Elleri yavaşça sevgilisinin kahve saçlarının arasında dolanıyordu, saatlerdir aynı şeyi yapıyordu belki. Başını göğsüne yaslamış, üzerinde yatan kuş tüyü kadar hafif oğlanın nefesleri göğsüne çarpıyordu. Kalbi, göğsüne dokunan her nefeste daha fazla sızlıyordu. Saçlarına dokundukça parmakları uyuşuyordu, her el hareketinde ona onu ne kadar sevdiğini fısıldamak istiyordu, fakat çoktan sessizce anlaşmayı seçmişlerdi.
Kendine itiraf edemiyordu, tatlı sevgilisinin bunca ızdırabın içinde tek muhtaç olduğu kişi olduğunu kendisine itiraf edemiyordu. Ona tüm bu çirkinliklerden kurtulacağı sözünü veren tek kişiydi kendisi, sözünü tutamayacağından da ölümüne korkardı bu yüzden.
Ölümden bile ölümüne korkarken Hansol Seungkwan için ölmeye dünden razıydı. Tüm acılarını onun yerine çekmeye, her akan gözyaşının bedelini en ağır şekilde ödemeye razıydı. Çok isterdi ki sevgilisi üzüntü ve acı gibi hislerden mahrum kalsın, onun tüm acılarını kendi içinde hissetmeye ve tüm kötülükleri ondan çekip almaya öyle istekliydi ki.
Hansol elini kana bulamaktan bile çekinmezdi bu güzel yüz için. Tereddüt dahi etmezdi yaparken, Seungkwan'a rahat nefes aldırmayan herkesin nefesini kesmeyi kendine borç bilirdi. Bir zamanlar anılarında ona işkence etmiş, yakasını bırakmamış ve kalbini parçalara ayırmış herkesi bulmak ve yaşama haklarını elinden almak istiyordu.
Hansol gaddar değildi, insanlar ve yaşam hakkında hep umut dolu bir çocuk olmuştu. Seungkwan'a kadar, Seungkwan'a kadar olan tüm somut kavramlar renklerini kaybetmişti artık. Seungkwan'ı bulduğu gün Hansol'un bakış açısı tamamen değişmişti, o Seungkwan'ı sevmeyi öğrenirken insanlığa nefret etmişti. İnsanlığın gerçek yüzüyle karşılaşmak zorunda kalmıştı.
Ve mücadele etmeliydi artık, içindeki kaybolan umutlarıyla, onu her taraftan sarmalayan korkuyla ve boğazına yapışmış vicdan azabıyla. En çok da uğruna can alabileceği güzeli için mücadele etmeliydi hayatla.
"Ne yapıyorsun?"
O konuşana kadar anlamsızca ciğerlerine dolan hava, sevgilisinin sesini duyunca şenlenmişti. Çatlak çıkmasına rağmen tüyler ürpertici incelikteki sesinin tatlı tınısı Hansol'u deli ediyordu. Saatlerce ağlasa bile sesi meleklerden gelen çağırı gibiydi her zaman, bu çağırıyı duyan tek kişiydi Hansol.
"Seni düşünüyorum."
Kafasını kaldırdı, Hansol göğsünde bir boşluk hissetti o an, bu boşlukla afalladı. Saniyeler sonra sevgilisi güzel yüzünü Hansol'a sergilemek için çenesini dayadı göğsüne, böylece Hansol için baharı getirdi tek hareketinde.
"Ben yanındayken bile mi?"
Bu sözleri söylemek için dudaklarını kullanmasalar da olurdu, zira her ikisi de gözleriyle seçiyordu doğru sözcükleri.
"Sen yanımdayken bile."
Saçlarını okşayan eli korkakça yanağına indi, bir süre öylece durdu.
"Bu ana hapsolmayı çok istiyorum."
Hansol eliyle sevgilisinin yumuşak yanağını, gözleriyle de cennetten güzel yüzünü okşarken hafifçe dikeldi, sırtını yatak başlığıma yasladı. Seungkwan da ona ayak uydurdu, kucağında yerini aldı sevgilisinin. Bir az önceki pozisyonuna geri döndü, başını yasladı yine göğsüne, kolları Hansol'un boynundaki yerini buldu.
"Sana bu anın tekrarını o kadar fazla yaşatırım ki, bıkarsın tekrarlamaktan."
