Lösemi

23 1 0
                                    

Sonunda evdeydik rahat değildim fakat rahatsız da değildim. Aklımdan hiç çıkmayan mavi gözlü çocuk sürekli gözümün önüne geliyordu. Ne diye benim yanıma gelip konuşmuştu anlamış değildim. Aklımda ki düşüncelerle meşgul olurken kapımı çalarak içeri giren anneme mutlu bir yüzle gülümsedim. Aramızda ki konuşmamız bittikten sonra odadan çıkıp kapımı kapattı. Hemen telefonuma sarılıp Oğulcan'ı aradım. Oğulcan fazla sosyaldi ve aynı zamanda okulda büyük bir popülerliği vardı. Telefonumu
"Efendim güzelim." diye cevaplandırdı.
"Müsait misin? "
"Tabi canım."
"Ben şuan evdeyim gelip beni alabilir misin?"
"Hemen" diyerek telefonu kapattı.
Kıyafet dolabımın önüne geçip kıyafetlerime göz gezdirdim. Havanın sıcak olduğunu da göz önünde bulundurarak diz kapağıma kadar uzanan üstünde hafif yırtıklar bulunan kısa kaprimi giyindikten sonra üstümede bir askılı üstünde barış işareti bulunan beyaz buluzu üstüme geçirdikten sonra telefonumu cebime koydum. Aşağı inip anneme dışarı cıkıcağımı söyledikten sonra beyaz konverslerimi giydikten sonra ne kadar temiz olduğumu bir defa daha hatırladım. Merdivenleri birer ikişer inerken fazla dikkatliydim. Dışarı çıkınca Oğulcan'ın nr kadar yakışıklı olduğunu süzdüm. Gözünde ki güneş gözlükleri onu epeyce havalı gözükmesini sağlıyordu. Aman tanrım güneş gözlüğümü almayı unutmuştum. Oğulcan'a bir dakika beklemesini söyledikten sonra koşarak merdivenleri cıkıp gözlüğümü alıp hızlıca arabaya bindim. Araba spor arabaydı. Bu da zaten Oğulcan'ın ne kadar zengin bir aileye sahip olduğunuda gösteriyordu. Bizim durumumuzda iyiydi. Babamın bir şirket ortağı olması bunu gösterirdi heralde. Her neyse ben bu düşüncelere dalmışken bana
"Nereye gidiyoruz hanımefendi" dedikten sonra güler bir yüzle ona karşılık verdim.
"Hastaneye lütfen bayım" dedikten sonra tatlı bakışını bana attı. Cidden bu çocuği seviyordum. Zengindi , yakışıklıydı, sempatikti, fazla olmasada çalıskandı. Her neyse Oğulcan'ın kapımı açmasıyla uzattığı eli nazikçe tam bir hanım efendi gibi tutup arabadan indim. Hastaneye öylece göz gezdirdikten sonra o günü hatırladım. İlk önce bir tümör sonrada mavi gözlü tatlı bir çocuk. Tabikide aklıma tonlarca soru yığan tümörü bir defa daha aklıma getirdim. Yakında tedavime başlayacaktık. Gerçekten hiç bir şey yokmuş gibi davranmak zor olsada beni oldukça mutlu ediyordu. Hastanenin içerisine girince etrafa göz gezdirdim. Onu aradım zaten amacım da buydu. Neden o gün burada olduğunu merak ediyordum. Sonunda tüm uğraşlarıma rağmen onu bulmuştum. Yavaş adımlarla yaklaşırken Oğulcan'a aşağı inip beni orda beklemesini istedim. Oğulcan tereddüt etmeden merdivenlere doğru yol aldı. Gittikçe ona yaklaşıyordum. Kalbim pır pır ediyordu. Noluyo bana ya aşk dediğim şeyi ilk defa bu koridorlarda mı tadacaktım. Umarım öyle bir şey olmaz. Gözlerinin maviliği dikkatimi oldukça çekmişti. Onun karşısında dikilerek havalı bir biçimde
"Merhaba." dedim. Bana öylece masum bakışlarını attıktan sonra bana karşılık vermeyi ihmal etmedi.
"Merhaba güzel kız." dedikten sonra mutlu ve şirin bakışımı ona attım. Bana karşı gülümseyerek söze başladı.
"Tanışmak ister misin?"
"Büyük bir zevkle dedim." Kafeye doğru küçük adımlarla ilerlerken ileride ki hemşirenin bize doğru yürüdüğü farkettik sonra yanımıza gelip onun kolundan tutup çekiştirerek lösemili çocukların bulunduğu büyük bir odaya götürdüğünü gördüm. Aman tanrım yoksa o lösemiydi. Hiç de öyle gözükmüyodu. İnanamıyordum belki de aşkı tadabileceğim insan uçurumum ucundaydı. Ölücekti o az kalmıştı.

YİNE DE  SEVİYORUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin