O an karşısında Hakan'ın olduğunu unutmuş, önüne eğdiği kafasında dikkatle atacağı adımların provasını yapmıştı bile. Çayları tazelemek için kalkan Hakan'a teşekkür edip istemediğini söyledi ve odasına geçti. Aycan ile tekrardan bir araya gelme olasılığı bile ona iyi gelmişti. Bu ilişki daha konuşma evresindeyken bile Hakan ile gireceği anlamsız görüş ayrılıklarından sıyrılıp köşesine çekilme fırsatı vermişken kim bilir bir araya gelmek hayatını ne kadar değiştirecekti. Bunu düşünmek uzun zamandır hissettiği olumsuzluk kamburunu adeta yok etmişti.
O akşam Aycan ile aralarında geçen kısa süreli mesajlaşma telefon görüşmesi ile son bulmuş, nihayetinde Gürdal'ın geçen sene ilişkiyi bitiren duygu değişimine değinilmeden görüşmeye karar verilmişti. Yarın öğlen merkezde buluşacaklardı.
Sabah erkenden uyandı. Kıyafetlerini hazırladıktan sonra banyo yaptı. Bugün aynanın karşısında daha fazla durmuş, onun bu halini görünce sıradan bir çarşı turu için çok özenli olduğunu söyleyen Hakan'a verdiği karşılık tebessümden fazlası olmamıştı. Hakan kahvaltı için poğaça ve simit almaya giderken o da çayı hazırladı. Kahvaltı masasında başlayan sohbet Gürdal'ın bugünkü çarşı hazırlığından gönül işlerine gelmişti.
"Benim özenli hazırlığım bir amaca dayanacaksa şimdilik kendini iyi hissetmek diyebiliriz."
"Gönül işleri değil yani?"
"Olabilir."
"Aday var mı?"
Gürdal başını kaldırıp Hakan'a baktı.
"Senin durumlar nedir bu gönül işlerinde? Herhalde bunun için İstanbul şartı yoktur gönlünde."
"Hah, işte bizim için artık sohbetlerde üçüncü kişi haline gelen İstanbul meselesine geldik."
"Kızma hocam, ben gerçekten merak ettiğim için sordum. Sonuçta İstanbul senin için karşı cinsle ilişki kurmak adına var olan bir lokasyon."
"Siz bu konuya çok takıldınız ama esas konuya gelecek olursak benim gönül işlerine çok da vakit yok burada. Tabii sadece vakit değil uygun biri de yok."
Gürdal gülümseyerek cevap verdi.
"Yağız köylü kızlarına ne oldu?"
Kahvaltı bittikten sonra masayı topladılar. Gürdal "akşam görüşürüz hocam" diyerek evden ayrıldı. Merkeze varınca dolmuştan inip küçük adımlarla yürümeye başladı. Cebinden çıkardığı telefondan Aycan ile olan fotoğrafına bakıyordu. Bu kez ondan eksik ettiğini düşündüğü alakayı göstermek için elinden geleni yapacak, sıradan ilişkilerde rastlandığı için sıcak bakmadığı ne varsa yaparak o furyaya katılacaktı.
Kışın sadece iç kısmının kullanıldığı çay bahçesinden içeri girdi. Fazla kimse yoktu. Sipariş almak için yanına gelen genç garsona arkadaşını beklediğini söyledi. Aycan'ı beklerken ara sıra etrafa göz gezdiriyor, onu karşılarken yapacağı konuşmanın hazırlığı dudaklarında farkında bile olmadığı bir hareket bırakıyordu. Omuzuna dokunan elin sahibine doğru dönünce karşısında Aycan'ı gördü. Ayağa kalktı. Selamlaştılar. Aycan yanağından öptükten sonra oturdu ve ne içeceklerini sordu.
"Nasılsın, ne var ne yok gibi şeyler yok galiba."
Aycan üzerinde parmağını gezdirerek incelediği menüden gözlerini ayırmadan cevap verdi.
"Dün gece konuştuğumuzda nasıl olduğunu sormuştum. Görüyorum ki ikimiz de iyiyiz."
Boğazını temizleyen Gürdal zoraki bir tebessümle cevap verdi. Bu esnada gözleri Aycan'ın üzerindeydi.