Bölüm 5: Fenerin Ucundaki Karanlık

387 29 27
                                    

   Bölüm Şarkısı: Mor ve Ötesi- Küçük Sevgilim

Yaşadığım hayatta herkesle ortak bir paydada buluşabilirdim. Çabalardım, denerdim ve empati kurup onlarla ortak noktaya parmak basabilirdim.

Tek bir kişi hariç.

Babam...

Babamla asla aynı yerde olamazdık. O sağdaysa, ben soldaydım. O yukarıda ise ben en aşağıdaydım.

Onun cümleleri kulağıma taşan ağrılara sebep olurdu. Nasihatlerindeki dikenler bedenimin her bir yerine saplanır kalırdı. Güzel sözleri -nadir- arkasından gelecek kötü sözleri tahmin ettiren imalar taşırdı.

Şu an Serkan'ın güçlü kollarında hızla sarsılırken -paniklediği için hızla yürüyordu- aklıma küçükken bayram sabahı yaşadığımız tartışma geldi.

Bizim evimize zaten bayram gelmezdi. Bayram diğer evlere uğrarken, bize yalnızca o bayram arifesinde herkesin yaşadığı gerilimi getirirdi. Her aile bayramın ilk günü güzel bir sofrada kahkahalarla kahvaltısını yaptıktan sonra, bayramlaşıp bir yerlere giderken, biz arifede yaşadığımız kavgadan dolayı yüzümüze mıhlanmış kırgınlıkla kahvaltıyı hızla bitirir, odalarımıza çekilirdik.

Hatırlıyorum, arkadaşlarıma misafir geleceği için bir hafta öncesinden temizlik yapar, yemekler hazırlarlardı.

Bize kimse gelmezdi, gelse de ben hemen gitsinler isterdim. Çünkü rol yapmak istemezdim.

Mutlu bir aile gibi davranmak, sadece karnımın kasılmasına sebep oluyordu. Gözlerimdeki tebessümün dibindeki hüzün kalıntısını, kimsenin anlamamasını isterdim. Gerçi gelenler de hiçbir zaman anlamadı. Erken gidenler de görüp, görmemezlikten geldikleri için gitmiş olabilirdi.

On dört yaşımdayken güneşli bir bayram sabahı, üzerimdeki elbiseyle aynadaki kendime bakıyordum. Hatırlıyorum, kendi paralarımı biriktirip almıştım bu elbiseyi.

Gerçi çok üzerimde kalmadı. Yaklaşık yarım saat sonra babam üzerimdeki kıyafeti uygun bulmadığına dair bir şeyler söyledi. Elbiseyi çıkarmak istemediğimde de beni evde yalnız bırakacağını söylemişti.

Hiç evde tek başıma kalmamıştım ki!
Korkmuştum. Elbiseyi çıkarıp, pantolon ve uzun kollu bir bluz giydim. O sırada kapımız çaldığında alt sokaktaki çocukların şeker için beklediğini görüp, içeriden şekerliği onlara uzattım. Çocuklar şekerlerini alıp giderken arkalarından hevesle bakakalmıştım.

Keşke ben de şeker toplamak için mahallede gezebilseydim. İzin vermeyeceğini bile bile babamın karşısına geçtim. İstediğimi kelimeleri yarım yamalak -korkudan- dile getirirken babam devamını dinlemeden nasırlı elini havaya kaldırdı.

Kalın kaşlarını çatarken, rencide eden gözlerini üzerimde gezdirdi. "Tanımadığın insanlara bu kadar kolay güvenmemelisin Ela. Bu aptallıktır. Dünya kötü bir yer! Başkalarına güvenirsen ihanete uğrarsın. Çünkü insanların çoğu hayal kırıklığıdır."

Arabanın açılış sesi hatırladığım anıdan beni koparmaya yetti. Sırtım arka koltukla buluşurken, babamın sözleri beynimin içini esir etmişti. Güvenmemem gerektiğini söylemişti. İhanete uğrayacağımı söylemişti.

On dört yaşımdaki Ela, buna karşı çıkmış, dünyanın güzel bir yer olduğunu anlatmaya çalışmıştı. İnsanların yardıma ihtiyacı olduğundan, içlerindeki iyilikten bahsetmişti.

Babam ise alayla gülmüştü.

Şimdi içim yanıp, dişlerim ise titreyerek birbirine vururken babamın haklı çıktığını yeni yeni fark ediyordum. Başım dönüyordu.

Yargı (Savcı 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin