Oy verip yorumlarınızı belirtmeyi unutmayın lütfen.
Keyifli okumalar..🍀
Yüzüme vurduğunu hissettiğim ışık ile yüzümü buruşturup gözlerimi aralamaya çalıştım. Nihayet gözlerimi açtığımda sabah olduğunu ve gün ışığının, açılan perdeler tarafından etrafa yayıldığını anlamam uzun sürmedi.
"Hey! Bayan uykucu, kalkma zahmetine girer misiniz artık?" diye söylenen sesle kim olduğunu görmek adına başımı kaldırıp sesin geldiği yöne baktım. Yatağımın önünde dikilmiş, tepeden bana bakan Bilge ile karşılaşmam pek şaşırtmamıştı. Neredeyse her sabah işe gitmeden önce gelip evi ve bizi kontrol eder, kahvaltı hazırlar her ne kadar toparlı olsakta etrafı temizler sonra da işe giderdi.
Kim olduğunu anladığıma göre yeniden uyuyabilirdim sanırım. Kafamı geriye atıp yastık ile buluşturmamla Bilge'nin karnıma kadar çekili olan battaniyeyi üzerimden çekmesi bir oldu. "Kime diyorum ben? İki dakika sonra seni sofrada görücem. Hadi." dedi. Adım sesleri ve kapının kapanma sesi gelince çıktığını anladım.
Tavanda olan gözlerimi kapatıp birkaç saniyenin ardından yeniden açtım. Gördüğüm kâbuslardan dolayı uyku düzenimin olduğu pek söylenemezdi. Ya uyuyup uyanmamak, yada hiç uyumamak istiyordum. Tabi ki herzaman olduğu gibi bu isteğiminde üstü örtülüyordu.
Peşimi bir türlü bırakmayan kâbuslara bir yenisi daha eklenmişti. Uyandığım her sabah başımda hissettiğim ağrı, iki hafta önce yaşadığım olaydan sonra artmıştı. Evet o günün ardından tam iki hafta geçmişti.
Düşüncelerimi kenara atıp yataktan doğruldum. Şimdide gözlerimin hedefi pencereydi. Bir kaç saniye o şekilde durduktan sonra ayağa kalktım ve banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra işimi bitirip çıktım banyodan.
Mutfağa doğru ilerlerken evin her tarafına yayılmış olan kokuyla derin bir nefes aldım. Mutfağın kapısında arkası bana dönük Hafsayı görüp sessiz adımlarla arkasında durdum. Tam onu korkutacakken, "Hele bir dene." diyen sesiyle duraksadım. Onun yerine yanına geçip kolumu omzuna attım.
"Ses yapmamak için çok uğraşmıştım oysaki." dedim. Bakışlarını hafif bana çevirip. Yandan yandan bakmaya başladı. "Elimin tersindesin." deyip benim tarafımdaki elini kaldırdı.
"En son isteyeceğim şey." derken çoktan elini indirmiştim bile. Uzanıp yanağına öpücük kondururken göz devirdi. Bu haline gülüp, fırından çıkardığı poğaçaları tepsiye dizen Bilge'nin yanına gittim. "Akın bey boşuna kapmamış seni." dedim hazırladığı kahvaltıya bakarken.
Kocaman gülümseyip elindeki tepsiyi yeniden fırına bıraktı. Ben masaya otururken Hafsa da çoktan karşıma kurulmuştu. Bilge'de çaprazıma otururken kahvaltıya başladık. Sessiz süren kahvaltıyı kapının zili böldü. Ayağa kalkıp, "Ben bakarım."diyerek kapıya ilerledim. Açtığım kapının ardında sadece birkaç kere uzaktan gördüğüm, büyük ihtimal üst katımızda oturan, kızdı.
Yüzünde koruduğu gülümsemeyle, "Günaydın."dedi.
Bende tebessüm ederek,"Günaydın." diye karşılık verirken elindeki tabağı bana doğru uzattı.
"Şey, kızlarla pişi yapmıştıkta size de ikram etmek istedik."
Doyduk, yenimi getiriyorsun? Demek isterdim ama ikram bu geri çevirmek ayıp olurdu şimdi.
Uzattığı tabağı alırken, "Teşekkür ederiz. Ne zahmet ettiniz." demeyi tercih ettim.
"Rica ederim. Ne zahmeti canım. Öyle içimizden geldi." dedi. Düşüncesi nazikti ama bu kızdan hem iyi hem kötü enerji almıştım.