Hay Day

44 8 4
                                    

    Bugün yataktan hiç kalkmak istemiyodum aslında normalde de kalkmak istemem ama bugün hiç kalkmak istemiyodum. Ateşim vardı sanki biraz ama şimdiden devamsızlık yapamazdım, devamsızlılarımı ölecek olsam bile hasta olduğum günde kullanmam. Kullanacak daha güzel günler vardı. Mesela denemenin olduğu bi gün ya da yorucu derslerin olduğu bi gün arkadaşlarla dışarda toplanmak ne bileyim işte daha bir sürü şey. Yani kullanamazdım hasta da olsam okulda geçirecektim bu hastalığımı. Şimdi gidip Nara ile de uğraşacaktım. Evet, hala aramız çok kötü hatta daha kötü olmuştu aramız. Pis şey ya, okulu zaten sevmiyodum ama bu şekilde hiç sevmiyorum. Bu kız gitsin ya, gerçekten gitsin. İyi gelmiyo abi bana napim, olmuyo, anlaşamıyoruz. Matematik dersinde sırayı öküz gibi sallıyo. Defterdeki yanlışlığı düzeltmek için sırayı bu şekilde sallamasına gerek var mı ya. Düşünün ben her ders uyuyabilecek bi kapasitedeydim, hala da öyleyim ama bu kız yanımdayken uyuyamıyorum, sanırım soruyu yazıp yazıp silince soruları takır takır çözebileceğini sanıyo, ama olmuyor Nara hanım olmuyor zorlamayın şu sırayı, siz bu şekilde yaparken elinize geçecek tek şey benim kinim olur, yapmayın, etmeyin, günahtır. Şu sırayı sallama dedim bana ne dedi biliyor musunuz? Bilmezsiniz tabi. Dedi ki okula uyumak için mi geliyosun Mert, kalk sende çözmeye çalış. Peki ben hiç durur muyum? Hayır tabiki, durmam. Ağzının payını verdim ona. Tipe bak ya, ne yapmam gerektiğini söylüyo bana.
        Erken kalkmaya alışmıştım. Duşa girdip kahvaltımı yapıp çıktım. Dersler işlenmeye başlamıştı. Benim en sevdiğim ders edebiyat ve şuana kadar hiç işlememiştik çünkü hoca memleketindeydi ve dün dünmüştü. Bugün de okula geliyodu. İlk ders edebiyattı, bu beni biraz rahatlatabilirdi. Edebiyat hocamız çok tatlı bi kadındı.
       Okula geçince sınıfta çok kişi yoktu. Arel sınıftaydı erkeklerden. İyi çocuktu Arel. Neşeli, sevecen, fazlasıyla bilgili ve kitap okumayı çok seviyodu. Onunla erkenden anlaşmıştık. Bu sene sınıfa 4 kişi gelmişti. Birinin adı lüzumsuz Nara, biri Arel, biri Yüsra diğeriyse Zeynep diye bi kızdı. Yüsra ve Zeyneple çok fazla bişey konuşmamıştık, nasıl kişilerdi tanıyamamıştım. Gerekte yoktu zaten.
        Sınıftan dışarı çıktım çünkü sınıf beni boğuyodu. Sınıfın solgun ve pis gibi görünen renksiz renkleri bana hapishaneyi andırıyordu. Aslında burasıda bi çeşit hapishaneydi de neyse.
         Dışarı çıkınca üşüdüm ve hırkamı almak için yukarı çıkmaya üşendim. Bu yüzden bi çay alıp geri çıktım bahçeye. Kafamdaki onlarca düşünceyle beraber arka bahçeye gidiyordum ki ne göreyim. Nara arka bahçedeydi. Tamam, buna bişey söyleyemezdim ne de olsa sadece Mert ve arkadaşları buraya girebilir diye bi yazı yoktu. Nara bi kediyle oynuyodu, kedinin ismi şeftaliydi. Geçen sene nedenini bilmediğimiz bi sebepten dolayı yaralanmıştı ve okuldaki öğrenciler kediye yemesi için birşeyler getiriyorlardı. Bu yüzden kedi okulu sevmişti, beleş yemek yiyodu sonuçta. Nara kediyi severken kedi çok şımarıyodu ama gerçekten güzel görünüyolardı. Keşke Nara yerine başka birisi olsaydı orda, daha güzel bi tablo çıkabilrdi. Çünkü Nara ordayken güzel görünmüyordu. Allah var, kız güzeldi ama hareketleri yüzünden itici geliyodu bana.
Nara sanki karşısındaki insanmış gibi onunla tartışıyodu. Kedi onun yüzünü çizdi ve o da küçük bi çığlık attı. Küçük bi telaş geldi sonra umursamadım. Bu yüzden kediye kızıyodu ve kedide ona şımarıp miyavlıyodu. İstemsizcene güldüm derken arkadan gelen bi sesle irkildim " neye gülüyon lan öyle güzel" bu Berkin sesiydi sanırım okula geçmeden önce beni görmüştü ve yanıma gelmişti. Bende "hiiiç" dedim tabikii. Sonra bana yaklaşınca Nara'nın orda olduğunu gördü ve bi anda bana baktı. Çok şaşırmışa benziyodu. Nara'da gelen sesten dolayı bize bakıyodu. Allah kahretmesin yaa, onu izliyorum sanmıştı. Aynı şekilde Berk'te. Off ya, bu defa bu çocuktan kurtulamayacaktım. Berk bi anda "neyse zaten benim işim vardı siz konuşun" dedi ve hızlıcana gitti ysnımızdan. "Berk" diye bağırdım ama "gelicem geri, burda kal" dedi. Ben de burda kaldım, evet. Elimdeki çayla gerçekten hoş bi manzara değildi bu, sanki gerçekten kızı izlemeye gelmişim gibi. Utandığım için dümdüz yürüdüm çünkü böyle birbirimize bakınca kendimi daha kötü hissediyordhm , gerçekten utanmıştım hem de çok.
Biraz ileri gidip nemli olan çalıların üstüne oturdum. Islanmayı seviyordum. Nara hala ilerdeydi bende yapacak bişey bulamayınca Berk gelene kadar telefona gireyim dedim. Bana gelen mesajlara çok bakmıyordum, bu meşgul biri olduğumdan değildi. İnsanların mesajlarıma bakacağıma instagramda dolaşırdım, bu bana hep daha mantıklı gelirdi. Ben üç kişinin mesajlarına bakardım hemen, bunlarda; Ege, Berk ve Esma diye bi kuzenimdi. Ege ve Berk zaten en yakın arkadaşlarımdandı. Esma ise en yakın kuzenimdi. Birde Azra diye birisi vardı ama o direkt arardı bi ona açardım telefonları. Dediğim gibi meşgul olmakla bi alakası yoktu bunların hatta çok fazla boşluğu olan bi insandım. İki ya da üç günde bir bakardım mesajlara.
Şuan mesajları cevaplayabilirdimm çünkü sabahları reels izleyemezdim. Eğer alışırsam bi daha bırakmazdım, sabahları telefona girmem çok. Cevaplamaya başlamıştım. Hemen önümde bi hareketlilik hissetmiştim ve bu hareketlilikle başımı kaldırdım. Nara kucağındaki kediyle karşımdaydı. "Selam,oturabilir miyim?" Diyince ben de "sıra yetmiyor mu?" Dedim o da gitmek için arkadsını dönünce "tabiki oturabilirsin Nara benden izin mi alıyosun" diyince memnun olmuş bi şekilde arkasını dönüp "ne bileyim ben, rahatsız olursan oturmam o yüzden dedim öyle" bu söylediğine sadece kafamı salladım.
-neden izledin beni?
-seni izlemedim.
-neyi izledin?
     Tahamülsüzce suratına bakıp
-kediler dikkatimi çekiyo
Nara ile biraz sohbet ettik. Bugün ona karşı çok kötü olmayacaktım. Ben ona kötü olsamda olmasamda hep yanımda oturacaktı en azından sınıf hocamızın inadı geçene kadar yanyana oturacaktık.
(Nara)
-Sizin sınıf grubunuz var mı?
-yok
-E nereden konuşuyorsunuz?
-Bir oyun var adı Hay Day biliyor musun?
-Duymuştum ama ilgimi çekmemişti.
-Biz oradan konuşuyoruz. Yönetici benim. Geçen sene sınıf temselcisi bendim bu oyundan konuşalım dedim onlarda tamam dediler.
-Anladım. Peki sadece bizim sinif mı var grupta?
-Yok. Orda çok yakın iki arkadaşım var. İsimleri Merve ve Çınar.Onlarla oyundan tanıştık. Gerçekten çok tatlı insanlar.
-Ne güzel. Bende gelebilir miyim peki?
-Saçmalama istersen. Tabikii gelebilirsin ben yöneticiyim diye bunu sorman gerekmiyor. Hatta şimdi yükle istersen
-Dur yükleyeyim
-10. Seviyeye kadar gelmen lazım. Ben sana grubun adını söyleyeyim sen o seviyeye gelince gruba gelirsin.
-Tamam
-Help me. Sembolü gri ve kırmızılı bişeyler, sanırım gemiyle alakalı şeyler vardı. Bulursun zaten
-Tamam ben yükleyeyim o zaman şimdi.
-Tamam
Telefonu eline aldı ve oyunu hemen yükledi. Bende şeftaliye baktım ve mırıldamasıyla gülümsedim. Bugün iyicene salaklaşmıştım ben. Herşeye sırıtıyordum, bu ben değildim ve toparlanmam gerekiyordu ama toparlanmak istemiyordum, ben bu şekilde kalmak istiyordum sanırım eski Mert'i özlemiştim. Ama o Mert ölmüştü, onu gömmüşlerdi ve üstünede kahkalarla toprak atılmıştı sevdikleri tarafından. Düşüncelerim Nara'nın şeftaliyi kucağıma bırakmasıyla dağıldı

       Berk Yarçin'in ağzından
    Okula giriyordum. Dışarısı gerçektende çok soğuktu, (afedersiniz) burnumdan akan sümük neredeyse donacaktı. Ben gidersem eğer bütün alem bensiz kalırdı ve bu çok kötü bişeydi. Evet, ben mükemmel bir varlıktım. Bazen düşünüyorum da arkadaşlarım çok şanslıydı. Keşke benimde benim gibi bi arkadaşım olsaydı ama sonra vazgeçiyorum. Aslında bi daha bu dünyaya gelseydim ben Berk olmak istemezdim benim gibi mükemmel birinin her zaman yanımda olması kötü bişeydi derken BURKİŞİMM MERTİŞKOMM'u okulun arka bahçesinde gülerken gördüm. Bu çocuk salakmıydı, bunu soru olarak sormadım zaten salaktı bunu biliyorduk ama bu kadar da değildi. Asıl soru şu olmalıydı: ben buradayken bu çocuk kime gülüyordu. Hayırdır inşAllah gidelimde görelim bakalım. Mert diye seslendim ama sanırım duymamıştı. Saçmalık, benim gibi mükemmel bir insanı ve mükemmel bir sesi nasıl duymazdı, imkansızdı gerçekten. Gidelimde bizde gülelim şuna. Yanına yaklaşınca "neye gülüyon lan" dedim, "hiiçç" diye kestirip attı tam kendi çıkarım için hay day oyunundan balta satsana bana diyecektimki yanına gidince ne göreyim, Nara. Kucağında kedi ve kediyle oynuyordu. Tabi ben şok oldum, Mert'te bim -ihi sjsjsjsj burası kötü bi espri çok takmayın- Gerçekten Mert Nara'ya mı gülmüştü. Olaylar benim için çok karışık olmuştu. Laaan ben salak mıyım burda düşünüyorum bunları. Hemen gitmem gerekiyor. Ama bu kadar da olmazdı, elinde de çay vardı beyfendinin. Paşamız kızı izlemekle kalmamış keyifde çıkartıyo. Bide cips kola yapsaydın kardeşim. Bi yalan bulup gitmeliydim. Bulamadım ama "neyse zaten benim işim vardı siz konuşun" diyip gittim Mert arkamdan Berk diye bağırınca "gelicem geri, burda kal" diyip gittim. Kereta yaa, seviyorum bu çocuğu. Nara da sevecekti mecbur. Bu çocuk eski haline dönecekti. Önemli olan onun ne istediği değil benim ne istediğimdi.
Hızlı bi şekilde giderken okulun kapısında Ege'yi gördüm ve Ege diye bağırdım. Etrafımızdakiler bize baktı ama umursamadım. Tekrar bağırdım, bu salak ne diye bakmıyordu yani. Bütün okul duymuştu. Ahmak ya, kesin kulaklık vardı kulağında. Arkasından koştum, buda sanki bi yere yetişmeye çalışırmış gibi hızlı yürüyordu hatta koşuyordu. Bu çocuk kesin sabah bişeyler içip geliyordu. Bu enerji kimsede yok çünkü sabahın bu saatinde neden merdivenleri ikişer ikişer çıkarsınki, haklısınız eğer malsa çıkar.
İkinci katta kolundan tutabildim. Ona anlatmaya çalışıyordum ama beni anlamıyordu. Akıl mı kaldı, kulaklığı çıkarttım Bende olmasaydım kim akıl edip çıkartacaktı, ben olmasaydım bizim okulun IQ seviyesi yerlerde olacaktı. Hepsini ben toparlıyodum. Kulaklığı çıkardığım gibi nefes nefese kalmamı umursamadan Mert'in Nara'yı izlediğini hem de elinde çay olduğunu falan anlattım. Ege önce anlam veremedi. Sanırım salak arkadaşım müziğin sesini çok açtığı için aklını kullanamıyordu derken bi anda buna aydınlanma gelmiş gibi ağzını açtı sonra benim kolumdan tutup aşağı götürmeye çalıştı. Neredeyse merdivenden yuvarlanacaktım. Sesimi yükselterek " Tamam, anladım yüzümü kıskanıyosun ama yüzümü dağıtmak için uğraşma, daha farklı yöntemler bulabilirsin" dediğimde Ege bi an durdu ama bana öyle bir baktı ki eğer konuşmaya biraz daha devam edersem yüzüm merdivenlerden dolayı değil ama Ege'den dolayı dağılacağın anlayıp sesimi çıkartmadan aşağı indim. Ciddi ciddi çok korkmuştum. Kusursuz yüzüm neredeyse böyle iki tane meymenetsiz meymundan dolayı dağılacaktı.
Koşarak bahçeye çıktık. Oradaydılar yanyanaydılar, Mert oturuyordu Nara ise ayaktaydı sonra Nara arkasına döndü ve Mert bişey söyledi. Her ne söylemişse Nara gülümsedi ve neşeyle yanına oturdu. Bişeyler konuşuyolardı ama anlamıyordum çünkü çok uzaktaydık sesleri hiç gelmiyordu. Dudaklarından da okuyamıyorduk dediklerini.  Nara eline telefonu alıp bişey yaptı ve geri bıraktı. Sonra Nara Mert'in kucağına kediyi bırakınca ben ve Ege aynı anda birbirimize bakmıştık. Tekrar onlara bakınca Mert ile Nara birbirlerine bakıyorlardı ama çok güzel bakıyorlardı.Mert bakışlarını Nara'dan çekti ve kediyi kucağından yere indirip ayağa kalktı. Bu çocuk gerçekten salaktı. Tam gidiyorduki Nara arkasından Mert diye seslenmişti. Yüksek sesle söylediği için duyabilmiştik ama keşke yüksek sesle konuşsalardı. Benim gibi kusursuz bi varlığın bunları duymak için çabalaması çok kötü bişeydi ama neyse konumuz bu değil. Mert adının seslenmesiyle durup Nara'ya baktı. Nara da ayağa kalkıp yanına gitti bişeyler dediler ama anlayamadım. Sonda Mert bağırarak "sen kimsinde beni değiştirmeye çalışıyosun Nara hem de üçüncü günde" diyince Nara'ya arkasını dönüp geldi bizde arkamıza bakmadan hızlıcana kaçtık çünkü Mert bu sinirle bizim burda olduğumuzu görseydi eğer bizi öldürürdü.

           ✨
    Beğenmeyi unutmayın..
SEVİLİYORSUNUZ💐

YEDİK DİSİPLİNİ🥱Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin