1. Düşen çocuğu yakalamak, istemeden de olsa kırmızı gözlüyü cezbetti.

25 3 68
                                    

Not: ben bu fanfici baya begendim yazardan izin alip cevirdim ne kadar iyi niyetli biriyim🤗 karimda okusun canim karim

____________________________________

Hua Cheng'i tanıyan herkes onun Xie Lian'a tehlikeli bir şekilde aşık olduğunu biliyordu. Saplantısı uçurumun derinliklerine kadar uzanıyordu ve bağlılığı inancı kadar sarsılmazdı.

Bu satırlar ne kadar tutkulu görünse de, aklı başında hiç kimse böylesine çılgınca ve hayalperest bir davranışı romantik bulmaz. Adamla çocukluğunda sadece bir kez karşılaşmışsın, arkadaşları (eğer onlara öyle diyebilirseniz) içten içe, ne zaman ve nasıl bu kadar derine düştün diye düşüneceklerdir! Bu delilik!! Çok ürkütücü!!

Evet, asıl soru buydu.

Hua Cheng Xie Lian'a ne zaman aşık olmuştu?

Cevap vermek zordu. Onun aşkı ve bağlılığı her şeyi tüketiyordu ve hiç bitmiyordu. Hua Cheng'in bugün olduğu her şey, gelecekte olmak için çabaladığı her şey, hepsi Xie Lian'a olan aşkından kaynaklanıyordu.

Ama belki de bu aşırı saplantının başlangıcı çocukluğuna ve özellikle dört karşılaşmaya kadar uzanabilir.

Dört karşılaşma ve tamamen, çaresizce ve çılgınca aşık olmanın dört aşaması.


1. Düşen çocuğu yakalamak, istemeden de olsa kırmızı gözlüyü cezbetti.

Evde bir kavga olmuştu. "Ev" belki de doğru kelime değildi. Evin bir ailesi vardı. Hua Cheng'in onu ailesi olarak gören kimse yoktu. En azından artık yoktu.

Kavganın nedeni babası ve açıklanamaz bir şekilde Hua Cheng'in üzerine yıkılan bir dizi talihsiz olaydı. Bir şekilde hep onun hatasıydı.

İblis çocuk. Babası ona böyle seslenirdi. Varlığı hor görülüyordu. Yollarına çıkan her eksiklik mutlaka Hua Cheng tarafından cezbedilmiş olmalıydı.

(Orospu cocuklari niye kucuk huahuaya boyle yapionuz)

Lağım suyuna batırılmış gibi muamele görerek büyümek çok zordu. Eğer annesi olmasaydı, küçük Hua Cheng gerçekten kırılır ve babasının bahsettiği şeytani çocuğa dönüşürdü.

Uzun yıllar yoksulluk içinde yaşamaktan bitkin düşmüş olsa da, nefes kesici bir gülümsemeye sahip güzel bir kadındı. Hua Cheng'e sevilmenin ve sevmenin ne demek olduğunu öğretti. Ona nezaketi ve karanlığa yenik düşmemek için gereken gücü gösterdi.

Hua Cheng'in gözyaşlarının hücumuyla titrediği gecelerde, ona usulca ninniler söyler ve gözyaşlarını öperek dindirirdi.

"Kim demiş senin bir canavar olduğunu?" demişti annesi böyle bir gecede.

"Böyle eşsiz ve güzel gözlere sahip olduğun için gerçekten kutsanmışsın! Onları seviyorum, benim küçük Honghong-er'im*"

(Honghong-er: Kabaca 'küçük kırmızı' olarak çevrilebilir. Hua Cheng'in annesinin, sağ gözünün alışılmadık kırmızı rengi nedeniyle bulduğu bir takma ad.)

(YAAAAAAA)

Yalanlar.. her yerdeler

Annesinin boynuna yaslanmış dinlenirken, Hua Cheng yakındaki bir aynadan kendi yansımasına göz attı. Henüz iyileşmemiş eski yaraları ve daha bugün aldığı taze yaraları ile hırpalanmış ve morarmıştı. Sol gözü koyu obsidyen siyahıydı ve bakışları tedirgin ediciydi. Hiçbir çocuk böyle bir ifadeye sahip olmamalıydı.

Tedirgin edici demişken, ödülü sağ gözü aldı. Kırmızının iğrenç bir tonuydu. Bu göz sürekli şiş ve hassastı ve diğer gözünden biraz daha küçüktü.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 31 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Başından beriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin