1.Bölüm

4 2 1
                                    

"Başını dik tut güneş güzeli.

Kılıcını dik tut ışığın varisi

Elbet beklenen gelecek

Mutlak ışığı sana verecek

Güneş güzeli sonsuzluğa gidecek

Işığın varisi sonsuzluğun sonu olacak"

Yıllardır tekrar edilen bu kehanete alışmıştım. Güneşin evindeydik. Yani güneşe sunulacak kızların yetiştirildiği o kutsal hanede.

"Solaria" diye seslenen rahibe ile kehaneti devam ettirdim.

"Ah güzel kız, ah güzel oğlan

Sonsuzluğun sonu olan,

Elbet istenen verilecek 

Yeni varis dünyaya gelecek, 

Başını dik tut Güneş güzeli

Kılıcını dik tut ışığın varisi."

Kehanet tamamlanmıştı. Yerime geçecektim ki madam beni durdurdu. "Dikkatli ol güzel kızım, gerçekler seni bulacak" dedi.

 Ne dediğini anlamamıştım. Peşinden gidecektim fakat baş rahibe beni sıkı sıkıya tuttu.

Provamız tamamlanmıştı. Yeni dikilen kıyafetlerimizi de alıp dışarıya çıktık. Halk merakla bize bakıyordu. Biz onların kurtuluşuyduk. 

Kiliseye geldiğimizde hızla odama çıktım. Kendimi yatağıma attım. Burada hepimize iyi davranılıyordu. İçimizden birisinin güneşin kızı olma olasılığı rahibeleri heyecanlandırıyordu. 

7 Temmuza iki gün kalmıştı. Güneşe kendimizi sunacak, ayın oğlunun bizi kabul etmesi için dualar edecektik. Halk kiliseye akın ediyordu. Herkesin dilinde tek bir kelime vardı.

"Güneş kızını alsın, mutlak ışık bize kalsın." Evet, oldukça bencilce bir düşünceydi. Fakat rahibeler bizim kat be kat daha iyi bir hayat yaşayacağımızı söylemişlerdi. O zaman nerden bilebilirdim ki bunun koca bir yalan olduğunu.

Elbise provası için büyük katedrale indik. Beyaz renkli, altın ipten işlemeli, uzun pelerinli elbisemin içine zorda olsa girdim. Sarı saçlarımı açık bırakmışlardı. Üzerine güneşi simgelemesi adına altın bir taç takmıştım. 

Sabah ki provadan daha heyecan vericiydi. Çünkü bu kehanetle kendimizi güneşe sunacaktık. Benliğimizden çıkacak, başkasına ait olacaktık. Sıra bana geldiğinde elime aynayı alarak platforma çıktım. 

"Ah güzel güneş

Ah güzel güneş,

Bana ışığını bahşet

Beni, güzel kızını yanına kabul et

Ay'ın oğluna gelin et."

Derin bir nefes alarak devam ettim.

"Ah güzel güneş

Ah güzel güneş,

Günahlarımı affet

Işığın yükselişini seyret

Ve mutlak olanı kabul et." 

Sözler bittiğinde aynayı yavaşça yere koydum. Ayağımdaki ayakkabılarla ezdim. Parçalanan aynadan bir parça aldım ve sözüme devam ettim.

"Ah ulu gece

Ah ulu gece,

Oğlunu bana bahşet

Beni huzuruna kabul et"

Aynayı bileğime yasladım.

"Ah parlak varis 

Ah parlak varis

 Beni kabul et" dedim ve bileğimi kestim. yere damlayan kanla merasim son buldu. Rahibelerden birisi bana sargı bezi getirdi ve bileğimi sardı.

Artık hazırdık. Beklenen gelecek ve bizi bulacaktı. Peki ya beklenmeyen... 




Ayın OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin