1

64 12 9
                                    

Oturduğum kaldırımda bacaklarıma sürtünen kediye durmadan gülümsüyordum. Başını okşadıkça kafasını kaldırıyor daha çok istiyordu. Ben de daha çok sevmek istiyordum. Kucağıma alıp dizlerimin üzerinde sevmeye başladım, elimi yalamaya çalışınca aç olabileceğini düşünüp kucağımdan indirip çantamı açtım. Kedi maması çıkarıp kaldırım köşesine dökerken mama kokusunu alır almaz heyecanlanması beni güldürmüştü.

Birkaç adım sesi duyunca kafamı geldiği yöne doğru çevirdim. karşımdaki apartmana giren insanları gördüm, kedi ile ilgilendikleri oluyor muydu acaba?

Kediye tekrar döndüm. Mamasını bitirmişti, "afiyet olsun güzellik, buralarda kal tamam mı?" kafasını tekrar okşarken cümlelerimi bitirip ayağa kalktım. Derince bir iç çekip telefonu cebimden çıkarıp saate baktım.
03.24 olduğunu görünce evde herkesin uyumuş olmasını diledim. Kediye son kez gülümseyip yürümeye, eve gizlice nasıl gireceğimi düşünmeye başlamıştım.

Hırkamın cebinde hareketlilik hissedince kafamı sıradan ani hızla kaldırıp yanımdaki Havin'e baktım. "Tilki uykusundaymış mübarek, sakin ol aa." gülerek cebime koymak üzere olan çikolatayı sıranın üzerine koymuştu. Kıvırcık ve uzun saçları gerçekten parlıyor, gözlerimi alıyordu. Onu her gördüğümde ne kadar güzel olduğunu düşünmeden edemiyordum. Gözlerimi uykusuzlukla kısıp kafamı sabit tutmaya çalıştım, gözlerim gidiyordu, "Kinder koymadıysan yemem." Bilmiş bir yüz ifadesine bürünüp yine gülümseyerek yanıma oturup konuştu, "Bir sana bir bana aldım. Süt dilimi hem de." gülümseyip doğruldum. Sarılmak istemiştim çünkü ben ona hep sarılırdım, sarılmadan duramazdım.

İyice yanaşıp, elleriyle oynamaya başladım. "Gözlerin mor mor olmuş yine gece uyumadın mı?" bu sefer daha durgun bir sesle konuşmuştu, takılıyordu bunlara. "hmhm, yürüdüm biraz" kafamı kaldırıp gamzesine baktım "boş ver uykuyu gamzen çok güzel, öpesim geliyor!" durgunlaşan yüzü tekrar gülümsemişti "essek"

gamzesinden öpüp ayağa kalktım. "Belo nerede?" o da peşimden kalkıp cevap verdi. "Ders çalışıyor sınıfta." çikolatayı sıradan alıp açarken "Teneffüslerde bile foşur foşur ders çalışıyor ben bu kızın yerine bunaldım" dedim bıkkınlıkla. Aynı zamanda yürümeye başladım. Belinay'ı görsem iyi olacaktı özlemiştim iki yakın arkadaşımı da. Onlara düşkünlüğüm çok fazlaydı. Önce gülüp sonrasında sahteden azarlayan bir ifadeyle "Sen de onun çeyreğini çalışsan keşke, en azından kalmazdın. "Gözlerimi devirip ağzımdaki çikolataya rağmen cevap vermeye çalıştım "Yono ocomdon golmoyor bon nopo-" sözümü bitirmemi beklemeden, "Tamam sus, sus önce çikolatanı ye." demişti. Doğru, önce ağzımdakini bitirmem gerekti. Bu kız annem gibiydi...

Ağzımdakini yutup kestiği cümlemi tekrarladım. "Yani içimden gelmiyor ben napayım? bekliyorum her gün bir motivasyon perisi gelsin de uyandırsın içimdeki kurdu diye ama yok! gelmiyor. Benim suçum değil." Belinay'ı sınıfında görünce Havin'in cevabından kaçarak yanına koştum. Kitapları kenara itip "O kitaplarda ben mi varım? bu kadar düşkün olman benim sayemde kesin." Belinay ufaktan gülüp "O kitaplarda geleceğim var." oflayıp elinden tutup kaldırdım, Havin de sıradaki kitaplara bakıp "Bazen Gizem'e hak verecek oluyorum, sonra aklıma Gizem geliyor." ona ters ters baktım. "Ne var yani? ders çalış." daha çok ofladım. İstemiyorum diye ne kadar zorbalandığımın farkındasınız değil mi. Ben farkındayım.

Havin kolunu omzuma atmış, ben de omzumdaki elini tutuyordum. Havin ve Belinay'ı dinlerken adımlarımızı izliyor düşünceden düşünceye atlıyordum. Havin ufaktan dürtüp bana 'noldu' bakışları atınca, "Pilim bitti" demiştim. Arada tükeniyordum ve bu hep yürüdüğümüz anlara denk geliyordu. Ayrılacağımız noktaya gelmiştik, Havin ikimize de sarılıp bana döndü "Hangimizi eve bırakacaksın bugün?" birkaç saniye düşünüp aklıma gece sevdiğim kedi gelince aydınlanmıştım. "İkinizi de değil, sizi bir kediye satıyorum tam şu anda." Belinay sessiz kalıp sonrasında görüşürüz diyip yanımızdan ayrılınca Havin'e döndüm. "Seninle gelmek isterdim ama hemen eve gitmem gerekiyor, görüşürüz!!" Gülümsedim. "Görüşürüz meleğim."

Evimin zıt yönüne doğru yürümeye başladım, gece gittiğim sokağa adımlarken günümü gözden geçiriyordum. Okula gidip direkt uyumuştum, birkaç ders sonra arkadaşlarımla vakit geçirip her ders bambaşka şeyler düşünüyordum. İyice depresif bir hâl almıştım ve geleceğimi mahvediyordum. Hiçbir uğraşım, hobim yoktu. Düzenim hiç yoktu. Boşlukta sürükleniyor gibi hissediyordum.

Bana pıtı pıtı koşuşturan kediyi görünce zihnimdeki tüm düşünce bulutları uçuşmuştu. Eğilip başını okşamaya başlayınca tekrardan bana sürtünmeye başladı, bu hareketlerine gülümserken çantamı omuzlarımdan çıkarıp içindeki küçük paketteki mamayı çıkarıp, kaldırım köşesine döktüm. Kedi büyük bir açlıkla yerken gülümsedim. Keşke sokak hayvanlarına değer veren daha fazla insan olsaydı diye düşünmeden edemedim.

Karşı apartmana yaslanmış telefonda birine ulaşmaya çalışan kıza sürekli kulak misafiri oluyordum. Kızgın ve panik halinde gibiydi. Kafamı o yöne çevirdiğimde ellerinin çok fazla titrediğini ve gözlerinin dolu dolu olduğunu görmüştüm. Yaslandığı apartmana bakıp girip girmemekte kararsız görünüyordu. Ayağa kalkıp yanına adımladım. "Hanımefendi, iyi misiniz?" Bana kapkara gözleriyle döndüğünde gülümseye çalıştı. "Evet! evet iyiyim." Başımı olumlu anlamda sallayıp gitmeyi düşündüm ama iyi görünmediğini tekrar düşününce emin olamamıştım. "Emin misiniz? yardımcı olabileceğim bir konu var mı?" Tekrar gülümseye çalıştı. Farkında mıydı bilmiyorum ama zorla yaptığı açıkça belliydi. "Hayvansever olduğunuz kadar da yardımseversiniz gibi. Adınız ne?" Soruma cevap vermek yerine bambaşka bir cümle kurmuştu. Kaçıyor muydu yoksa tanışmak mı istemişti anlayamamıştım ama bozuntuya vermedim. "Yağmur ben, siz?" göz ucuyla yemeğini hâlâ bitiremeyen kediye bakıp tekrar ona döndüm. "Hazal ben de. Yağmur, yanında ağrı kesici var mı?" Birkaç saniye çantamda olup olmadığını düşünüp sonrasında başımı olumlu anlamda salladım. "Vereyim mi?" o da hızlıca olumlu tepkisini vermişti. Panik halini gizlemeye çalışıyordu ama tepkileri çok hızlıydı.

Çantamdan ağrı kesiciyi çıkarıp aldığım ama henüz içmediğim suyu da aldım. İkisini birlikte ona uzatıp "Açılmamış su." demiştim. Elimden alıp hızlıca içtiğinde telefonunu kontrol etmişti, sonra tekrar bana baktı. "Teşekkür ederim Yağmur. Gözlerin çok hoşmuş bu arada." Bana göz kırpıp yerinde hareketlenmişti. "Gitmem gerekiyor, tekrar karşılaşırsak bir kahve içelim olur mu? teşekkür ederim yine." başımı salladım, "Olur, elimden bir şey gelmesine sevindim." Gülümseyip hızlı adımlarla gitti. Garip bir kıza benziyordu ama tekrar karşılaşacağımızı sanmıyordum. Gözlerim tekrar kediyi aradığında mamasını bitirmiş hatta ortalıktan kaybolmuş olduğunu fark ettim.

Telefonu elime alıp anneme bir saat geç kalmamın sebebini daha fazla geç olmadan mesaj attım. Kulaklığımı takıp müzik eşliğinde eve yürümeye başladım. Hazal bir anda gözden kaybolacak kadar hızlı yürüyerek gitmişti. Ne olmuştu acaba? hâline anlam veremediğim için çok merak etmiştim. Ağrısı da vardı. Her neyse.

Dakikalar sonra adımlarımı izlerken içimdeki dürtüyle başımı kaldırdığımda iki bina arasındaki boşlukta duran, kaşından kanlar damlayan Hazal'ı görmüştüm...

Kısa bir başlangıç sadece.

Yıldız Güzeli / GXGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin