Felix, dersten çıkmış ve bir sonraki ders için üst kata yönelmek üzereyken birden bileğine dolanan parmaklarla merdivenler yerine hemen onun yanındaki boş sınıfta buldu kendisini. Kalbi yaşadığı şoktan dolayı büyük bir gürültüyle çarparken bu saçma hareketi yapan kişinin yüzünü görmesiyle sinirli bir soluk bıraktı.
"Hyung!" derken kaşları çatıldı. "Ne yapıyorsun?"
Changbin, kafası karışmış bir şekilde baktı küçük olana.
"Havalı değil miydim? Tıpkı dizilerdeki gibi falan."
Öyle normal bir tavırda sormuştu ki karşısında kim olsa kendisinin abarttığına inandırırdı. Ryujin'in arkadaşı için düzenli aralıklarla söylediği bir tahtası ters takılmış lafının abartı olmadığını gözlemlemek için yeterliydi.
"Hayır tabii ki de hyung. Dizilerde olduğu gibi gerçek hayatta da korkutucu."
Dudakları büzüldü Changbin'in ama Felix'in haklı olduğunu anlamış olacak ki sessiz kaldı. Acaba arkasından yaklaşıp gözlerini kapayıp "ben kimim" şakasını sever miydi? Kesinlikle nefret ederdi, zaten Changbin'i tanımaması daha sinir bozucu olabilirdi.
"Üzgünüm." dedi içten bir tavırla. "Dersten çıkmanı bekliyordum bir anda yaptım ben de yani amacım korkutmak değildi."
Felix'in bakışları yumuşadı. Kapıya yaslı sırtını oradan uzaklaştırıp Changbin'e uzandığında siyah saçlı zayıf bedeni hızla kollarının arasına alarak sıkıca sarıldı. 2 yıldır hiçbir şey yokmuş gibi davranan bedenin sevgili olmalarıyla sanki temas bağımlısı kendisiymiş gibi davranması yapay durabilirdi ama Felix'de kendisinden farksız olmadığı için yine onları sadece birbirleri anlıyordu.
"Barıştık mı?" diye soran Changbin ile tüm büyü bir anda bozulmuştu. Felix kendisini hızla çekip tekrar çattığı kaşlarıyla Changbin'e baktığında büyük olanın yüzü ağlamaklı bir ifadeye büründü. Cidden bu ilişki işlerinde berbattı. Minho'dan yardım mı alsaydı acaba? Ardından daha berbat olan fikri hızla aklından kovdu.
Küçük olanın yüzünü alaylı bir gülümseme kaplarken "Bilmem." diyerek öndeki sıraların birine oturdu. "Belki tek başıma karar veremem hyung. Önce bir arkadaş grubuma sorayım."
Changbin dün gece defalarca özür dilediği ve kendisini açıkladığı mesajlar atmıştı ama Felix hiçbirine dönmemişti. İlk kavgalarının böyle saçma bir şey olması ikili için de bir şok olmuştu. Bu yüzden Changbin daha kendi dersi bitmeden Felix'in dersliğinin yakınlarında onu beklemiş ve daha fazla uzamasına izin vermeden konuşmak istemişti.
"Yongbok." dedi Changbin ve küçük olanın zayıf noktasını bilirmiş gibi koyu kahvelerin kenedinkileriyle buluşmasını izledi. Felix'e Korece ismiyle seslenen elbette tek kendisi değildi ama tıpkı diğer her şey gibi bu isim olayı da Felix için özeldi. Ve bunu sağlayan karşısındaki çocuktan başkası değildi.
Geçmiş...
Changbin biraz heyecan ve çok büyük ölçüde gerginlik içeren ruh haliyle üniversitenin kantininde oturmuş, günlerdir uzaktan izlediği bedenin gelmesinin hayalini kuruyordu. Gerçi bugün dersi olduğunu biliyordu. Muhtemelen her hafta olduğu gibi sıkıcı dersinden - bunu siyah saçlının diğer günlere karşılık daha yorgun çıkmasından varsaymıştı- çıktıktan sonra kantine gelecek ve tek şekerli olarak sipariş ettiği kahvesini alırken Changbin'e ufak bir bakış -olması gerekenden uzun bir bakıştı kesinlikle- atıp gizleyemediği gülümsemesiyle onu bekleyen arkadaş grubuna doğru ilerleyecekti.
Tam 1.5 aydır yaptıkları buydu çünkü. İkisi de birbirlerinin üzerindeki ilgilerinin farkındaydı ama henüz bir adım yoktu aralarında. Ve Changbin bugün bunu bitirmekte kararlıydı. En azından adını öğrenebilirdi değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
no ex no next yes magic | minsung
ФанфикKarmaşık olan ilişkileri Jisung'un büyücüye gitmesiyle daha da çözülemez hale gelmişti. minho falcıya mı gittin gerçekten jisung evet minho ne söyledi jisung dönmezmişsin minho gel falcıyı şaşırtalım jisung falcıdan sonra da büyücüye gittim minho ne...