"düşündüğünüz gibi oldu davitha hanım, ofisinize gelirseniz daha iyi olur çünkü bizim sorgulama yetkimiz yok."
duyduğum son cümleyle haber verdikleri için birkaç teşekkür mırıldanıp kapattım.
parıltılı ışıkların altındaki bu güzel davetten ayrılmak normal bir durumda aptallık gibi gelirdi bana ama kapat butonuna basmamla şoförüme haber verip kapıya gelmesini beklemem bir olmuştu.
konforlu bir araba seyahatinden sonra rezidansta ofisim ayrılan kata çıkmak için asansöre bindim, uzun koridorlarda gündüz olan parlak ışıkların aksine daha loş bir ışık vardı artık ses kalabalığı yerine de topuk tıkırtılarım.
"davitha ha-"
telefonumun ekranını açıp saati kontrol ettikten sonra elimi havaya kaldırarak araya girdim. "mesai saatiniz doldu yarın fazladan kaldığınız saati izne çevirebilirsiniz, güvenlikler kalırsa sevinirim başka birine ihtiyacım yok."
karşımdaki orta yaşlı takım elbiseli adam itaatkar bir şekilde kafasını sallayıp uzun koridorda kayboldu, üstümü değişecek fırsatım olmadığı için ince askılı elbisemin üstüne attığım şalı düzelttim.
yırtmacım için uygulayabilecegim bir çözüm yolu yoktu... sonunda toplantı odasına vardığımda içerde bekleyen leon seçtiği koltuk dolayısıyla sırtı dönük bir şekilde karşılamıştı beni bu yüzden ilk olarak camdaki yansımasından göz göze geldik.
hızlıca toparlanıp sandalyesini bana döndürdü ve ayaklanıp elini uzattı, gözleri kısa bir süreliğine durumumu anlamak için üstümde gezindi daha resmi bir karşılama beklediğini hissetmiştim bakışlarından, daha doğrusu şaşkınlığından.
ellerimiz ayrıldığında karşılıklı oturmak için ona bir sandalye gösterip kendi sandalyeme yerleştim.
"zaten beklediğim bir şeydi beni araştırmanız fakat benim şirketimde benim datalarıma sızmaya çalıştıran şey neydi?"ellerimi üst üste koymuş gece yarısına dakikalar kala bu şekilde bir sorguda olmaya pek istekli değildim açıkçası bu yüzden açık açık konuşuyordum.
"sadece şu virüs... bizden daha çok şey bildiğin kesin aklımdaki soru işaretlerini gidermeye çalışıyorum bireysel bir arayış bir görev değil yaptığım şey."
sinirimi bozsa bile ona hakkını vermeliydim daha önce yaptığı görevleri düşünürsem -ki zaten bu iş başlamadan önce çağırdığım herkes için bir sürü dosya okumuştum- leon karmaşık görevlerde yer almıştı ve görev veren kişiye bile güvenmemekte haklıydı.
"egomu okşadığın için teşekkürler ama burada bir şey bulacağını sanmıyorum yarın toplantıda görüşebiliriz tabii daha uygun bir saatte olmasını tercih ederim."
gözleri belli belirsiz hızlıca üzerimde gezindi ve kafasını salladı. "bende."
onu uğurlamak için ayaklandım, benimle beraber ayağa kalkıp koridor boyu yürüdü sessizliğimiz aklından geçen binlerce soruya rağmen kalıcı olmuştu ve biz asansör durana kadar hiçbir şey konuşmadık.
lobinin parlak ışıkları altında yavaşladı ve sonunda sesini duyabildim. "yarın ada ile bana bir görev verdin."
kafamı olumlu anlamda sallayıp şalımı tekrar düzelttim ve danışman masasına yaslanıp gözlerimi ona kaldırdım. "chris'i mi tercih ederdin?"
dudağının kenarında küçük bir gülümseme belirdi ama bundan emin olmama zaman vermeden cevabını yetiştirdi. "tercihlerimi önemseyeceksen yalnız gitmeyi tercih ederim."
planlarımı bir süre kafamda tarttım ve bu süreçte odağımı toplamak için farkında bile olmadan masanın üstünde duran kalemlerden birini alıp saçlarımı hızlı bir topuz yaptım, lise zamanlarından kalan bir alışkanlığımdı.
"hepinizin tercihlerini önemsiyorum çünkü günün sonunda yapılacak olan iş benim işim ama emin ol kafamda ne kadar kurgularsam kurgulayayım en mantıklısı bu şekilde oluyor."
yalan ya da anı kurtarma cümleleri değildi bunlar düşüncelerimin en saf haliydi, çünkü ne kadar rahatlarsa işlerini o kadar iyi yapacaklarını biliyordum ama görev tek kişilik bir görev değildi.
tekrar dudaklarını araladığında sıkıntılı bir nefes vermemek için kendimi tutmuştum, sabahtan beri topuklu ayakkabı üzerindeydim yarım saat kadar öncesinde yüzden fazla kişinin olduğu bir davette kafa sisirmekle meşguldüm ve yönetmem gereken tonlarca işin arasından sıyrılmaya çalışıyordum söyleyince yorucu oluyor mu bılmıyorum ama icra ederken gayet yorucu oluyordu.
"tek bir laf yetiştirmeye daha gücüm kalmadı."
sesim beklediğimden sitemkar çıkmıştı kafası anlayışla yukarı aşağı giderken küçük veda seremonisi yapmıştım bile.
"eve nasıl döneceksin?"
"şoförüm bekliyor, istersen senide bırakabilir." dönen kapıda aynı kabine girerken konuştuğumuz konu buydu.
cebinden çıkardığı anahtarı sallayarak teşekkür etmişti bense omzumu silkmekle yetindim, açık havanın serinliği ikimizinde yüzüne vurmuştu sanki bizde resmiyetimizi bu şekilde hatırlatmışız gibi az öncekine nazaran daha kuru bir hoşçakalla ayrıldık.
sıcacık araba koltuğunda ilk işimse leon'un benim hakkımda neler bildiğini öğrenmek için çalışmalara girişmek oldu, yorgun olmam umrumda değildi o an.
gönderen: davitha.
bilgisayarının aranması ve son iki güne ait herhangi bir mesajlaşmada benimle alakalı olanların kısa bir özeti.
ayriyeten şahsi bilgisayarımda bugün girilen her dosyanın ismi.
kişi: leon s kennedy.
isteyen: dxbüyük bahçeye giren arabayla işimi bitirip telefonumu çantama attım, çalışanların hepsi uyumuştu büyük ihtimalle.
"teşekkür ederim simon, iyi geceler."
kapımı kapatmadan önce ricasının sonuna eklediği soruyla duraksadım.
"şehir dışına gidecek miyiz ziyaret için? yoksa bakıma bırakacağım arabayı."
"bakıma bırakabilirsin." artık sık sık gitmem dikkat çekici bir hale gelirdi sanırım şu an en mantıklısı buydu.
gaz sesi son birkez duyulmuş ve süs havuzunun etrafında dolanıp garaja yol almıştı.
odama çıkana kadar zaten ağırlık yapan çoğu şeyden kurtulmuştum.
⏳
bölüm uzunluğu hakkında ne düşünüyorsunuz?bu arada adaxleon düşünmüyorum ama önerilerinize açığım bu konu hakkında yorum yaparsanız sevinirim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
butterfly effect
Teen Fictionkız kardeşimi korumak için en iyi ajanları bir araya getirebiliyorken gücüm sence hızla yayılan bir virüse yetmeyecek mi? onun için elimden gelen her şeyi yaparım. resident evil. (au): herhangi bir karakter karşınıza çıkabilir.