°•°•°
"Kono-senpai, siz benim idolümsünüz!"
°•°•°
Canım yanarken gülümsemeye çalışmak biraz zordu. Yanlış anlamayın lütfen! Sevdiğim kişinin mutlu olması değildi bana acı veren. Onun, benden başka biri ile mutlu olmamasını isteyecek kadar bencil değildim. Ancak... bazı zamanlarda "keşke mutluluğuna beni de ortak etseydi." demekten alamıyordum kendimi.
Gözlerimi pencereden ayırarak işime döndüm. Daha fazla tacizci bir sapık gibi Yuki ve Toru ikilisini izlememe gerek yoktu.
Derin bir nefes alarak öğrenci konseyi odasında biriken evrakları inceledim. Bazı öğretmenler kendi işlerini bize kakalamayı cidden seviyordu.
İşime odaklandığım sırada adımın söylenmesi ile başımı kaldırdım. Karşımdaki çocuk ilgili gözlerle bana bakıyordu.
Ani ve güçlü bir rüzgârla, sabah Remi'nin açtığı pencere sonuna kadar açıldı. İçeriye giren rüzgârın etkisi ile masanın üzerinde bulunan kağıtlar uçuşmaya başladı. Bu birkaç saniyelik zaman diliminde ismimi söyleyen çocuğu inceleyebilmiştim.
Kahverengi, biraz uzun ve dağınık saçlara, denizi andıran mavi gözlere, sağ gözünün hemen yanında bulunan tatlı bir bene sahip, uzun boylu ama zayıf, oldukça güzel duran bir çocuktu.
Kız olmama rağmen onu kıskanmıştım. Acaba onun kadar güzel olsaydım... Toru beni seçer miydi?
Ben bunları düşünürken çocuk hızlıca pencereyi kapatmış, kağıtların uçmasını engellemişti.
"Epey dağılmışlar, tekrar toparlamak biraz zor olacak gibi." İç çekerek konuşmuştum. Tekrar karşımdaki çocuğa baktığımda hâlâ bana ilgili ve üzgün bir ifade ile baktığını gördüm. Amacı neydi bunun?
"Ne için gelmiştin?" diye sordum. Bir an önce istediğini yapıp dağılan kağıtları toplamak istiyordum.
Çocuk birkaç adımda yanıma gelerek yüzümü ellerinin arasına aldı.
"Kono-senpai, siz ağlıyorsunuz!" Çocuğa anlamsızca baktım. "Ne demek istiyorsun?"
Gözümün altındaki, daha öncesinde fark etmediğim, kurumuş yaşı sildi.
"Buranın önünden geçerken ağladınızı fark ettim."
Başımı geri çekerek ellerinden kurtardım. "Bir anda gelip yüzüme dokunma! Seni tanımıyorum bile!" Sinirle konuştuğum sırada derin bir iç çekerek pencereden dışarıya baktı.
"Onda ne bulduğunu anlamıyorum senpai." Büyük bir ego ile kollarını birbirine doladı. "Ben ondan daha iyiyim. Eğer ağlayacaksan onun gibi biri için ağlama."
"Senin gibi biri için mi ağlayayım?" Bu çocuk artık sinirlerimi bozmaya başlamıştı.
"Hayır!" dedi bir yanlışı düzeltmek ister gibi. "Eğer bana aşk itirafında bulunsaydınız mutluluktan havalara uçar, seve seve kabul ederdim." Hah? Saçmalık. Ben güzel bile değildim. Sadece dalga geçen aptal bir çocuk.
"Diyeceklerin bittiyse git artık. Normalde de öğrenci konseyi odasına bu şekilde gir-" Ben cümlemi bitirmeden konuştu.
"Nedenini sormayacak mısınız?" Anlamazca yüzüne baktım. "Neyin nedenini soracakmışım?"
Gözlerini kapayarak gülümsedi. "Az önce söylediklerimin. 'Eğer bana aşk itirafında bulunsaydınız mutluluktan havalara uçar, seve seve kabul ederdim.'" Yanıma gelerek ellerimi tuttu. Gözlerindeki parıltı onun ne kadar heyecanlı olduğunu yeterince belli ediyordu.
"Disiplinli, çalışkan, güzel, nazik, zeki ve daha birçok mükemmel özelliğe sahip bir öğrencisiniz!" Durdu ve devam etti.
"Kono-senpai, siz benim idolümsünüz!"
°•°•°
'bu bölüm Sakura'nın ne düşündüğünü öğrenmek için onun ağzından oldu.
'y/n kullanmayı sevmiyorum bu yüzden size bir isim verdim. "Mikio Tsukamoto."
'ilerideki bölümlerde de bahsedeceğim. Sakura'dan 1 yaş küçüksünüz. 16 yaşında ve lise 2. sınıfsınız.
'umarım okurken keyif almışsınızdır. iyi günler dilerim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pretty when you cry | s. kono x m!reader
Fiksi Penggemar• Horimiya | Sakura Kono x Male Reader "Kalbi kırık bir kızı sadece kalbi kırık bir erkek kurtarabilir." 12.04.2024