"Ne bakıyon lan aval aval " alayla konuşan Chang'a karşı ağıznı beş metre açmış Hyunjin kendine geldi.
"Sen farkındamısın bilmiyorum ama az önce kos koca dağı ikiye böl- yok yok kapı hayır mağara evet dağda mağara açtın "
Kıpırdayarak tamamen açılan mağara girişine bakarken yine ağzı açık kalmış hyunjine sadece gülmekle yetindi Chang.
Sonra artistlik bir biçimde Hyunjine yaklaştı. Etrafında bir tur döndükten sonra yüzüne kendinden memnun bir ifade takındı. Hyunjinin tam karşısında durdu ve yüzüne doğru eğilip elini çenesinin altına yerleştirdi. Elini yukarı ittirerek hem Hyunjinin beş metre açık olan ağzını kapamasına hem de gözlerine bakmasını sağladı.
Pozisyonunu hiç bozmadan alaylı bir biçimde konuştu Chang.
"Ağzını kapa ufaklık. Sinek kaçar."
Chang'ın kendinden memnun haline göz deviren Hyunjin merakını daha fazla saklayamayarak konuşmaya başladı.
"Simdi lamba bunun içindemi ?"
"Evet "
"Ben oraya gitmek zorundamıyım ?"
"Hayır lamba gel deyeceksin gelecek "
"Ha öylemi çok iyi. LAMBAAAAA HEMEN BURAYAAA GELLLL"
Birkaç dakika gerçektende lambanın gelmesini bekleyen Hyunjin bıkkınlıkla konuşurken Chang Hyunjine "beyni varmı bunun?" bakışı atıyordu.
"Ee gelmedi bu lamba "
Hyunjin dudak büzerek konuştuğunda Chang daha fazla dayanamayarak minik bir kahkaha attı.
"Neye gülüyorsun be?"
Hyunjinin çıkışması ile kahkahası dahada büyüyen Chang kahkahasını zorla durdurup konuştu.
"Bakıyorumda Allah boy vermiş ama beyin vetmemiş ufaklık . Lamba nasıl gelsin tabiki sen gidip alıcaksın "
"Hih. Bana söyleyene bak. Allah bana en azından boy vermiş. Sende hiç o da yok ajussi'. "
Changa trip atar bir biçimde mağara kapısına yönelen Hyunjin duyduğu sözlerle durdu.
"Gitmek istediğine eminmisin ufaklık?
Arkaya döndü. Bir an düşündü. Bu kadar yolu gelip eli boş donmek iyi olmazdı
"Eminim ajussi"
Hyunjin Changa sırtını dönüp gitmeye başladığında arkasından endişeyle bakan Changı ve söylediklerini duymadı.
"Özür dilerim Seung"
***
"Kimse var miii?"Hyunjin duvarlara çarparak yankı yapan sesinin yavaş-yavaş susmasını dinleyerken hiç cevap gelmemesinden içeride kimse olmadığını anladı.
Yavaş adımlarla mağara kapısını geçti. Bir kaç adım daha atarak kapını geride bıraktı. Arkasından ses duyunca geriye döndü ve yavaş-yavaş kapanan kapıyla hızlı olması gerektiğini anladı.
Bu sefer az öncekinden farklı olarak hızlı -koşar- adımlarla mağaranın derinliklerine doğru gitti. Beklediğibden farklı olarak mağaranın derinlikleri aydınlıktı. Yukarda olan bir kaç delik mağaraya ışık yansıtıyordu.
Biraz daha ileriye gidince Hyunjin gördüğü manzara ile ağzını kocaman açtı.
Her tarafta binlerce altın paralar, bileklikler, kolyeler, taçlar ile kaplı olan mağaranın tam ortasında gökte asılıymış gibi alın bir lamba duruyordu.
Hyunjiin 'nede olsa sahibi yok' diyerek birkaç altını harirasının olduğu çantaya koyduktan sonra lambaya doğru ilerledi.
Aklına kapının kapana bileceği geldiğinde lambanın havada asılı durmasına tepki vermeyi sora için aklının bir kenarına yazdı. Sonraysa hemen lambanı alıp geldiği yönün aksine -kapıya doğru- koşar adımlarla gitti.
Geldiğinde kapının hala kapanmadığını gördü ve derinden bir nefes aldı genç. Sonraysa yavaş adımlarla kapıya yöneldi. Tam kapıdan çıkacakken yavaş-yavaş kapanan kapı bir anda kapandı.
Maskeli hırsızın reflekslerinden dolayı kapanan kapının arasında kalmaktan zor kurtulan Hyunjin kime ait olduğunu bilmediği sesi dinlemeye başladı.
"Kimsin ? Ve burada ne arıyorsun?"
"Ben Ali Cabbar. Arkadasima bakmaya geldim."
Alaycı bir biçimde konuşan Hyunjine karşı kimin olduğu bilinmeyen ses anlamadığını belirten bir mırıltı çıkardı. Göz deviren Hyunjin kesin bir ses tonuyla "kormüsün ? Lamba için geldim ve kim olduğum seni ilgilendirmez" dedi.
"Bakıyormuda sadece lamba için gelmemişsin. Altınlardan yedi tanesi eksik"
Az önce sahibi olmadığını düşünerek aldığı altınlarî hatırlayan Hyunjin ne söyleyeceğini bilmedi.
"Burada çürüyüp açlıktan öleceksin genç adam. Yazık oldu "
Hyunjin ne kadar özür dilese, sahibi oldugunu bilmediğini anlaymaya çalışsa da sesten hiç cevap germeyince Hyunjin ümidini keserek yere oturdu. Sırtını bir taşa dayayıp başını geriye attı.
Göz pınarlarına toplanan yaşları serbest bırakan genç kendi-kendine konuşmaya başladı.
"Özür dilerim -hi Seung-hi. Seni onla -hı onların yanında yanlız bıraktım-hi"
Hıçkırıklarını tutamayan genç başını öne eğdi. Göz yaşlarının tek - tek akarak gözlerinden çenesine doğru bir yol çizmesine izin verdi.Bir süre sonra artık ağlayamayan Hyunjin kuruduğu için kendisini rahatsız eden, gözlerinden çenesine doğru göz yaşlarının çizdiyi yolu elinin tersiyle sildi.
Çantasındakı lambanı çıkardı. Üzeri tozlamış olan lambanın bir sağına bir soluna bakarken üzerindeki yazı Hyunjinin dikkatini çekti. Tozlu olduğu için okunmayan yazının tozunu siyah kiyafetine sildi.
Yazını okurken kıpırdayan lambanı ilk önce dikkate almayan, yine kıpırdayınca ise elindeki lambanı hemen yere fırlatıp ellerini yere koydu.
Yerden destek alarak ayağa kalktı ve hemen kıpırdayan lambadan uzaklaştı. Lambadan dışarı sızan beyaz bulut bir araya gelip bir insan fiqürü yaratırken Hyunjin kocaman açılmış gözlerle bulutu izliyordu. Insan fiqürü belirqinleşirken Hyunjin konuştu.
"Yok daha neler amk"
_____________________
Harbi yok deha neler amk .
Sacma mi oldu ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't Trap Me In The Dark ~Hyunlix~
Fanfiction"Sehirde Maskeli hırsız olarak tanınıyor. Para ve yiyecek çalıyor. Şu ana kadar hiç yakalanmamış efendim. Şehirde onun hakkında birşey bulmak çok zor kendini çok iyi saklıyo-" "Geveleme. Sadede gel" "Ismi Hwang Hyunjin. Chanı hatırlıyormusunuz. Hani...