DÖRTZihnim kendini alaşağı etmişti.
Hiçbir şey düşünemiyordum, mantığım bir anda terk etmişti beni. Şu an gözlerimi ondan çekmem gerekiyordu.
Yüzümdeki şok ifadesini silmeliydim. Titrememi kesmeliydim. Yapmam gerekenleri biliyordum ama bunların hiçbirini uygulayamıyordum. Finn sanki inadına yapıyor gibi gözlerini gözlerimden çekmiyor, benim düştüğüm boşluğu izliyordu. Buz gibiydi, hiçbir şey barındırmayan gözleri ve mimiksiz ifadesiyle.
Bir yabancıyı izliyormuş gibi.
''Bana bir yabancı gibi bakmana dayanamam, Finn.''
Kafanda bu senaryoyu mu oynuyorsun Wolfhard?
''Öyleyse bakmam.''
Beni öpmeden hemen önce konuştuklarımız gözlerimin önünden geçerken aynı şeyleri düşündüğünü biliyordum. Canımı acıtmak istiyordu.
Ama o da biliyordu ki, biz senaryoların içinde büyümüştük. Bize senaryo verirlerdi ve biz bir anda, aslında hissetmediğimiz duyguları sanki her bir hücremizde hissediyormuşuz gibi yansıtırdık. Biz böyle eğitilmiştik. Bu durum sadece kameraların karşısında olan bir durum da değildi. Biz, birbirimiz dışındaki herkesin yanında maskelerimizi takardık.
Ama durum şimdi farklıydı. O en acımasız maskesini bana karşı takmıştı ve içim kan ağlasa da bende durmadım, yüzüme o maskeyi taktım.
İkinci kez asla, diye hatırlattı mantığım.
Duygularımı kalbimin en ücra köşesine attım. Mantığımı düştüğü yerden kaldırdım ve şimdi ikimizde karşı karşıyaydık.
Finn ne yaptığımı anladı, elbette anlardı. Bir süre daha baktı, o sırada eğildiğim yerden doğrulmuştum. Jamie bir şeyler diyordu ama duymuyordum. Ne zaman gözleri gözlerimden ayrıldı, ben o zaman mekanın gürültüsünü duymaya başladım. Finn başını yana doğru çevirdi, birisine bakmaya başladığını fark ettim. Kıvırcık saçları alnına dökülmüştü. Parmak uçlarım kasıldı. Ben öylece ona bakarken yanına biraz önce bakıştığım sarışın kız geldi. Finn'in ilgisi tamamen ondaydı artık. İstemsizce kaşlarımı çatıldı. Kız, Finn'in kulağına bir şeyler fısıldayıp güldü ve ardından ellerini yanaklarına yerleştirip dudaklarını dudaklarına bastırdı.
Duygularım ve içimdeki kıskançlık mantığımı devirmek istedi ama izin vermedim. Buna hakkım yoktu. Ama yine de gözlerimin dolmasını engelleyemedim.
O sırada küçük bir elin elimi kavradığını hissettim. Bakışlarım onlardan ayrıldı. ''Abla neden yumruk yaptın?'' Küçük kız elimi tutuyordu. Elimi yumruk yaptığımı bile o an fark ettim. Elimi açıp elini tuttum ve diğer elimle Jamie'nin omzunu tuttum. Gülümsedim. Gözlerimi kapatsam yaşlar akacaktı halbuki. ''Biraz dolaşalım mı?''
Onlara tamamen arkamı dönüp uzaklaşırken son bir kez dönüp bakmak istiyordum ama kendime engel oldum. Derin bir nefes alıp mırıldandım: ''Buna hakkın yok.''
------------
Hiç iyi değildim. Midem bulanıyor, başım dönüyordu. Hiçbir şey yapmak istemiyordum ama şu an yine bir çekime gidiyordum. Zorundaydım. Düştüğüm bu durumun bizzat sorumlusu benken şikayet etme lüksüm yoktu ancak sanki canımdan can gidiyordu. Böyle olmasını ben istememiştim.
Bu karşılaşmanın elbette herhangi bir zaman diliminde, herhangi bir yerde olacağını biliyordum ama hazır değildim. O gözlerle bir anda tekrar buluşmaya hazırlanamamıştım, muhtemelen orada olduğunu bilerek de gitseydim yine de aynı şeyler olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kiss my wounds | fillie
Fanfiction''Bazen unutuyorsun,'' Yüzünü yüzüme bilerek yakınlaştırdı, burunlarımız birbirine değmek üzereydi. Sırtımı kapıya yaslayıp uzaklaşmayı denedim ama izin vermedi, bir adım daha geldi. ''Senin gibi kalpsiz biri olmadığımı unutuyorsun.''