0.02

26 1 0
                                    

Heryer karanlıktı. Sesimi çıkaramıyordum. Sadece ismimi ve uyanmamı haykıran birinin sesi ve karanlığın ortasında ben vardım. Bu bir kabussa hemen uyanmak istiyorum.

Başımda sızıyla uyandığımda heryer ilk başta bulanık gelse de alışmaya başlamıştım. Alışamadığım tek şey yukarıdaki rahatsız edici lambaydı. Yanağımdan süzülen seyle yaş olduğunu anladım, ağlıyor muydum?

Başaramadım mı?

Seonwoo da yoktu ortalıkta. Hani beni seven sunghoona gidecektim? Neden şuan hayattayım ki?

Etrafa şöyle bir göz gezdirdigimde kapı açıldı. Onu gördüğümde tepkisizdim. Yanıma gelip telaşla oturduğunda konuştu.

"Deli misin sen? Niye yaptın bunu?" "Ben...Ben deli değilim." Zorla konuştuğumda bir yaş daha gelmişti. Ben deli olamazdım. Seonwoo sadece bana yol gösteren bir arkadaştı. Ben şuan kötü bir rüyada olmalıydım bunlar gerçek olamazdı. Gerçek olmayan bu dünyaydı.

Sıkıntıyla iç çekip sordu. "İyi misin?"

Ben iyi miyim? Sanmıyorum. Acı çekiyor muydum onu bile bilmiyordum. Sanki olan herseyi unutmus gibiydim. Üzerimdeki hiçbir şey varlığını hissettirmiyordu bana. "Sen beni merak mı ettin? Normalde beni pek umursamıyordun."

"Tabiki ettim sunoo, bunu neden yapıyorsun? Niye seni her gördüğümde yaralar var şuanda da olduğu gibi? Sen kendine ne yapıyorsun?" "Sunghoon... sen beni seviyor musun?" Boğazıma yumru otursa da bunun cevabını öğrenmek istiyordum. Bunu bilmeliydim. Beni sevdiğine saf gibi inanmak istiyordum, buna ihtiyacım vardı.

"Bana bunun için kendine zarar verdiğini söyleme. Öyleyse bir daha konuşmam." Yüzünü ciddileştirerek konuştuğunda sessiz kaldım gözlerimi kaçırdım. "Sunoo, yüzüme bakar mısın lütfen."

Çenemi kavrayıp zorla tekrar yüzüne çevirdiğinde dolmaya yüz tutmuş buğulu gozlerim kendini ele vermisti. Gözlerimin içine baktı. "Sana daha önce de söyledim, beni yanlış anlamanı istemiyorum. Sana karşı ne sevgi ne arkadaşlık olarak hiçbir şey hissedemiyorum anlıyor musun? Bu yüzden kendine zarar veremezsin, hayatını karartamazsın. Çok üzgünüm sunoo, bunu yapamıyorum sadece eger beni seviyorsan bunu yapma lütfen." "Hala beni hatirlamiyorsun değil mi sunghoon?.."

Sessiz kaldı. Beni üzmemek için bunu soyleyemediğini biliyorum ama doğrusu bu. Gözlerimdeki yaşlar ben istemeden de olsa kendini ardı ardına serbest birakti. Şimdi üzgündü, veya ben öyle hissediyordum? Belki bana acıyordu. Düşündüğüm şeylerin doğruluğunu seçemiyordum artık beynim yanmıştı. Hangisi yalandı hangisi gerçekti? Beklemediğim bir anda gözyaşlarımı sildi.

"Sunoo..." Yüzüne hala dolu gözlerimle baktığımda gözlerimin içine bakıp gülümsedi. "Çabalıyorum gerçekten. Ama şu andan itibaren arkadaş olabiliriz istersen?" İç çekip cevapladım. "Yanındakiler varken nasıl olacağız? Aramıza girmekten başka birsey yapmıyorlar sunghoon, onlar bizi kıskanıyor bizi ayırmaya çalışıyorlar."

Sunghoon anlamaz ve biraz bıkkın bir şekilde öylece baktı. Ellerini tuttum sıkıca.  "Bak biz birbirimizi seviyorduk gerçekten, bana inanmalısın sunghoon lütfen... Ben deli değilim." Sanki elini bırakmamı ister bir tavrı vardı şimdi. Bu kadar mı bıkmıştı benden? Ben ona kendimi hatırlatmaya çalışmaktan başka ne yaptım ki?

Elini öyle sıkı tutuyordum ki sanki bıraksam gidecekti, sanki onu bir daha göremeyecektim yine eskisi gibi. Bunun olmasından çok korkuyordum. Onu tekrar kaybetmek istemiyordum. "Sunghoon..."
Elini sonunda ayırıp konuştu gülümsercesine. "Sunoo, Anlıyorum. Şuanda aklın çok karışık sadece biraz dinlenmelisin."

Pes edip geri çekildim. "Bize ne olduğunu merak etmiyor musun gerçekten? Arkadaşların ne söyledi benim hakkımda da benden uzak duruyorsun sunghoon?" Sessiz kaldı ama bunun cevabını mutlaka verecekti. O Kaçamak bakışlar atsa da cevap beklercesine baktım yüzüne. "Ne söylediler?" "Senin... Bana zararlı biri olduğunu. Bana çok kötülük yapmışsın sunoo, üzgünüm ama onlara güvenmek zorundayım. Onlar benim iyiliğimi istiyor."

Güldüm. "Zararlı biri mi?" "Evet." Kendimi toparlayıp cevapladım gülümseyerek. "Öyleyse onları dinle sunghoon, ne de olsa onlar senin iyiliğini düşünüyor." Arkasını dönüp çıkacakken bana döndü. "Kendine benim yüzümden bir daha zarar verme."

Çıktığında güldüm tekrar. Hiçbir şey yapmamama rağmen ne ile cezalandırılıyordum ki? Artık birinin beni anlamasını istiyordum. Sunghoonun beni dinlemesini ve onunla birlikte mutlu olmak istiyordum. Ama görünen o ki etrafındaki gereksiz insanlar onu bulandırmıştı. Sunghoon benden korkuyordu, benden çekiniyordu. Onlar olduğu sürece biz birlikte olamayacaktık anlaşılan.

---

Hava gunesli ve güzeldi. Tam gezmelik olduğunu düşünerek her zamanki gibi yalnız başıma dolaniyordum bahçede. O sırada hızla gelen bir çocuk bana çarptı ve bunun etkisiyle yere yığıldım. Can acısını hissetmemiştim ama sanırım gozlerim dolacaktı.

Uzaklardan bir yerden sunghoonun sesi geldi. "Çocuğa niye çarpıyorsun?!"  Yanıma kadar koşarak gelip önümde diz çöktü. "Sunoo, iyi misin?" Sadece kafa salladım. "Revire gitmemiz gerekiyor." "Çok kötü birsey olmadı hoon, birsey yok."

Hayır anlamında kafa sallayıp ayağa kalktı. Gözleri birini arıyor gibiydi. Aradığını bulduğunda koşarak gidip getirdiğinde bana az önce çarpan çocuk olduğunu görmüştüm. "Özür dile." Önümde diz cokturup itaatkar bir şekilde konuştuğunda ben bile korkmuştum. En sonunda özür dilediginde sunghoon yakasını sertçe bıraktı. "Afferin."

Beni beklemediğim bir şekilde zorla sırtına bindirdi. Revire giderken herkesin gözü bizde olduğu için açıkçası biraz utanmıştım bu yüzden kafamı sıkıca sarıldığım boyuna gömdüm. Kokusu çok güzeldi. Ondan etkilenmeye başladığımı hissetmiştim.

"Bir zamanlar zorbalık gördüğüm kişiden iki ilgi aldığımda ona düşecek kadar safım."

***

Nasıl gidiyor bilmiyom ama yazıyom işte

Siz okumanıza bakın

past is never passed | sunsun Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin