ve öldüğümde, senin bu krallığın varisi olmanı istiyorum.  Ve yanında bir erkek değil bir kadın olmalı”, diye bağırdı.
“Ama baba, kiminle birlike olmak istediğimi seçebilecek yaştayım”, diye açıkladı.
“Başkalarının bu konuda ne diyeceğini bir düşün Jungkook.”
“Yani sadece başkalarının ne söyleyeceği konusunda endişeleniyorsun , değil mi?” diye sordu Jungkook alaycı bir şekilde. Babasının tek endişesinin para ve güç olduğunu ve Jungkookun iyiliğiyle hiçbir ilgisinin olmadığını biliyordu.
“Evet dediğim gibi, sana evlenmek için prenses getireceğim.” Jungkook sessiz kaldi, derhal ordan uzaklaşmak istiyordu. Babası “Buraya gel oğlum “ diye bağırdı.
Jungkook onu tamamen görmezden geldi ve evden uzaklaşmaya devam etti, bu sefer daha hızlı adımlarla, çünkü bu yolu daha fazla takib ederse nereye varacağını bilmiyordu, sadece bugün olan her şeyi düşünmek için bir az  mesafeye ihtiyacı vardı. Bütün gün sanki sonsuzluk kadar sürmüştü. Anne babasının içinde kendine karşı bu kadar nefretin olmasını asla beklemiyordu, ama diğer her şey şu anda olup biterken, en çok babasından nefret etmek haklı görünüyordu.
Jungkook ikinci kez saraydan ayrılıyordu ve babasının emri gereği şöföründen kapılar kapatmadan önce onu almasını istedi.
En yakın arkadaşı Jimini aradı ve onunla konuşmak için buluşmasını istedi.
Jungkook restorana girdi. On dakikalık bir bekleyişin ardından Jimin geldi. Oldukca rahat giyinmesine rağmen oldukca iyi görünyordu.
“Nasılsın Jimin? Uzun zaman oldu.”
“İyiyim, ama bir şey oldu değil mi ? benimle asla sadece beni görmek için iletişime geçmeyeceksin.” Dedi ağlayarak (tabi ki ağlamıyor, sadece numara yapıyordu.)
“Affet beni Jimin, seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun “ diye fısıldadı yanaklarını sıkarken.
“Lütfen dur artık. Neyse, bana gerçekten ne olduğunu anlat hadi.”
Ona her şeyi anlattı. “Peki şimdi planın ne ?” diye sordu Jimin.
“Emin değilim, ama tanımadığım biriyle evlenmeyeceğim.”
“Peki o zaman nereye gidiyorsun? Benim evime gelmek ister misin?”
“Seokjinin evine gidiyorum” dedi.
“onunla bugün tanıştın ve hemen onun evine mi gitmek istiyorsun?”
“beni bilirsin, birinden hoşlandığımda onun hakkında bilinmesi gereken her şeyi bilmek isterim.” Jimin gülerek yanıtladı, “Psikopat gibi konuşuyorsun.”
“Evet haklısın biraz psikopatca ama iyi bir nedenim var”
“Aşktan daha önemli ne sebep olabilir? Eğer gerçek aşksa, kalbimizin bize hissetdirdikleri dışında hiçbir sebep olmamalıdır.”
“Jimin lütfen böyle düşünme.”
“Böyle düşünürsem nolur?”
“böyle yaparsan her zaman çok ileri gidersin, ve her zaman sonuçlarını düşünmeden kalbini birine verirsin.”
“sorun çıkarmak istemedim Jungkook”
“ her zaman başkalarının iyiliğini düşünüyorsun”
“Bunun çok asil bir davranış olduğunu düşünüyorum ama ben böyleyim”
“ Biliyorum neyse bırakalım bu konuyu, başka bir şey konuşalım”
Yemek yemeği bitirdikten sonra Jimin, Jungkooka veda etti ve gitti. Jungkook ise arabasına bindi ve şöförü Seokjinin evine yönlendirdi. Bir kaç dakika sonra Jinin evine vardılar. Jungkook aşırı gerilmişti. Yapacağı şeyin olub olmadığını bilmiyordu. Amma yine de devam etmeye karar verdi. Kapının zilini çaldığında Jinin annesi onu karşıladı. Jungkook kapıdan içeri girdiğinde kadın oldukca şaşırmıştı çünkü onu daha önce görmediğinden emindi.
“Jini görmemin bir sakıncası var mı hanımefendi?”
“Hayır yok tabi fakat sen kimsin?”
“Onun arkadaşı.” Sonuçta annesini tedirgin etmek istemiyordu. Ona tamamen yabancı olduğunu söyleyemezdi değil mi?”
Annesi Jini çağırdı ve ona birisinin onu kapıda beklediğini söyledi. Jin aşağı indi ve Jungkooku görünce aşırı şaşırdı.
“Jungkook, senin burda ne işin var?”
“Merhaba, Jin.” Dedi gülümseyerek
Annesi “İçeri girebilirsiniz, burası çok soğuk ” dedi
“Çok teşekkür ederim” dedi Jungkook gülümseyerek. Jungkook Jinin evinden çok etkilenmişti. Ev içeriden de dışarıdan da çok güzeldi ve özellikle iyi dekore edilmişti. Daha sonra Jinle göz göze geldi ve fısıltıyla Jine “Seninle konuşabilir miyim?” dedi.
“Tabi ki odama gidelim”
Junkook, Jinin odasına girdiğinde odanın parlak renkli ama hoş olduğunu gördü.
“Seni buraya ne getirdi? Yani, sadece birkaç saat önce tanıştık.”
Ona yönelimiyle ilgili her şeyi söylemeye karar verdi ve Jinin bunu umarsamadığını görebiliyordu ki bu da olumlu bir işaretti. Kendisi de aynı şekilde çok şaşırmıştı. Kesinlikle tamamen yabancı birine her şeyini anlatıyordu. Sadece Jinin çok nazik bir adam olduğu izlenimine kapılmıştı.
“Annem cinsel yönelimimi biliyor ve kabul etti.”
“gerçekten şanslısın. Yani bir erkeğin sana yaklaşması seni rahatsız etmiyor mu?”
“Hayır, hayır ben eşcinselim, daha önce de belirtdiğim gibi.” Bunu söylerken Jin sırıtıyordu.
“Peki, şimdiye kadar hiç bir erkekle öpüştün mü?”

Sizi seviyorum 💜

PrensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin