Sabah her zamanki gibi gözümü açar açmaz telefonuma baktım saat sabahın sekiziydi ve ben bu saatte asla uyanmazdım. Elimi yüzümü yıkayıp Elisa'nın odasına gittim bu kız nasıl yirmi dört saat boyunca uykusuz kalıyordu anlayamıyordum. Bu kız bana asla benzemiyordu. "Sen yine mi sabahladın? Nasıl dayanıyorsun ya?" Evet güne soru sorarak başlamıştım.
"Yok daha uyuyorum görmüyor musun?" diye cevap verdi gözlerini bilgisayarından ayırmayarak. "Ayrıca uykuyu sevmiyorum sen çok seviyorsun da birşey mi oluyor?" Sorusuna cevap vermeden sabır dileyerek odadan çıktım.
Yatak odasının önünden geçerken içeriye baktım. Annem işe gitmişti bu kadına senin çalışmana gerek yok ben çalışır bize bakarım dememe rağmen annem dinlemiyordu. Olsun kızım sende çalış kendine harçlık çıkar diyerek beni geçiştiriyordu.
Mutfağa gittim ve kahvaltılık bir şeyler çıkartıp masaya koydum. Dolaptan yumurta çıkarttım ve omlet yaptım. Babam yine eve sarhoş gelmişti ve annemde odaya babamı almamıştı. Bana kalsa eve bile almazdım ama baba işte atsan atılmaz satsan satılmaz.
Babamın yanına gidip uyandırdım. Babamı uyandırdıktan sonra odama gidip yatağımı topladım. Elisayı da çağırdım ve hep birlikte kahvaltı masasına oturduk kahvaltımızı yaptık ve bulaşıklar yine bana kaldı artık alışmıştım.
Bulaşıkları yıkadıktan sonra odama gittim ve dolabımdan yeni aldığım pembe boyundan bağlamalı katlı fırfırlı elbiseyi çıkardım ve giyip biraz makyaj yaptım. Elisaya haber verdim ve ayakkabımı giyip Öyküyü aradım.
Onunla buluşup Alyanın doğum günü olduğu için plan yapmıştık. Öykü arabasıyla evin önüne geldi. Arabaya bindiğimde "Oooo, şekerim yakıyorsun ortalığı." Diye iltifatta bulundu. "O senin güzel gözlerin aşkım." Diyerek bende ona iltifatta bulundum.
"Eee neler yapıyorsun? Son zamanlarda yüzünü hiç göremiyorum." Diye ekledi Öykü. "Sen arayıp sormuyorsun bende işin vardır diye aramıyorum." dedim. "Valla bende sen müsait değilsindir diye aramıyordum." dedi ve ikimizde kıkırdamaya başladık.
"Nereye gideceğiz pasta ve hediye almaya? Ben bir türlü çarşıya çıkıp hediye alamadım." dedim. "O iş bende sen onu dert etme." bende onaylarcasına başımı salladım. Radyodaki müziğin sesini son ses açtım benim ve Öykünün çok sevdiğimiz bir şarkıydı. İkimizde şarkıya eşlik ettik.
"Hiç gerek yok daha fazlasına
Zamanı tutmaya, fezaya uçmaya
Geride kaldılar
Geride kaldı o günler
Sen varken taptığım kasvetli şehirler"Öykü müziğin sesini kıstıktan sonra "Kızım sen bu güzel sesinle neden şarkı söylemiyorsun? Kesin ilerdeki kocana saklıyorsundur." dedi gülümseyerek. "Eee şekerim sadece VIP biliyorsun." diyerek göz kırptım ve emniyet kemerini çıkarttım. AVM'ye gelmiştik ve benim aklıma Alya'nın bir ay önce istediği saat geldi."Aaa Öykü Alya'nın istediği bir saat vardı. Ben o saati alayım mı acaba?" Öykü "Şu bahsettiği siyah kenarlı saat mi?" diye cevapladı. "Evet o saat." diye yanıtladım.
Öykü "Tamam bende ZARA'ya gireceğim hiç vakit kaybetmeyelim seninle arabanın orada buluşuruz. Olur mu?" "Olur." dedikten sonra ben saatçi dükkanına girdim Öykü de ZARA'ya girdi. Dükkanın içinde gezinirken bana çarpıp özür bile dilemeyen elemanla göz göze geldim. "Ay yavaş olsana be öküz!" Diye karşımdaki iri yarı çocuğa çıkıştım. "Kusura bakmayın hanımefendi." Diyerek geçiştirdi. Bende işi daha fazla uzatmak istemediğim için bir şey demeden önüme döndüm. Bana çarpan öküz yanımda saat bakıyordu. İstediğim saati bulduğumda hemen saate uzandım ama o öküzle aynı saati tuttuk.
"Bıraksana be saati!"
"Bakın hanımefendi az önce nazik davrandım diye şuan nazik davranacak değilim!"
YOU ARE READING
BAYAN GURME
Teen Fictionbir gün kadın gurmelerden biri ZEYRESTAURANT' a tadım yapmaya gider ve orada olanlar gelişir