I

291 23 23
                                    

Hyunjin's pov;

Yüzüme vuran güneş ile bir küfür savurup başımı yastıktan kaldırmıştım. Kısa bir esneyiş ile yerimden doğrulmuş lavaboya doğru adımlamıştım.

Her gün olduğu gibi bugün de elimi yüzümü yıkayıp ortak salona inmiştim.

Ben kim miydim?

Ben; Hwang Hyunjin, Yani Hwang krallığının tek varisiydim. Aynı zamanda dünya'ya yüz yılda bir gelen ve nadir bir tür olan Delta Hwang Hyunjin'idim.

Ve burada, Güney Kore'nin en büyük ve göz alıcı krallığında yani Hwang krallığında Babam, Ben, Chan hyung, Minho ve Changbin ile yaşıyordum.

Chan hyung, Minho ve Changbin bana küçüklükten beri destek olan ve her daim koruyan arkadaşlarım, ailemdi.

Chan hyung'un yanında bir elçi ile gelmesiyle dikkatimi onlara verdim.

BC: Hyunjin, Lee krallığının elçisi Choi Beomgyu'nun bir duyurusu varmış.

Kafamı elçiye doğru çevirip evet anlamında 'hm'ladım.

BM: Efendim, ben Choi Beomgyu. Lee krallığının elçisiyim ve beni kralımız Lee Jung-Shin gönderdi. izninizle bir duyuru yapmak istiyorum.

Kısaca başımı salladım ve duyuruyu yapmasını bekledim.

BM: Kısa süre önce prensimiz Lee Felix Yongbok kayboldu ve her tarafta aramıza rağmen hiç bir ize rastlayamadık. Bütün Krallıklara duyuru yapmamız istendi. Prensimizi bulan kişiye 10 kese dolusu altın vereceğini söyledi kralımız.

Lee Felix Yongbok, tanıdık geliyordu. ama nerden? Daha önce hiç duymamama rağmen tanıdık geliyordu. Sahiden, Kimdi bu Lee Felix Yongbok?

HH: Chan hyung sen ilgilenir misin? Benim acil olarak Changbine gitmem lazım.

Chan hyungun cevabını beklemeden salondan çıkmış 2. kata yani Changbin hyungun araştırma yaptığı küçük atölyeye çıkmıştım.

Fazla oyalanmadan kapıyı tıklatmış ve dönüt beklemeye başlamıştım.

İçerden gelen 'gir' komutuyla boğazımı temizlemiş ve içeri adımlamıştım.

CB: Hyunjin, bir sorun mu var?

HH: İlk önce 'Hyunjin' değil, 'Prensim' demen gerekiyor. İkincisi, Evet bir sorun var ve ben bu sorunu anlamış değilim.

CB: Hadi ama...23 senedir arkadaşız? Ve neymiş bakalım o sorun?

HH: Bu konuyu sonra konuşuruz, şimdi çok daha önemli bir konumuz var Changbin.

CB: Dinliyorum 'Prensim'

Kıkırdamıştım istemsizce. Canımı sıkmıştı bu konu. Tanımadığım, hatta yüzünü bile bilmediğim kişi neden bu kadar tanıdıktı?

HH: Lee krallığından bir elçi geldi. Jung-Shin bir duyuru için göndermiş.

Kafasını sallamıştı onaylarcasına

HH: Her neyse dediğine göre Jung-Shin'in oğlu Lee Felix Yongbok yani Lee krallığının varisi kısa süre önce kaybolmuş, işin garip yanı ise asla tanımadığım bu kişi sanki yıllardır tanıyormuşum gibi. Ama sadece adı tanıdık.

CB: Pekala, ilk önce sakin ol. Neden bu kadar endişelendin? Birliklere haber veririm ben etrafı koloçan ederler. Ve bu kişi hani şu 'Rüya'larında gördüğün kişi olmasın?

HH: Saçmalama! olamaz öyle birşey bir kere. ayrıca banane oysa? tanımıyorum bile.

CB: 'Doğa kanununa göre rüyanda gördüğün veya size tanıdık gelen bir kişi ruh eşiniz olabilir. O kişiyi tanımıyorsanız bile kader sizi geçmiş yüzyıllarda birbirinize bağlamıştır.'

HH: Tanrım! ne kadar saçma?

Duyduğum şeyle sinirlenmiştim istemsizce. Böyle birşey olamazdı, ha olsa bile ben ruh eşimin kaybolmasına izin vermezdim. Hem, Dünya'da daha vita bile yok? nasıl olabilir böyle birşey?

Yoksa var mı?

Kendime gelmemle ayaklanmıştım hemen. Gidip minhoyu bulmam lazımdı. Minho, birliklerin başıydı. Ve ona bunu söyleyip işe koyulmam lazımdı. Ya kaybolan Prens benim ruh eşimse?

Düşündükçe sinirlenmeye başlamıştım. Neredeydi bu Minho?

HH: Lisa, Minho nerde? gördün mü?

LL: Sakin ol Hyun, Minho birliklerin başında, Changbin aradığı için bir duyuru yapmaya gitmiş. Lee krallığıyla ilgiliymiş, Sen biliyor musun?

Başımı hızla sallayıp kısaca olayı anlattıktan sonra Lisanın yanından ayrılarak birliklerin, yani Minhonun yanına doğru yol almıştım.

LM: Her tarafı arayın, bulamazsanız drone'larla etrafı koloçan edin. Bulmadan gelmeyin benim karşıma! Dağılın şimdi.

Minhonun gür sesini duymamla yüzümde yan bir sırıtış belirmişti. Vakit kaybetmeden hızla Minhonun yanına gitmiştim.

HH: Minho? Aldın haberi sanırım?

Minho bana doğru dönmüş ve saygıyla eğilmişti.

LM: Aldım aldım, Changbin aradığı gibi geldim birliklere haber verdim de sen neden sabahtan beri böyle geziyorsun?

HH: Nasıl geziyor muşum?

LM: Endişeli gibisin, tanıyor musun yoksa Prensi?

HH: Tanımıyorum Minho! neden sabahtan beri sorup duruyor herkes? Yüzünü bile görmedim çocuğun.

LM: Tamam ya niye bağrıyosun? merak etti-

Bir ses duymamla Minhonun ağzını kapatmış ve sessizce beklemeye başlamıştım.

"Deltam..."

.

.

.

Umarım beğenirsiniz<33

DeVita/Hyunlix-Omegaverse✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin