5 - Oyun

207 21 2
                                    

Yorumlarınızı bekliyorum bu bölüm özelliklee

———

Ders bittiğinde geçirdiğimiz sıkıcı ve boş saatlerin son buluşu uzunca bir nefes vermeme sebep olmuştu. Zaten kredisi düşük olan seçmeli derse gelmemin tek sebebi Jungkook sayılabilirdi aslında. Konuşmaya başladığımızdan beridir beni şaşırtmaya bir şekilde devam etmişti. Dürüst olmalıyım ki, en başında kolay olmasa da benim gibi birinin elde edemeyeceği olayı olmayan bir lokma olarak görmüştüm onu. Adım attığım insanların beni reddettiğine pek de şahit olmamıştım, özellikle de üniversite senelerimde. Ama o farklıydı, pek iyi biri de sayılmazdı bununla birlikte ama kim tamamı ile iyiydi ki? Ayrıca onu merak etsem de verdiğim karar kişiliğini değil, bedenini kapsıyordu ve benim amacım da tam olarak bunu elde etmekti.

Arkadaş olacağım son insandı kesinlikle, fazla mükemmel görünen kabuğunun altındaki hasarlı ruh, dışındakinin sebebiydi belki de. Boş zamanlarımda ürettiğim boş teorilerdi bunlar ve kararım kesindi, niyetim de belli. Ona tüm bunları, benden istediği gibi açıklayabileceğimi sanmıyordum yalnızca.

İçi pek de dolu olmayan çantamı alıp amfiden önümdeki insanları beklemenin ardından çıktım. Jeon Jungkook, basamakların aşağısında çoktan sınıfın çıkışına ulaşmış kollarını göğsünde birleştirmiş beni izliyordu. Ona doğru yürürken çatık kaşları ve öfkeli bakışlarına yüzümdeki sırıtışla eşlik ediyordum, bu haliyle ne kadar hoşuma gittiğini bilmiyordu.

Ara sıra çiğnemekten kızarmış dudaklarını birbirine bastırışı, her seferinde şekil verdiği mükemmel saçlarının günün geçen saatlerinden dolayı önden düşmüş tutamları, şişkin göğüslerinde birleşen kasılmaktan büyümüş kaslı kolları... Bazen gerçekten bu tavırları sadece daha fazla ilgimi çekmek için yapıp yapmadığını merak ediyordum. Çünkü bu sabırsız, sinirli halleri onu daha çok istememden başka bir işe yaramıyordu. Daha ne kadar onunla uğraşabilirim, nerede tükenir; merak ediyordum. Onun gibi sakin, olabildiğince resmi davranan birine -olumsuz da olsa- böyle şeyler hissettiren tek kişi olmak, gururumu okşuyordu ve bu, öfke duygusu ile sınırlı kalmayacaktı.

İstifimi bozmadan basamakları aşıp yanına ulaştığımda neredeyse boşalmış sınıftaki insanları umursamadan sertçe kolumdan kavradı ve beraber sınıftan çıkmamızı sağladı.

"Kolumdan sürüklemek niye?" dedim koridorda sakin bir yere geçtiğimizde ve kolumu elinden biraz çabayla kurtardım, "Seninle gelmeyeceğimi mi düşündün yoksa? Çok yanlış."

"Mesajlarının cüretkar olduğunun farkındaydım ama gerçekte de bunu sürdüreceğini düşünmemiştim, ne yalan söyleyeyim." Evet, sanal ortam dışında konuşmaya başladığımızdan beridir ilk etkileşimimiz bugün olandı ve ilginç gidiyordu. Karşımda bana yay gibi gerilmiş kaşlarıyla küçümseyici ifadesiyle bakan çocuğa karşı onu dudaklarımı ısırarak izlemeden edemiyordum. Ne dediği pek de umrumda değildi.

"Neden, korktun mu peşini bırakacağım diye, Jungkookie?" Gözlerinde tekrardan parıldayan bir öfke duygusuna şahit oldum. Derste onu fena sinir etmiş olmalıydım.

"Toplantı odasına, orada konuşacağız."

Sabrını daha çok zorlamamaya karar vererek önünden toplantı odasına doğru yola koyuldum. Kulüpten küçük bir toplulukla kullandığımızdan küçük bir sınıftan dönüştürdüğümüz toplantı odasına girip sertçe kapattığı kapıyı ardından kilitlediğinde korkmak ve umutlanmak arasında büyük bir ikilemdeydim.

Bana doğru sert adımlarıyla geldi ve tam önümde durdu. İşaret parmağını suratıma doğru tutarken duruşumu dikleştirdim. İfadem istemsizce ciddileşmiş fakat onun mimiklerinin sertliğinin yine de yanından geçmezdi. Bana hiçbir şey yapamayacağını biliyordum, akademik hayatını tehlikeye atacak bir davranışta bulunamazdı ama yine de gerilmiştim işte biraz.

not into you | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin