Çağresizliğin Yankıları 1

28 0 1
                                    

Hayır, beni yanlış anlamayın. Ben ölümden değil kaderden korktum. Neden mi? Çünkü  annem de babam da bir kader mahkumuydu. Bende buna seyirci kalmıştım. İnanın ki bu olanları tekrar yaşamak yerine ihanet edilmeyi yelerim. Çünkü her ikisinde aynı durum aynı gaye vardı. Gayeleri ne miydi, aileme bir suç kondurup üstüne sos olarak bu yaptıklarını kahramanlık ilan edip geçmişi silip götürmekti. Yıllar boyunca vampirler ve insanlar bu yüzden ayrılmıştılar. Vampirler fiziksel olarak daha güçlüydü fakat insanlar bunu yediremedi. Sadece bu muydu? Hayır, daha fazlası.

                                                                                7 yıl öncesi:


Bağrışlar, hakaretler yine aynı durum. Sokaklar can pazarına dönmüştü. İnsanlar üst üste olan cinayetlerin sorumlusunu vampirleri gösteriyorlardı. Ancak kaçırdıkları bir durum vardı ki bu cinayetler gündüz olmuş ve üzerinde hiç ısırık izi yoktu. Nerden mi biliyorum? çünkü vaftiz babam yani amcam yüksek mertebeli bir iş adamıydı. Hiçbir zaman ne yaptığını öğrenememişttim . Bize hiçbir zaman ne  iş yaptığını açıklamadı ama hep bize tüccar olduğunu söylerdi. Ben bir melezdim. Fakat sizin bildiğiniz türden değil '' Kehribar Gözlüler'' olaraktan bilinen vampirler insan kanı içmezlerdi. Heh ,işte o vampirlerden biriydim. Babam Ay'ın yandaşları adlı bir örgüte bağlı olduğumuz için oldukçana varlıklıydık. Babam bir istihbarat ajanıydı. Aynısı annem içinde geçerliydi. Bu nedenle beni 7 yaşımdayken ingilizce, italyanca ve latince gibi kurslara göndermişti. Doğal olan yeteneklerimden birtanesi resim çizme kabiliyetimdi. Bu sene on ikinci doğum günüm için beni erken eğitim adında eğitime tabi tutmuşlardı. Zaten iyi silah kullanabiliyordum. Ama sanırsam bu gerekliydi. Annem ve babam yeni açılacak lüks bir mekana göttüreceklerdi. Heyecanla en şık siyah ve incili motifli elbisemi giydim ve aynadaki koyu mavi gözlerime ve de kestane rengindeki  upuzun dalgalı saçlarımı arkaya doğru attırdım. Süratle aşağaya indim. Annem gene en sevdiğim yemeği yapmıştı tarçınlı çörekler. Ben bir melez olduğumdan normal yiyecekler tüketebiliyordum. Annem'' Nasılsın , kırmızı karanfilim?'' dedi. '' İyim '' dedim. '' Çok teşekkürler, sen birtanesin.'' Diyerek tarçınlı çöreklerden bir ısırık aldım . '' Eee, bakıyorum kırmızı karanfilimiz çok heyecanlı.'' Ağızımdaki lokmayı bittirdikten sonra cevabım eksik olmadı. ''Evet, aşırı heyecanlıyım.'' '' Kızım unutma kabanını giymeyi, anlamasınlar.'' dedi. ''Tamam'' diyerek ve de son birkez anneme öpücük kondurrak yukarıya çıkttım. Burada işler işte sarımsak öldürür, vampirler güneşe çıkarsa da öldürür gibi vesveselere inanmayın. Sadece güneşe çıkınca derimiz hafif kızarak ışıltılı görünüm alıyor. Buda sanırsam normal vampirlerle tek ortak yön olabilir. Bizi lüks mekana götürecek araba yanaşttı. Annem ve ben arkaya bindik . Bizzat mekanın sahibi amcam tarafından o mekana götürüldük. İçerisi muazzamdı. Altın avizeler, büyük masalar ve de nicesi. Müşteriler ard arda geliyor. Tabii bizim vampir olduğumuzu bilmeden. Masalara otturduk. Gecenin gelmesini bekliyorduk. Gece geldi mi örgüt üyeleride geldi. Büyük masada oturuyor ve portakal soslu ördekler ile sarımsaklı ekmek yiyiyorduk. İnanın inanmayın sarımsaklı ekmekler en sevdiğimdir.

Gece geliyor valsler danslar demeden devam ediyordu. Herkes dans ediyor veya eğleniyordu. Takki , babama bir mesaj gelene kadar. Nokia'yı açtı ve mesajda şu yazıyordu, '' Geldik.'' O an anladım onlardan başkası olmadığını. Babamın nokiadan yansıyan görüntü ve de babamdan oluşan o yüz ifadesi. Annem babama , annemde babama baktı. Çünkü sonları gelmişti. Silah seslerinin yükselmesiyle  bi anda amcam  bağırdı '' Yatın!''. Boğazı sigardan kalınlaşan ve gırtlağından gelen ses ile masanın altına indim. Sesizce olanları izlemek dışında yapabilidiğim bir şey yoktu. Çünkü, anneme kullandığım silahı vermiştim. Daha akşamüstü geldiğim dantelli bembeyaz masa örtüsü artık kan kırmızısına dönmüştü. Ağlamaktan yapabilcek bir şeyim yoktu. O an silah sesleri yükselmeye başladı. Ne acı değil mi? Bembeyaz masa örtüsüne kıpkırmızı bir şarap dökülmesi yerine kanlar akıyordu. Sesimi bastırmak için ağızımı kapadım. Bi anda yere bi tabanca düştü. Annemi ve babamı kurtarma hevesiyle silahı aldım. Adamlar 7 kişilerdi. Onlardan sadece dördü kalmıştı. Onlara doğru ateş etmeye başladım. Birisini öldürmeye ve kalbinin sağ alt köşesinden vurmaya başardım. Yanıma baktım. Oradan adamlara ateş eden ve korumaya çalışan amcamı gördüm. Ancak bi anda gözlerim kararmaya başladı. Her şey bulanıklaşmaya ve kararmaya başladı. O an anladım. Göğüs kafesinden bir mermi yemiştim. Biz vampirler birkaç mermiye dayanabilirdik. Bazı söylentilere göre Ay'ın yandaşları örgütünün elit tabakası olan ateşin savaşçıları bazen 50 mermiye kadar dayanabildiğini duymuştum. Annem ve babam rütbeleri  üst teğmen yani orta kademenin en yüksek rütbesindeylerdiler. Fakat anneme ve babama baktığımda göz ucuyla  onlar en az kırka yakın mermi yemiş ve artık son nefeslerinide vermişlerdi. Onların yanlarına koştum. Yanlarına çömeldim. Kendime kızıyordum çünkü anneme tabancayı veren bendim. Birisi biterse diğerini kullanır diye. Ancak otomatik silahlar çok hızlı ateş ediyor. Hareket kabiliyetlerinide kaybettiriyorlardı. Şunu biliyordum ki orada eğer silahım olsaydı.  15 saniyede 7 kişide harcanmadan öldürülürdü.  Annemde babamda yaşardı. Ben onların yanında ağlar ve yas tutarken yanıma bir kadın geldi. Yanıma çömeldi. Bileğindeki daire içindeki ''y ''harfi yazılı sembolde onun bir takım Ay'ın yandaşları örgütüne bağlı olduğunu anladım. Benim gibi koyu mavi gözleri vardı. Fakat benden farklı olarak simsiyah dalgalı saçlara sahipti. Sırtımı sıvazlamaya ve '' Geçti.'' diyerek beni rahatlatmaya çalışıyordu. Kafamı göğüs kafesinin oraya yerleştirdi. Oradayken amcam adamlara son darbeyi vurmuş ve yedisinide öldürmüşlerdi. Benim yanıma koştu ve yanıma çömeldi. Orada tam 50 civarı kişi acınmadan katledilmişlerdi. Tabiki mazlum olan insanlarda katledilmişti. Annemin ve babamın cesetlerinde aldılar. Beni de amcam nazikçe kucağına aldı. Acil çıkış kapıları yerde yatan cesetlerle dolmuştu. Amcamın arabasına bindik. Amcam beni nazikçe koltuğa bırakırken yanına da bir hediye bıraktı. Saçlarımı geriye attırıp. '' Sana hediyemi verememiştim hilalim''.'' Nolur, beni affet her şey için.''  Hayatım da ilkez amcamın gözlerini dolduğunu fark ettim. O da bunu fark etmiş olacak ki gözlerini kaçırdı ve bana sımsıkı sarıldı. Hafifçe kapıyı kapattı. Bu arada mermiye nolcak dersinizde bizim vicud sıcaklığımız insanlara göre daha yüksek olduğu için mermi erir. Bize de zarar vermezdi. Fakat eğer arka arkaya birçok mermi yersek vicudumuz dayanamayarak iflas ederdi. Dıştan soğuktuk fakat içten sıcaktık . Yani insanlar gibi değildik. Zaten  bu andan sonra her şey değişçekti.....


                          Merhaba Ay'ın yandaşları bu bölümün sonuna geldiniz.  Umarım beğenirsiniz. Sizi çok öpüyor ve hep Ay ile kalmanız dileğiyle...

                                                                              DEVAM    EDECEKK!!!!!! 







*















Ay'ın GalibiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin