Kırgınlıklar Geçer Dargınlıklar Biter Mi?

582 32 0
                                    

"Bırak!"dedi Alaeddin sinirle, onu iten adamdan kurtulmaya çalışarak. Böyle bir tuzağa düştüklerine hala inanamıyordu. Gonca'yla kavga ederken gardını öyle bir düşürmüştü ki Moğol'un eline düşmüşlerdi ve sonucunda ne olacağını kestiremiyordu. Önce onu attılar zindana, sonra da Gonca'yı. "Yavaş!"diye uyardı onları ama pis suratlarından sıtırış eksik olmuyordu. "Bak, ne hale düştük..."diye sitem etti adamlar onları kilitleyip gittiğinde. Kendi elleri arkadan bağlı olduğu için hareket etmesi de zordu.

Öte yandan elleri önünde bağlanmış olan Gonca daha rahat hareket edip doğrulabilmişti. "Ben miyim suçlu?"

"Ya kim?"diye sordu hemen.

"Alaeddin..."dedi Gonca bıkkınlıkla. "Peşimden gelmeseydin o vakit!"

"Ha seni bir başına bıraksaydım koca ormanda?"

"Belli ki senin peşindeydiler, ikimizi birden yakalamak işlerine geldi."

Alaeddin iç çekip bir çıkış yolu aradı. "Bu işten nasıl kurtulacağız bilmem."

"Elbet bir yolu bulunur."dedi Gonca onun umutsuzluğuna karşılık. "Önce niyetlerini öğrenelim."

"Öğreniriz ama burada çıkabilir miyiz orası meçhul."

Gonca kaşlarını çattı "Alaeddin, sen hep bu kadar umutsuz muydun?"

"Ne?" Alaeddin güldü. "Çok iyi tanırsın ya beni, konuş."

"O ne demek öyle şimdi?"

"Ne işittiysen o demek, Gonca."

Onun tavırları gözlerini devirip arkasını dönmesine sebep oldu. "Anlaşıldı, konuşulmaz seninle."

Bir süre ikisi de öyle sessizce durduktan sonra Alaeddin derin bir nefes alıp pes etti. "Kızgınım..." Bu sefer sesi daha yumuşak, daha yorgun geliyordu. "Ama sana değil, kendime."

"Ne diye?"

"Seni de koruyamadım..."

Gonca bunu duyunca derin bir nefes aldı, Halime'den bahsettiğinden emindi. Bu hiçbir zaman tam olarak kapanmayacak bir yarasıydı Alaeddin'in ve Gonca da artık bunu biliyor, hala bazı geceler kabuslar gördüğüne şahit oluyordu.

"Belki de sen haklıydın..." Gözlerini yumup başını duvara yasladı Alaeddin. "Belki de ben gerçekten bazı şeyleri hak etmiyorum."

Gonca bütün bu olayların başladığı yerde, ona söylediklerini hatırladı. Sevilmeyi hak etmediğini söylemişti sinirle. Elbette öyle düşünmüyordu ama sinirlendiklerinde ikisinin de gözü bir şey görmüyor, kırıp döküyorlardı. "Alaeddin, ben..."

"Vay, vay, vay..." İkisi de dönüp baktıklarında kapıda cüsseli bir adam gördüler. "Çifte kumrular da buradaymış!" Adamına döndü. "Aç!"

Kilit açılıp da içeri girdiğinde ikisi de olabildiğince doğrulmaya çalıştı.

"Ne istersin?"diye sordu Alaeddin sinirle.

"Elbette Türklerin kellesini. Ama sizinle işimiz bitene kadar esirimizsiniz."

Gonca güçlü durmaya çalışıyordu. "Bu yaptığın yanına kar kalacak sanırsan..."

Adam yüzündeki pis sırıtışla eğilip ona yaklaştı. "Ne olur?"

"Ona dokunma!"dedi Alaeddin tehditkar bir tonla. "Ona dokunursan seni kendi ellerimle öldürür, leşini hayvanlara yem ederim."

Bunu duyan Moğol sinirlenip kalktı ve ona vurarak düşmesine sebep oldu.

"Alaeddin!" Gonca endişe ile atılmak istedi ama Alaeddin'in bakışını görünce yerinde kalakaldı.

"Bu halinle mi yapacaksın onu? Elin kolun bağlı, esirsin! Boyundan büyük laflar ediyorsun, Alaeddin!"dedikten sonra adamlarıyla birlikte güldü ama bununla yetinmedi. Gonca'nın içi titreyerek izlediği tokatlar, yumruklar ve tekmelerden sonra Alaeddin yıkılmak yerine sinirle doğruldu ve ağzındaki kanı Moğol'un yüzüne tükürdü. "Sizde yürek olsa ellerimi çözerdiniz!"

Sevdaya Çıkan YollarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin