2.Bölüm:İlk Haftanın Sonu

4 1 0
                                    

Okulun ilk günü tahmin ettiğimden hızlı geçmişti. Güzel geçmişti ancak herkes çok sessizdi, kimse birbirini tanımıyordu.

Gerçi ben bizim sınıfta olan 3 kişiyi daha önceden tanıyordum. Birincisi zaten Taylan.

İkincisi Şeyma, Şeyma ile 7. sınıftayken aynı okuldaydık. Pek haz etmezdim ondan açıkçası. Şeyma ve E sınıfından Berra ile aynı okuldaydım 7 deyken. Berra benim eski düşmanımdı. O zamanlar ikimiz de çok hırslıydık ve okul denemelerindeki o birinciliğe göz dikmiştik. Şeyma okula sonradan geldi. O da bizimle yarışmaya başlamıştı. Ama yetişemediği için çok kıskanmaya başlayıp Berra ve benim arkamdan konuşmuştu. İşte Berra ile o zamanlar yakınlaşmıştık. Ve sonra birden düşmanlığımız dostluğa dönmüştü.

Üçüncüsü ise Ömer, Ömer'i pek de tanımıyordum yani. 7. Sınıftayken başka bir dersanedeydim o zaman en yakın arkadaşım da o dersanedeydi. Ömer ile aynı sınıfta olduğundan tanıyordum onu da az çok. -evet biraz karışık ama napalım-

Herneyse..

Sınıf sessizlik içindeydi bir haftadır. Hiç alışkın değildim bir sınıfın sessiz olmasına. Matematik hocamız Suat yakında hepimizin birer "dırdırcı" olup çıkacağını söylemişti. Ona hak veriyordum. Hele bi herkes birbirine alışsın o zaman normal sınıf ortamı oluşur işte.

"Bak ben demiştim bu çocuk zekidir diye." Taylan niye bu çocuğun zeki olmasına bu kadar takmıştı yani. Açıkçası birine zeki denilmesi her zaman sinirimi bozmuştur neden bilmem. Belki de kıskanıyorumdur. "Sen de taktın ha daha bir hafta olmadı nasıl anladın zeki olduğunu?"
"Kıskandın mı ki?" diyip kahkahayı patlattı. Sinirim bozulmuştu.

Şu çocuk da Yakup mudur nedir iki soru cevaplamıştı sadece yani. Her soru cevaplayan zeki mi oluyor?!

Teneffüsün bitmesine beş dakika kalmıştı ki Eda ile Ela geldi. Sürekli ya onlar bizim sınıfa gelirdi ya ben onların sınıfına giderdim.

Ela "Bugün ne yeriz? Yemekhanede kuru fasülye varmış. Kantinden tost falan mı alsak?" diyince yüzümü buruşturdum. "Kuru fasülye olmasın da ne oluyorsa.."

Bu arada Taylan Eda Ela ve ben 8' de dersanede aynı sınıftaydık ordan tanıyordum yani hepsini.

Eda "Ya kuru fasülye o kadar kötü değilmiş aslında ben sordum." diyince Taylan "Kime sordun aşçıya mı ?" diyerek lafı ağzımdan aldı.

"Eda tost falan yiyelim ya, bırak fasülyeyi şimdi." dememle zilin çalması bir oldu. Eda ve Ela gitti.

Ders rehberlikti, başkan seçilecekti.

Rehber hocamız en sevdiğim hoca olan Masal hocaydı. Kısa zamanda kendisini sevdirmesinin başlıca nedenleri komik ve sempatik olmasıydı. Masal hocanın branşı Almanca'ydı.

Hoca erken geldi. Sınıf ayağa kalkınca "Oturun gençler." diyerek sınıfa göz gezdirdi ve kaşlarını çattı. "Başkan seçimi bugün müydü gençler?"

Masal hoca Diyarbakırlı olduğundan biraz şivesi vardı ama şiveli konuşan insanlar bana hep daha sempatik gelmiştir.

"Evet hocam bugün başkan seçecektik." diye atıldı sınıfın yalakası olacağını tahmin ettiğim gözlüklü kız. Adı Yasemin'di sanırım.

Kaşlarını kaldıdı"Nasıl yaps- HOOP GENCO O SAQIZININ RENGİNİ GÖRMEYEYİM HA !" 

Tüm sınıf patlamıştı birden. Hoca o kadar beklenmedik bir anda şivesini öyle bir konuşturmuştu ki.

Sakız çiğneyen zavallı çocuk okulun ilk günü yanıma oturan çocuktu. Harun.

Çocuk birden öyle bi ürktü ki ne yapacağını şaşırıp sakızı yuttu birden. Tüm sınıf gülmekten kırılıyordu tabi , ben de dahil. O sırada maymun sesli bir gülüş fark edip kaynağını aramaya başladım. Ben orta sıra da 3. yerde oturuyordum. Maymun sesli gülen çocuk Ömer' in ta kendisiydi.

Birden herkes sakız olayını unutup Ömer'in gülüşüne gülmeye başlamıştı. Ama o da ne gülüştür Yarabbi çocuk can mı çekişiyor gülüyor mu belli değil.

Başkan seçimi için hoca adayları sorunca bir tek Ömer parmak kaldırmıştı dolayısıyla artık yeni başkanımız oydu.

Teneffüs zili çalmıştı. Sonraki ders daha bizim dersimize ilk defa girecek olan edebiyat hocasının dersiydi. Okula biraz geç geldiğinden ilk günlerdeki dersleri boş geçmişti.

Bu teneffüs Eda ile Ela gelmemişti, ben de gitmemiştim. Taylan da kantindeydi. Sınıfta sıkılmış oturuyordum ki arkamda ayakta konuşan iki çocuğun konuşmasına kulak misafiri oldum.

Sarışın olan "Bu hoca özürlü lan!" diyip karşısındaki çocuğu güldürmeyi başarınca havalara gitmişti.

*Tebrikler Türkiye komiklik ödülünü kazandınız!!*

O an ona o kadar sinirlenmiştim ki elimde tuttuğum kalemi kafasına fırlatmamak için zor tutuyordum kendimi.

"Harbiden öyle ha o nasıl çıkıştı öyle be!?" dedi karşısındaki çocuk da . Karşısındaki çocuk sakız çiğneyendi.

Yoksa bu sarı gerizekalı ona yaranmaya mı çalışıyordu?! Sanmam. Okul başladı başlayalı bu sarı dan daha önce hiç duymadığım küfürler öğrenmiştim. Yani küfür etmesinin sebebi yaranmaya çalışması değildi. Alışkanlıktı.

*Sanki ben hiç etmiyormuş gibi konuşuyorum! Acaba onunla küfür yarışına girsek kim kazanır? Eminim onun da hayatı boyunca duymadığı küfürlerim vardır.*

Onunla küfür yarışına girmek.. Bu ne saçma bir hayal be nasıl geldi aklıma öyle anlamadım ki...

Hayır yani kadının ne kötülüğünü gördü de hemen laf atıyor ki? Kendini havalı falan mı sanıyordu?!

Herneyse yine durup durup kendime sinirlenecek bir şeyler buluyordum.

Zilin çalmasıyla edebiyatçının gelmesi bir olmuştu.

Her hocanın yaptığı gibi bu hoca da tanışma faslını es geçmedi. O kadar tanışma faslı olmasına rağmen sınıfın yarısının adını bilmiyordum daha, bu sefer daha dikkatli dinleyecektim.

AH CANIM SEVGİLİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin