bir ceza var

33 1 6
                                    

Duygu karmaşası içindeydim, dakikalardır dijital ekrandaki yazıya bakıyordum. Bunu hiç beklememiştim, yaşadığımız problem yüzünden hiç bebek sahibi olma psikolojisine giremiyordum. Mutluydum ama endişelerim her şeyin önüne geçiyordu, o bebeğin ebeveyni olmak için gereken özeni gösterebilecek miydik?

Şimdiden bu koca evde yalnızdım, kocam bir yangın yüzünden dünyanın bambaşka bir yerindeydi, tüm sezon boyunca her hafta sonu değişen ülkelerde olacaktı. 

Bir yandan aklımı karıştıran Charles... ortada bir bebek varken onu düşünmem söz konusu olmamalıydı ama onu düşünmeyi durdurmaya çalışıyordum. Evet, bana karşı çok ilgili olabilirdi ama artık tek başıma değildim ve ilgilenmem gereken bir bebek vardı.

Telefonu elime alıp doktorumu yarın bir randevu oluşturması için aramıştım. Yarına kadar bu fasülye için ne yapabilirim diye düşünecektim ama buna tek başıma karar veremezdim. 

Nasıl bir kabusun içindeydim bilmiyorum. Evin üçüncü üyesi şu an benimleydi, nefes alıyordu fakat buna sevinemiyordum bile. 

Derin bir nefes alıp testi çöpe atmak için çöp kutusunu açtığımda testin elimden kayıp kutuya düşmesini izledim. Kahkaha atıp aynı anda ağlamaya başlamıştım. Kendimi çaresiz hissediyordum. 

Aşağı inip bir bardak su içtiğim sırada Roscoe koşa koşa yanıma gelmişti. Bana karşı çok mesafeli davrandığı zamanlar da olmuştu ama onun kalbini kazandığım için çok mutluydum. Beni de tıpkı Lewis gibi sahibi olarak görüyordu, bu yaşlı adam en çok üzüldüğüm zamanlarda bana destek olmayı unutmuyordu. 

Onu kucağıma alıp büyük L koltuğa oturmuştum, bir şeyler anlatmak istercesine havlamaya başlamıştı. Heyecanlıydı, en azından evin içinde konuşabileceğim biri vardı.

"Evet Roscoe, bir kardeşin olacak ama bunun altından nasıl kalkabilirim bilmiyorum. Onu dünyaya getirmeli miyim? Peki Lewis onun hep yanında olacak mı? Keşke şu an konuşabilseydin, bana akıl verebilmeni o kadar çok isterdim ki!" 

Kucağımdan inip yanıma oturmuştu, havlamaya devam ediyordu ama sanki benimle konuşuyor gibiydi. Neyi hissetmişti, ne düşünüyordu bilmiyordum ama hangi kararı verirsem vereyim benimle olacağını biliyordum. 

Çünkü o benim de oğlumdu. 

Koltuğa uzanıp başımı Roscoe'nun göbeğine koymuştum. Onun da uykusu gelmiş olmalı ki anında horlamaya başlamıştı. Göz kapaklarımdaki ağırlığa daha fazla direnmek istememiştim, gözüm kapandığı an dalıp gitmiştim bile. 

Sabah aynı şekilde uyanmıştım, Roscoe uyanmıştı ama ben olduğum için kıpırdamadan yatmaya devam ediyordu. Uyandığımda birbirimize karşılıklı sevgi gösterisinde bulunmuştuk, hastaneye olan randevumu hatırlayınca hızlıca üstümü değiştirdim ve hastaneye gitmek için yolu tutmuştum. Hala ne yapacağım konusunda bir fikrim yoktu ve karnımda büyümekte olan biri vardı. 

Muayene için doktorun katına çıktığımda başka kadınları da görmüştüm. Birbirleriyle konuşuyorlardı ve bir bebekleri olacağı için çok heyecanlılardı. Ben neden bu heyecanı yaşayamıyordum? Bu bebeği babası olmadan da büyütebilirdim ama neden kendimi bir bebeğim olacağı için sevinmeye ikna edemiyordum? 

İçeri girip muayene için uzandığımda birden ekranda gördüğüm karartı gözlerimi yaşartmıştı, işte oradaydı. Kalp atışlarını duyduğumda içimde yüzümde istemsiz bir gülücük oluşmuştu. Gerçekten bir fasülye tanesi kadardı ama bana aitti. Muayene bitip de doktorun gösterdiği yere oturduğumda ondan önce söze girmiştim:

"Onun gayet sağlıklı olduğunu söylediniz ama bu aralar çok zor süreçten geçiyorum. Bebek için kendimi hazır hissetmiyorum. Onu... onu aldırmak için ne kadar bir süre vaktim var? Eğer düşünürsem..."

Doktor söze girip konuşmaya başlamıştı: "Bayan Hamilton, bebeği aldırmak için henüz çok zamanınız var ama bunu tek başınıza yapamazsınız, Sir Hamilton'ın da imzasına ve onayına ihtiyacımız var. Kendisi buradaysa onu da içeri alabiliriz ve bundan sonraki sürece karar verebilirsiniz." 

Bunu hiç düşünmemiştim. Evli olduğumuz için onun da imzasına onay duyacağımı hiç hesaba katmamıştım. Doktorun yardımcısı dışarı çıktığında doktorla konuşmaya devam etmiştim: 

"Onun... henüz bundan haberi yok ve olmasını şu anda istemiyorum. Hamileliği yaklaşık 12 saat önce öğrendim ve kendim de kabul etmekte zorlanıyorum. İlişkimiz için çok zor bir dönemdeyiz ve bu çocuğa yeterince iyi bakabileceğimizi düşünmüyorum. Bunu başka bir ülkede onun imzası olmadan yapabilir miyim? Kararımı vermek için gerçekten çok zorlanıyorum, umarım kendimi ifade edebiliyorumdur."

Şefkatlı gözlerle bana bakıp konuşmaya başlamıştı: "Lütfen beni yanlış anlamayın ama bu kararı verecek olan tek siz değilsiniz, o bebek sizin rahminize ilahi bir güç sayesinde değil babası sayesinde yerleşti. Elbette bunu dünyanın farklı yerlerinde yapabilirsiniz ama siz tanınmış bir kişisiniz, bunun ortaya çıkmaması gibi bir durum çok mümkün değil. Lütfen bu süreçte ondan yardım istemekten çekinmeyin, bir sonraki görüşmemize kadar bu sorunu çözmüş olabileceğinize inanıyorum."

Keşke bu o kadar kolay olsaydı, 

Ayağa kalkıp elimi uzattım, bir sonraki görüşmeyi planlamak için sekreterinin yanına gitmek için kapıyı açtığımda doktorumun söylediği şey çıkışta Lewis'i aramam için beni ikna etmeye yetmişti:

"Bayan Hamilton, kutsal kitaba göre Tanrı bir bebeği siz istediğiniz zaman değil, en çok ihtiyacınız olduğu zaman size bağışlar. Bu bebeği istediğinizin farkındayım, umarım bir sonraki muayenenizde Sir Hamilton'la gelirsiniz." 

Buğulu gözlerle doktora bir bakış atıp gülümsemiştim. 

Randevuyu oluşturduktan sonra arabaya binip Lewis'i aramıştım. Telefonu açmamıştı, fabrikada olmalıydı. Sesli mesaj bırakmaya karar vermiştim:

"Lewis, çok güzel bir şey oldu. Açıkçası bunu beklemiyordum ama... beni lütfen bu mesajı alır almaz ara. Hatta lütfen eve gel, konuşmamız ve karar vermemiz gereken bir fasülye var."

Eve geldikten sonra hangi odayı onun için ayırabileceğime karar vermek için tüm odaları gezmiştim. Evet buradan yüksek ihtimalle taşınacaktık ama eğer taşınma işini ertelersek diye bir odası olması için plan yapmaya başlamıştım. Odayı seçtikten sonra kendimce tüm odayı onun için oluşturmuştum bile. Beşiği, oyuncakları, kıyafetleri... 

Bunları düşünüp karar verdikten sonra mutfağa girmiştim, bir şeyler yerken telefonuma gelen mesaj yüzünden bütün planları çöpe atmaya karar vermiştim: 

*bilinmeyen numara* 

"sevgili eşine dün gece kimin yanında olduğunu sormak ister misin?"


yani bir insan hiç mi akıllanmaz ben anlamıyorum ya 

the worst mistakeWo Geschichten leben. Entdecke jetzt