• Bölüm 2 • | Bizim Baykuş Sizin Dragonu Yer.

385 30 74
                                    

×Doğrusu yazdıklarım pek içime sinmedi, söz verdiğim için fazla uzatmak istemedim. T.T Bölüm SİLİNEBİLİR.
İthaf ise MinLuLu adlı okuruma, yorumlarınız beni çok mutlu etti. Böyle devam edin lütfen, seviliyorsunuz künefelerim.*-*×

Sert yumruğumu tamı tamına üç dakikadır açılmayan kapıya vurmaya devam ederken biryandan da sol elimdeki ağır poşeti düşürmemeye çalışıyordum.

İçinde BIGBANG albümlerimin olduğu siyah poşeti daha sıkı tutup sitem dolu nefesimi duvara doğru üfledim, konteynıra atılan eşyalarımın etrafı kalın koli ile çevrili olmasına rağmen pis koku nasıl olduysa onlara da sinmişti.

Tıpkı vücuduma sindiği gibi...

Buraya uğramadan önce aceleyle güzel evime gitmiş ve kapıdan içeri adımımı atar atmazda kendimi banyoda bulmuştum. Garip değildir ki o an sadece iki şey istiyordum, sıcak bir banyo ve Oh Sehun'un ölümü.

Bende istediklerimi yapmaya ilk maddeden başlayıp rahatlatıcı banyomu yaptım. Konteynırda üzerime bulaştırdığım pis kokuyu ancak 8 kere saçlarımı şampuanlamak ve 6 kere vücudumu duş jeliyle köpüklemek ile atabilmiştim ki tüm bu işlemleri gerçekleştirmek benden koskoca iki saatimi almıştı.

Sonuç ise mis gibi bir Minseok, boş şampuan şişeleri ve kabarık su faturası. -Kyungsoo'nun hepsini oldukça hoş karşılayacağına eminim.(!)-

Aciliyeti olan işlerimi hallettikten sonra da hiç oyalanmadan değerli alt komşuma, yüksek girişte oturan Oh Sehun efendinin evinin önüne inmiştim fakat hala kapıyı açan birileri yoktu ve bu durum sakinleşmeme hiçte yardımcı olmuyordu.

Yumruklarım seri olarak demir kapıya inmeye devam ederken bu sefer elimin sertin aksine yumuşak bir yüzeye çarptığını hissettim, sinirden kapadığım gözlerimi yavaşça açmamla beraber de karşımda uzun boylu ve yapılı bir adam bulmam bir olmuştu.

Oh Sehun denilen mal bu muydu?

Adam burnunu tutup ağzından kısık bir inleme kaçırdığında elimin kapı yerine onun yüzüne çarptığını anlamam uzun sürmemişti, ilk defa yanlışlıkla yaptığım bir şey için bu kadar çok seviniyordum.

Piç sırıtışımın yayıldığı yüzüme bakıp gözlerini kıstığında içimdeki mutluluk hissi daha da artıyordu.

"Sen kimsin?" Bakışları kadar sert olan sesiyle sorduğunda biraz pişman olmuş olabilirdim.

Pekâlâ tamamen pişman olmuştum, hangi insan karşısında 1.85'in üzerinde sinirli bir dev varken pişman olmazdı ki? Sonuçta her an beni dövebilirdi, nereden anladığıma gelirsek gözleri öyle söylüyordu...

Güçlükle yutkunup ağzımda biriken tükürüğü boğazımdan aşağıya gönderdiğimde gözlerimi gözlerine diktim, zaten az olan cesaretimden kalan son birkaç kırıntıyı da sonuna kadar kullanmalıydım.

"Ben Kim Minseok, bu evde oturan mal kişiye bakmıştım."

Öfkeli cevabımı göz ardı edip ellerini domatesle aynı derecede kızarmış burnundan çekti ve gülümsedi.

Tanrım, gülümserken çikolata yemiş küçük bir çocuk gibi masum duruyordu ve nedenini anlamasam da ruhum onun bu haliyle bir nebze olsun rahatlamıştı.

"Ah onu arıyorsun demek?" Sevecen gülümsemesi daha da artarken arkasını dönüp içeriye doğru bağırdı. "Sehuuun! Minseok seni çağırıyor!"

Yeniden benim olduğum tarafa döndüğünde yüzünün az önceki mutlu halinden eser kalmamıştı, bir heykelmişçesine ifadesiz suratıyla beni süzüyordu. Şüpheli gözleri en sonunda siyah poşetimde sabitlenebildiğinde avuç içlerimin terlemeye başladığını fark etmiştim.

☁ My Clothesline ☁Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin