0.03

27 1 0
                                    

Hiç geçmek bilmeyen iki günün ardından nihayet taburcu oldum. Kimse yoktu, kimse gelmemişti sunghoondan sonra. Ama en azından gelmişti değil mi? Hala çaresizce umut bağladığıma inanamıyorum.

Gözlerimin altı moruk, saçlarım dağınık ve ruh gibiyken istemediğim yere geri dönmüştüm. Hava yağmurluydu heryer karanlıktı. Mutfağa girdiğimde iki gün önce olanlar canlandı gözümde, yerdeki kan izleri hala duruyor. Sandalye çektim oturdum. Yine gitti benim gözler uzaklara. Telefonumdan gelen bildirimle tepkisiz şekilde oraya baktığımda ekranda gördüğüm mesajla ufak bir tebessüm yayilmisti yüzüme.

Sunghoon♡♡

Nasılsın

Gittin mi

İyiyim sağol

Geldim

Bir şeye ihtiyacın olursa söyle

Kendine iyi bak

Tsk ederim

Seni seviyorum sunghoon

:)

___

"Yine boş duygulara kapılıyorsun ama... sana ne kadar üzülüyorum biliyor musun?"

Ben de ne zaman gelecek diyordum. Kulağıma Yine olumsuz sözler fısıldayan ruhani varlığa göz ucuyla baktım.

"Bana neden üzülüyorsun? Boş duygu dediğin şey gerçek, bana yazdı."

Kahkaha attı.
"Onun gerçek olduğunu mu düşünüyorsun yoksa?"

Kaşlarımı cattim. Kafamı saçma sapan düşüncelerle dolduran, beni "beni seven sunghoona" gideceğimi inandirip intihara sürükleyen bu varlık tam bir yalancıydı ve üstelik şuan her zaman yaptığı gibi çok bilmişlik taslıyordu. Şuana kadar yaptığım hiçbir şeyden bir sonuç alamamıştım geriye kalan tek şey yine acıydı.

Beni kimse anlamiyordu çektiğim acıyı seonwoo bile anlamiyordu anlaşılan. Bunca zaman onun sözleriyle hareket ettiğim için şuan kendime sövüyor olabilirim. Ancak hala söylediği şeyler bana koyuyordu sanki gerçekmiş gibi.

Etrafımda gerçek olan ne vardı ki? Hayatım yalandan ve büyük bir boşluktan ibaretti.

"Gerçek olan ne peki söylesene seonwoo?"

"Sunghoon seni sevmiyor, boşuna umut bağlıyorsun tek ve açık gerçek bu sunoo."

İçime oturan yumru ile derin nefes aldım. Tekrar ağlarsam gözlerim kanayacak gibiydi. Ağlamaktan bile yorulmustum artık.

"Onun hislerini nerden bilebilirsin ki? O beni seviyor."

"O seni hiçbir zaman sevmeyecek."

"Hayır..."

Kafamı ellerim arasına aldım. Onu hiçbir şekilde duymak istemiyordum ama son söyledikleri kafamda inatla yankilaniyor ve durmak bilmiyordu. Sadece susmasını istiyordum. Gozlerim yine yaşarırken susması için kafamı duvara vurmaya başladım. Bu bana işkence gibi geliyordu, sanki vursam hersey bitecekti.

Bir yerden sonra kanamaya başladığını hissedip durdum. Başım fena halde ağrıyordu ve dönüyordu. Dengemi kaybedip yere yığıldım. Kalkmaya çalışmadım bile. İstesem günlerce o pozisyonda kalabilirim hiç farketmez. Şuan tek önemli gelişme sesler susmustu seonwoo yoktu ortalıkta.

...


"Sana inanamıyorum cidden onu ziyarete gittiğin yetmiyormuş gibi bir de mesaj mı attın?"

Aramızda sunoo konusunda en dik kafalı olan jake telefonumu yine kontrol etmiş ve nerdeyse yarım saattir azarliyordu beni.

"Sen niye konuşmuyorsun riki? Götüren sen degil misin anlatsana biseyler."

Riki ise sadece gözü yerde birseyleri inceliyor, ağzını bıçak acmiyordu. Kenara sinmisti. Aynı zamanda riki de aralarında en anlayışlısı olup bana yardım eden kişiydi. Yanlış bisey yaptığında, hyungları sinirlendiğinde susardı.

"Jake yeter."

Bu onu daha sinirlendirmiş olacak ki gözleri parladı.

"Tabi canım yeter. Beyefendiler gecenin bir vakti gizlice çıkıp gidiyorlar bir şizofreninin evine, bide mesajlarla yokluyorlar, simdi de hem suçlu hem güçlü!"

Göz devirdim. O ise durmadan devam ediyordu.

"Sen neden laf dinlemiyorsun sunghoon? Ne yaptın da bu zavalliyi da peşine takıp buldun o iti? Sana zararlı olan birine niye bu kadar bağlanmak zorundasın?"

Bu sınırı aşmıştı. Kalkıp karşısına dikildim. Aynı zamanda Diğerlerinin de gözü bana çevrilmişti.

"Sen de neden her zaman bu kadar düz fikirli olmak zorundasın? O da acı çekiyor jake, ona karşı biraz daha anlayışlı veya saygılı olamaz mısın?"

Histerik güldü. Diğerlerinin yuzunde tepki yoktu. Kimi pes etmiş, kimi hüzünlü, kimi nötr ifade.

"Acı mı? Sen ondan daha çok acı çekiyorsun sunghoon, o yaşamayı bile hakketmiyor. Seni düşünmem hayatın için endiselenmem düz fikirli olduğum anlamına mi gelmiyor."

Jake tekrar telefonuma dönüp sunooyu engelledi. Sonra bana sertçe tutuşturdu.

"Seni oldurmeye çalışan biri için bile vicdan yapıyorsun ya sen de iyi değilsin."

Yüzüme son kez bakıp kapıya yöneldi.

"Hyung nereye gidiyorsun?"

Riki peşinden seslendiginde ona döndü. Yüzüne yerleşen histerik sırıtışla cevapladı.

"Hava alacağım. Sen de onun yardımcısı olmaya devam et."

Kapıyı sertçe çarpmıştı. Hemen gidip rikiye sarıldım. Benim yüzümden o da jake in triplerine katlaniyordu.

"Senin suçun yok."

Jungwon da kalkıp karşıma dikildi. Teselli edercesine dokunuşlarla konuştu gözlerimin içine bakarak.

"O bu konuda fazla öfkeli sunghoon, belki de aramızda sana en düşkün olduğundandır. O da anlayacak."

"En azından siz beni anlamaya başladınız biraz olsun. Bunun için teşekkür ederim..."

Sarıldı. Engeli kaldırmaya tabiki kararlıydım. Benim hayatıma kimse müdahale edemezdi. Onunla anılarımız varken iki yabancı olarak ayrı dünyalarda kapana kısılmamız o kadar kolay olmamalıydı. Onunla ilgili mutlaka birseyler hatırlayacaktım.

----

Yaklaşık bir saattir o hikayeye bakıyordum. Sunghoonun yeni edindiği arkadaş grubuna. Ne ara bu kadar yakın olmuşlardı?

Sunghoonun bir kızla olan selfiesine detaylıca baktım, takılı kalmıştım daha çok. O kadar güzel miydi? Hayir, benim kadar olamazdı.

İçlerinde en çok o kızla fotoğrafı olması canımı sıkmıştı. Ona iltifat ediyordu, geçirdiği kaza her ne ise ona prensesim diye hitap etmiş üstüne üstlük ona şarkı hediye etmişti. Benim tanıdığım sunghoon bu kadar romantik değildi ki. Bu türden fotoğraflarda bulunabilecegini bile bilmiyordum. Bana yapmadığını ona yapıyordu. Gozlerim nedensizce buğulandı.

Instagramda yeteri kadar durdum sanırım, bugünlük bu kadar.

"Beni böyle sevmedin be güzelim."



----------------

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 04 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

past is never passed | sunsun Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin