6|Boyundaki İzler?

465 61 17
                                    

✧・゚: *✧・゚:*

Kenarda asılı olan bornozu üzerime geçirip elime aldığım havluyla saçlarımı kurulayarak banyodan çıktım. Buraya geldiğimden beri ilk kez duşa girdiğimden dolayı fazlasıyla rahatlatmış hissediyordum.

Elimdeki havluyu yatağımın üzerine bıraktığımda yerdeki bavulları fark ederek gülümsedim. Duşa girdiğimi duyup kıyafetlerimi getirttiğini tahmin ediyordum ve bu hoşuma gitmişti. Yere oturmuş bavulları açarken hala yüzümde gezinen aptal sırıtışı fark ederek kaşlarımı çattım.

Sevinecek bir şey yoktu, bizi buraya getirdiğine göre bunu yapmak zorundaydı. Bavulumdan çıkardığım kıyafetleri üzerime geçirip saçlarımı taradıktan sonra çalışma masasının üstüne bıraktığım telefonumu alarak yatağa oturdum.

Saat sabahın 5'iydi, birazdan hava aydınlanacaktı fakat biraz bile uykum gelmemişti. Telefonu bırakıp ayağa kalktım, bavullarımı sürükleyerek dolabın önüne kadar getirdim ve eşyalarımı teker teker yerleştirdim.

Sabahın ilk ışıkları usulca odama süzülürken odamın hava alması için tül perdeleri aralayarak camı açtım, son kez etrafıma bakınıp bir dağınıklık olmadığından emin olarak terliklerimi giyip odadan çıktım.

Merdivenleri usulca inip bahçeye adımladım ve kahvaltı hazırlamak üzere mutfağa geçtim. Tezgaha ilerleyeceğim sırada mutfağın en köşesinde gördüğüm şey ile gülümsedim. Sevinçle neredeyse koşar vaziyette yanında bittiğim buzdolabını aralayarak içine bakındım.

Büyük bir buzdolabı olmasına karşın tüm raflar doldurulmuştu. Hazır yemeklerden kurtulmuş olmanın sevinciyle dolaptan birkaç malzeme çıkararak dolabı kapattım. Elimdekileri tezgaha bırakırken gördüğüm baharatlar ile kaşlarımı çattığımda her şey şimdi dank etmişti.

Vampirler yemek yemezlerdi, açlıklarını ve susuzluklarını yalnızca kan dindirirdi. Bizim yediğimiz yemekler hakkında bu denli bilgi sahibi olmaları, kullandığımız eşyaları bilmeleri beni tek bir sonuca götürüyordu.

Bizler vampirlerin neslinin tükendiğini sanarken onlar en başından beri aramızdaydı, düzenimizi ezberleyip hakkımızdaki en ufak şeyleri bilecek kadar yakınlardı.

Nasıl bu denli yakınımızda olmalarına rağmen farkına varamamıştık?
Nasıl onca yıl insanlar vampirlerin bir efsane olduğuna inandırılmıştı?
Bilmiyordum, şimdilik.

Kafamdaki tüm soruların cevabını alana kadar buradan gitmeye niyetim yoktu, artık evimin güvenli olduğundan bile emin değildim.

Nefeslenerek kendime gelmeye çalıştım. Bir yandan düşüncelerle boğuşup diğer yandan kahvaltı hazırlamaya çalışıyordum ki kapıdan gelen ses ile sıçradım. Elimdeki tabak büyük bir gürültüyle yeri boylayıp parçalara ayrılırken Hoseok endişeyle bana bakıyordu.

"Jungkook, iyi misin"
Kırık camların üzerinden atlayıp yanıma gelirken gülümsemeye çalışarak kafamı salladım.

"Korkuttum mu"
Kafamı iki yana sallayarak konuştum.
"Dalmışım da, sen aniden girince- "
O yüzüme bakarken yavaşça koluna vurarak bağırdım.
"Neden öyle gürültüyle geldin, aklımı aldın aklımı"

Kahkaha atarak beni dağılan tabağın yanından uzaklaştırıp sandalyeye oturttu.

"Girişte tökezledim, az kalsın düşüyordum, birden kırılma sesi gelince korkudan düşmeyi unuttum. Asıl sen aklımı aldın. "
Gülerek göz devirdiğimde omzumu patpatladı.

"Hadi sen biraz hava al, bizimkileri de uyandır. Gerisini ben hallederim"

"Tamamdır"
Bahçeye çıkıp biraz gezindikten sonra eve doğru ilerlemeye başladığım sırada karşıdan gelen Jimin'e el salladım. Bana karşılık olarak el hareketi çekmesine göz devirdim, adımlarımı hızlandırarak yanına ulaştım.

Murciélago | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin