"Başını dik tut güneş güzeli.
Kılıcını dik tut ışığın varisi
Elbet beklenen gelecek
Mutlak ışığı sana verecek
Güneş güzeli sonsuzluğa gidecek
Işığın varisi sonsuzluğun sonu olacak"
Yıllardır tekrar edilen bu kehanete alışmıştım. Güneşin evindeydik. Yani güneşe sunulacak kızların yetiştirildiği o kutsal hanede.
"Solaria" diye seslenen rahibe ile kehaneti devam ettirdim.
"Ah güzel kız, ah güzel oğlan
Sonsuzluğun sonu olan,
Elbet istenen verilecek
Yeni varis dünyaya gelecek,
Başını dik tut Güneş güzeli
Kılıcını dik tut ışığın varisi."
Kehanet tamamlanmıştı. Yerime geçecektim ki madam beni durdurdu. "Dikkatli ol güzel kızım, gerçekler seni bulacak" dedi.
Ne dediğini anlamamıştım. Peşinden gidecektim fakat baş rahibe beni sıkı sıkıya tuttu.
Provamız tamamlanmıştı. Yeni dikilen kıyafetlerimizi de alıp dışarıya çıktık. Halk merakla bize bakıyordu. Biz onların kurtuluşuyduk.
Kiliseye geldiğimizde hızla odama çıktım. Kendimi yatağıma attım. Burada hepimize iyi davranılıyordu. İçimizden birisinin güneşin kızı olma olasılığı rahibeleri heyecanlandırıyordu.
7 Temmuza iki gün kalmıştı. Güneşe kendimizi sunacak, ayın oğlunun bizi kabul etmesi için dualar edecektik. Halk kiliseye akın ediyordu. Herkesin dilinde tek bir kelime vardı.
"Güneş kızını alsın, mutlak ışık bize kalsın." Evet, oldukça bencilce bir düşünceydi. Fakat rahibeler bizim kat be kat daha iyi bir hayat yaşayacağımızı söylemişlerdi. O zaman nerden bilebilirdim ki bunun koca bir yalan olduğunu.
Elbise provası için büyük katedrale indik. Beyaz renkli, altın ipten işlemeli, uzun pelerinli elbisemin içine zorda olsa girdim. Sarı saçlarımı açık bırakmışlardı. Üzerine güneşi simgelemesi adına altın bir taç takmıştım.
Sabah ki provadan daha heyecan vericiydi. Çünkü bu kehanetle kendimizi güneşe sunacaktık. Benliğimizden çıkacak, başkasına ait olacaktık. Sıra bana geldiğinde elime aynayı alarak platforma çıktım.
"Ah güzel güneş
Ah güzel güneş,
Bana ışığını bahşet
Beni, güzel kızını yanına kabul et
Ay'ın oğluna gelin et."
Derin bir nefes alarak devam ettim.
"Ah güzel güneş
Ah güzel güneş,
Günahlarımı affet
Işığın yükselişini seyret
Ve mutlak olanı kabul et."
Sözler bittiğinde aynayı yavaşça yere koydum. Ayağımdaki ayakkabılarla ezdim. Parçalanan aynadan bir parça aldım ve sözüme devam ettim.
"Ah ulu gece
Ah ulu gece,
Oğlunu bana bahşet
Beni huzuruna kabul et"
Aynayı bileğime yasladım.
"Ah parlak varis
Ah parlak varis
Beni kabul et" dedim ve bileğimi kestim. yere damlayan kanla merasim son buldu. Rahibelerden birisi bana sargı bezi getirdi ve bileğimi sardı.
Artık hazırdık. Beklenen gelecek ve bizi bulacaktı. Peki ya beklenmeyen...
![](https://img.wattpad.com/cover/355089673-288-k284632.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayın Oğlu
FantasíaEfsaneye göre bir çingene kadın varmış. Bu kadın gün doğana kadar aya yalvarmış. Esmer bir çingeneyle evlenmek istiyormuş. Ay ise bunu kabul etmiş. Fakat bir şartı varmış. Doğan ilk erkek çocuğunu ona verecekmiş. Kadın kabul etmiş. Aradan aylar geçm...