Saçları sevgilisinin burnuna sürtündü, o enfes mandalina kokusunu içine çekti Hansol. Tatlı koku genizini yaktı, ama bundan zerre şikayetçi değildi.
"Yanılıyorsun."
Kafasını kaldırdı tekrar, ona derin ve ruhuyla bakan gözlere odaklandı. Hansol'un bal rengi ve kahve karışımı irislerinde renkler kadar karmaşık ve iç içe geçmiş duygular dalgalanıyordu. O kadar net belli ediyordu ki güzel gözleri, ne hissettiğini anlamak sadece gözlerini okumak kadar kolaydı onun için.
"Ben içinde sen olduğun her anın tekrarını kafamda bin bir kez yaşıyorum zaten."
Kollarını geri çekti, ellerini koydu sevgilisinin omzuna. Elleri bulunduğu yeri yavaş hareketlerle okşadı, bu haraketin karşılığını sevgilisinin yoğunlaşan göz bebeklerinde gördü.
"Senden gelen iyi ya da kötü hiçbir şeyden bıkamam."
Öne doğru uzanan yumuşak dudakları ve omuzlarından boynuna tırmanan parmaklarıyla Seungkwan Hansol'un kucağında o kadar güzel görünüyordu ki, ne kadar zamandır nefesini tutmuş onu izlediğinin farkında değildi Hansol.
"Çünkü senden gelen duygular dışında tüm duygulara yabancıyım."
Fısıldadı, dudaklarından kopan fısıltı Hansol'un dudaklarına dokundu. Parmak uçları kulaklarına yetişti, nazikçe okşadı parmakları arasına alarak.
"Sende gördüğüm güzellikler dışında tüm güzelliklere körüm çünkü."
Gözleri nemliydi, ağlamıyordu ama küçük bir gözyaşı kirpiklerini birbirine yapıştırmıştı. Her göz kırptığında nemli kirpikleri hoş bir şekilde Hansol'un yanaklarını gıdıklıyordu.
"Bu hayatın tek güzel parçasısın kalbimde güzelliği uyandıran."
Hansol'un sarf ettiği sözcüklerin ardından alınlarını birbirine dayayıp nefeslerinin birbirine karışmasına izin verdiler.
"Seni çok seviyorum."
Nefesi kesilmiş gibiydi Hansol'un, içi öylesine dolup taşmıştı ki karşısındaki çocuğa olan masum sevgisiyle, ondan önce nefes almaya bile yoktu cesareti. Onun tatlı nefesi yüzüne çarpmadan aralanmazdı ince dudakları havayı ciğerlerine çekmek için.
"Benim kadar sevemezsin."
Dudakları buluştu, sevgilisinin yumuşak dudaklarına deli gibi hasretti. Bu yüzden aheste, yavaş ve uzunca öptü güzel dudaklarını. Tadına vardı, saniyeler arttıkça sadece bir öpücükle kopmuştu hayatla olan bağlantıları.
"Severim."
Geri çekilen ilk kişi oldu Seungkwan. Hiç istemese de bu tapılası dudakları öpmekten vazgeçmeyi, Hansol'un yanıtını cevapsız bırakamazdı.
"Beni ne kadar sevdiğin beni ilgilendirmez,"
Gözlerinin önündeki şişkin pembelikler Hansol'u durmaya zorladı, yutkundu. Birkaç dakika inceledi bu dudakları. 'Nice dizeler dizilir bu dudaklara, nice canlar kıyılır uğruna.' diye geçirdi içinden.
"Sen seni benden çok sevemezsin."
Gözünün hemen altındaki benini öperken söylemişti bunu, ve bu gecenin son cümlesiydi bu.
Dudakları taptığı sevgilisinin yüzünde defalarca kez dolaştı, uzun uzun yüzünü saçlarına gömdü. Kokusunu içine hapsetti ve yarınlar yokmuşcasına güzelini sarıp sarmaladı Hansol. Yine kendi kalp atışlarıyla uyuttu cennet kokulu sevgilisini. Yine o mışıl mışıl göğsünde uyurken, güneş doğana değin izledi güzel yüzünü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pretty When You Cry
Historia CortaHer şeye rağmen, ağlarken bile delicesine güzeldi sevgilim. 27.02.24