Zamanın henüz kirlenmediği insanların birbirine hala güvendiği bir vakitti.İnsanların hala kalbinle güldüğü ve bu temiz çağın son demlerinde hayat normal akışında ilerlemekteydi herkes günlük koşturmacasına bakıyor esnaflar sabah namazı ile açtığı dükkanlarında siftah yapmayı beklerken okul çağındaki ki öğrenciler ilk ders zilinden evvel okullarına yetişmeye çalışıyordu.İşte Ahmet'e günlük rutinini yapmış sabah namazı kıldıktan sonra üniversitesinde ki ilk dersine yetişmek için hazırlanıp kendini sokağa atmıştı.Ahmetin kaldığı bu mahalle değişmekte olan çağa rağmen inatla eski samimiyetini korumaya devam etmiş ve modern çağın rüzgarına kapılmadan ayakta kalabilmişti.Ahmet her zaman ki gibi üniversitesine giderken mahallesinin abilerinin ablalarının samimi bir şekilde halini hatırını sorup giderken onların hayır dualarını almaktan dolayı mesut bir tebessüm ile üniversitesine varmıştı.Üniversitesine varmıştır vurmasına ama değişen dünya ilk okullar da tesir ediyor ve modernite adı altında insan fıtratına ters nefsine hoş şeyleri güzel gösteriyordu.Ahmet üniversite kapısından içeri girer girmez içinin sıkıldığını hissetmişti kalbi bu çağa ayak uyduramıyor ve insanlar da ki bu hızlı değişime hayretle seyirci kalıyordu.Nihayet dersliğine varıp ilk dersin bitiminde okul arkadaşı sinan yanına gelip söyle dedi
-Ahmet bugün diğer arkadaşlarla yeni bir kafe açılmış oraya gideceğiz sende gelmek ister misin ?
-Hayır Sinan teşekkür ederim ama beni bilirsin pek fazla kalabalık ortamlara girmeyi sevmem
-Hep böyle yapıyorsun ama ne zaman bir yere gitmeye davet etsek hep bir bahane bulup kaçıyorsun
-Üzgünüm sinan fakat gelemem beni anlamanı rica ediyorum
-Peki öyle olsun...
Ahmet sinan gittikten sonra teklifi reddetmektle ayıp mı ettim diye düşündü bir an sonra kendi kendine "Hayır doğru olanı yaptım eğer oraya gitmeyi kabul etseydim bende bu modern dünya denilen safsatasının oyununa gelebilirdim."diyip fakültenin bahçesine çıktı.Ahmet 20 yaşında henüz çok genç yaşta edebiyat fakültesini yüksek bir derece ile kazanmış tek derdi okulu ve imanını kurtarmak olan bir gençti.Diğer akranlarının aksine kendisi sadeliği ve yalnızlığı sever insanlardan uzak durmaya çalışırdı.Ahmet fakülte de kimsenin olmadığı bir banka oturup yanında getirmiş olduğu kitabı okumaya koyuldu belli bir süre gecmişti ki hiç yapmadığı bir şekilde bir sözün altını çizdi."Sevda çekmek zordur evlat kolay olsaydı herkes pervanenin şeme atladığı gibi atlardı...Aşk yakacak yürek ister."diyordu.Ahmet bu sözün altını neden çizdiğini bilmiyordu sanki iradesini bir anlık kaybetmiş ve bir başkası onun yerine altını çizmişti bu sözlerin.Vardır bunda da bir hayır var diyip fazla düşünmeden yerinden kalkıp dersine yetişmek üzere yeniden fakülte binasına yöneldi ama ne kadar dikkatli biri de olsa kitabını altını çizdiği sözü düşünmekten bankta unutmuştu.Son dersi de bitip fakülteden dışarı çıkıp elini çantasına attığında bir şeyin eksik olduğunu anladı ve hemen çantasını kontrol ettiğinde gün boyu bir sözünden dolayı etkisinden çıkamadığı kitabını kaybettiğini fark etmişti hemen koşup oturduğu banka ulaştı ama heyhat! Bank boştu yine de bir umut bankın çevresini aradı ama bulamadı gönlü hüzünlü bir şekilde mahallesine yol aldı ne kadar üzülse de vardır bunda bir hayır var diyip mahallesine doğru yürüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasret Türküsü
Short StoryBir insan kaç kez sever kaç kez inanır vuslata kaç kez yenilir bilir misiniz...Sevda ateşine düşenler haricinde kimse bilemez bu soruların cevaplarını belki de sevdalılar da bilmiyordur.Suallerin yanıtını aşıklar dahi bilmese bildikleri gerçek bir h...