Ahmet kitabını kaybetmenin hüznüyle mahzun bir şekilde mahallesine geri dönmüştü fakat aklı fikri kaybettiği kitabındaydı.Onun için sadece bir kitap bile hazine iken işte Ahmet tam da o hazineyi kaybetmişti sanki kendisinden bir parça kopmuş gibi hissediyordu...
Geri döndüğünde sabahki neşesinden eser kalmamıştı bunu fark eden bakkal Mehmet amca gel bir çay içelim dediyse de kabul etmemişti Ahmet çünkü biliyordu ki eğer oraya giderse neden hüzünlü olduğunu soracak ve buna karşılık bir cevap vermeyeceği için Mehmet amcaya ayıp olur diye reddetmişti.
Yürümeye devam etti sonunda evine vardığında anacağı ile hiç konuşmadan odasına çekildi ikindi namazını kılıp duasını ettikten sonra Allaha tevekkülü artmış bunda da vardır bir hayır diyerek hüznünü yenmişti.
Ahmet ertesi gün okul olmadığı için mahallesinden arkadaşlarıyla buluşup ufak bir gezintiye çıkmıştı fakat daha mahallesinden çıkar çıkmaz yüreği daralmaya başladı çünkü gördüğü şeyler karşısında kalbi buna dayanamıyordu içinden
"Ya rabbi bozuk bir devre düştük sen bizim imanımızı koru" diye dua etti.Bu duayı ettikten sonra dalıp gitti hayalhanesine o kadar dalmıştı ki arkadaşlarının onu sarsmasıyla ancak kendine gelebildi.Nihayet arkadaşları iyi olduğuna kanaat getirince içlerinden biri sordu
-Hayırdır Ahmet daldın gittin yarım saattir sesleniyoruz korktuk doğrusu
-İyiyim İyiyim bir şeyim yok sadece beni bilirsiniz insanların bu hallerini anlayamam ondan bu kadar düşüncem
-Ne yapacaksın başkasını sevabını günahını sen kendi imanına bak
-O nasıl söz ümmet bu haldeyken sadece kendimi düşünmek ne kadar doğru sizce?Bunun üzerine kimse diyecek bir şey bulamadı yürümeye devam ettiler...Ahmet arkadaşlarının yanından ayrılınca kaybettiği kitabının başka bir basımını bulurum diye sahafçıya gitme kararı aldı fakat aradığı kitabı değil bulmak sahafçıların böyle bir kitaptan haberi bile yoktu.
O gün akşama kadar türlü kitapçı ve sahafçılara uğradı ama aradığını bulamadı nihayetinde tam bir kitapçıdan da çıkarken sırtını duavara yaslamış yüzü güneş yanığı giyimi bir dilenciye benzeyen bir meczup seslendi Ahmet'e
-Aradığın seni arayandır çocuk
-Pardon anlamadım ne dediniz?
-Aradığın seni arayandır
-Ne demek bu açıklar mısınız?Meczup başka bir şey demeden çekip gitti Ahmet olduğu yerde dona kalmıştı ne demek istedi bu adam şimdi dedi içinden sonra aklına kitabı geldi sanki bu meczup adam kitabını biliyor ve ordan Ahmete bir şey söylemişti.
Ahmet bir müddet olduğu yerden kıpırdamadan bu garip adamın ne demek istediğini düşündü sonra neden meczubu aramaya başladı kendisi de bilmiyordu ama onu bulup mutlaka kitabını soracak ve kitabı hakkında bir şeyler biliyor mu diye bilgi alacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasret Türküsü
Short StoryBir insan kaç kez sever kaç kez inanır vuslata kaç kez yenilir bilir misiniz...Sevda ateşine düşenler haricinde kimse bilemez bu soruların cevaplarını belki de sevdalılar da bilmiyordur.Suallerin yanıtını aşıklar dahi bilmese bildikleri gerçek bir h...