Annem ve babam boşandıklarında, ben daha 15 yaşındaydım. Ben annemin yanında kaldım. Babam boşandıktan sonra yurt dışına gitti . O gün bugündür de sürekli yurtdışında kaldı. Nadiren Türkiye'ye geldiğinde kısa sürelerle görüşürdük. Hayatımda o kadar az yer alıyordu ki, özleyecek kadar bile tanımıyordum onu. Yine de her ay düzenli olarak arkadaşlarımın aldığının 3-4 katı kadar para göndermeyi ve özel günlerde hediye için ekstra para göndermeyi asla ihmal etmiyordu. Sanırım onun sevgisini gösterme şekli de bu şekildeydi.
Annemle aramız hep çok iyi olmuştur. Annemin bana olan sevgisi ve yaklaşımı sayesinde, boşanmış ailelerin çocuklarının yaşadığı sorunları hiçbir zaman yaşamadım.Kendisi doktordur. Kendime gelecek olursak saç rengim koyu kahve olsada, tenim bembeyazdı ve en ufak bir şeyde o kadar kızarıyordum ki, kimseden bir şey saklamama imkan yoktu.
Bu arada annem çalıştığı hastaneye yeni tayin olan başhekimle birlikte olmaya başlamış ve o yaz evlenme kararı almışlardı. Kerim amca 45 yaşında, yani annemden 4 yaş büyüktü. O da daha önce bir kez evlenmiş ve o evliliğinden üniversitede okuyan ikiz oğulları vardı. Annemin evliliği ve benim yeni okuluma başlamamla, yavaş yavaş hayatımın seyri de değişmeye başlamıştı. Okuduğum okulun kuralları gereği yatılı okumak zorundaydım. Başlarda her haftasonu annemi görmek için eve gidiyordum, ama dersler ağırlaşmaya başladıkça, git gide daha az gider olmuştum.
Ertesi yaz annemle birlikte yazlığa gitmiştik. Tatilimiz çok güzel geçiyor, anne kız birlikte çok eğleniyorduk. Bir gün öğleden sonra, annem yan komşumuz Selime teyzelere geçmiş, ben de arka bahçemizde, havuzun kenarında, şemsiyenin altında uyukluyordum. Site çok iyi korunduğu ve güvenlik şifresini bilmeyen kimsenin eve giremeyeceğini bildiğimden, bikinimin üstünü çıkarmıştım. Sadece küçücük turkuaz renkli bikini altımla, sere serpe yatmış, telefonumdan müzik dinliyordum. Bir an garip bir hisle gözlerimi açmamla, yerimden sıçramam bir oldu. Karşımda iki adam, gözlerini dikmiş, yiyecek gibi bana bakıyorlardı. Şokun etkisi birkaç saniye sürmüş, öylece karşımda duran bu iki devasa adama bakakalmıştım. Neden sonra, yarı çıplak olduğumu hatırlayarak, yanımdaki Pareomu alıp, üzerime geçirdim. Pareo yere kadar uzanan bir yelek şeklindeydi ve ne yazık ki beyaz şeffaf kumaş vücudumu gizlemekten ziyade, çok daha da sexy görünmesini sağlıyordu. Ancak ben bunu anlayabilecek kadar cinsel konularda aydınlanmış değildim henüz.
Adamlardan, kaşında Piercing olanı, öne bir adım atıp, "Görmeyeli küçük kız kardeşimize neler olmuş böyle!" diyerek beni kucakladı. Kollarının arasında resmen ilkokul çocuğu gibi kalmıştım. Sert vücudu ve karnıma değen çok daha sert bir çıkıntı beni sersemletmiş, daha bir cevap veremeden, adamlardan diğeri, daha efendi görünümlü olan, onun yerini almış, beni kendi sertliğine bastırarak kucaklamıştı bile. Sanki özellikle önlerindeki sertliği hissetmemi ister gibiydiler. Üvey abilerimi (Evet, Mert ve Burak üvey abilerimdi ve annemle babaları evlendiğinden beri en fazla 3 veya 4 kez görmüştüm onları.) karşımda görmeyi beklemediğim gibi, böyle sıcak bir merhabalaşmayı hiç beklemiyordum.
İkisi de oldukça yakışıklı, boylu poslu ve oldukça yapılı erkeklerdi. Kerim amcanın anlattıklarından aklımda kaldığı kadarıyla, asla sevgili sıkıntısı çekmediklerini biliyordum.Mert ve Burak üniversite 2'ye gidiyorlardı. Bizimle hiçbir zaman Kuşadası'na gelmedikleri için, burada olmalarına çok şaşırmıştım. "Sizin burada ne işiniz var?" diye sordum. Burak yüzünde hiç inandırıcı olmayan sahte bir üzüntü ifadesiyle, "Yoksa minik kardeşimiz bizi gördüğüne sevinmedi mi?" diyerek takıldı bana. Yüzündeki ifade o kadar komik duruyordu ki, kendimi tutamayıp güldüm ve "Neden sevinmeyim, sevindim tabi! Ama şaşırdım, siz hiç gelmezdiniz de bizimle tatile, o yüzden!" diye geveledim.
Mert, "Babamın ısrarlarına çok daha önce boyun eğmeliydik!" diye mırıldandı. Ben ne demek istediğini sormak için dönüyordum ki içeriden annemlerin sesi geliyordu.Bir anda Mert kucağına aldı. Onun ellerinde oyuncak bebekten farksızdım adeta. O kadar ufacık kalıyordum ki yanında, şaşkınlığımı atıp çırpınmaya başladığımda hissettiğini bile sanmıyordum. İçerden annemin ve Kerim amcanın sesleri yaklaşmaya başladığında, Burak da sertliğini arkama yaslamış vaziyetteydi. Ben bir yandan çırpınıyor, bir yandan da bacaklarımın arasında oluşan sıcaklığın sebebini anlamaya çalışıyordum ki, bir anda kendimi havuzun içinde buldum.
Ağzımdan burnumdan sular çıkartarak kafamı sudan çıkardığımda, havuzun kenarında durmuşlar, kahkahalarla bana gülüyorlardı. Sinirden elim ayağım titriyordu. O anda sinirden tüm vücudumun kıpkırmızı kesildiğini adım gibi biliyordum. Tam ağzıma geleni saymaya başlayacakken, annemin ve Kerim amcanın hemen arkalarında olduğunu gördüm. Dilimin ucuna kadar gelen küfürleri yutarak, Kerim amcaya, "Hoş geldin!" dedim ve sinirle havuzdan çıkıp, havlu arama zahmetine girmeden koşa koşa kendimi odama attım. Ilık bir duş alınca biraz kendime gelmiştim. Duştan çıktığımda annem geldi odama. Bir yandan saçlarımı tararken, bir yandan da Kerim amcanın da kendisinin de büyük bir aile olarak birlikte daha fazla vakit geçirmek istediklerini, iki tane abimin olmasının onu ne kadar mutlu edeceğini, hiçbir zaman tek çocuk olmamı istemediğini, ama şartların öyle gerektirdiğini anlattı. Kerim amca da Mert ve Burak ile aynı konuşmayı yapmış ve onlar da bir kız kardeşleri olması fikrinden hoşlandıklarını, birlikte vakit geçirmekten memnun olacaklarını söylemişler. Sonuç olarak, annemi üzmek istemediğim için ve bu yaşananların muhtemelen aptalca bir eşşek şakasından ibaret olduğuna inanmak istememden dolayı, bu olayı büyütmemeye karar verdim ve anneme hiçbir şey anlatmadım.
Akşam hep birlikte şık bir restorana yemek yemeğe gittik. Üzerime beyaz olan straplez elbisemi giymiş, ayağıma da beyaz düz sandaletlerimi giymiştim. Elbisenin etekleri dizimden bir karış falan yukarıda bitiyor, rüzgar estikçe uçuş uçuş dalgalanıyordu. Bu elbiseyi Kerim amca doğumgünü hediyesi olarak Yunanistan'dan getirmişti. O yüzden o akşam özellikle onu giymek istemiştim. Ama Mert'le Burak'ın yüzlerindeki ifadeyi görünce, geri dönüp kot pantolonumu giymek için büyük bir istek duymuştum. Yemek çok keyifli geçiyordu, Mert de, Burak da, bir sürü komik hikaye anlatarak hepimizi eğlendiriyor ve benim tedirginliğim de iyice kayboluyordu.
Bir ara birinin, "Kumsal!" diye seslendiğini duyup kafamı çevirdiğimde, eskiden yanımızdaki villada oturan arkadaşım Gökhan'ı gördüm. Sevinerek kalkıp yanına gittim. Boyunun uzaması ve hafif hafif çıkmaya başlayan sakallarını saymazsak, hiç değişmemişti. Eski günlerin özlemiyle sıkı sıkı sarıldık, ayak üstü biraz sohbet ettik. Ailesiyle birlikte yemek yediklerini, burdan çıkınca ortak bir arkadaşımızın çalıştığı kafeye gideceğini söyleyerek, beraber gitmek isteyip istemediğimi sordu. Ben de, "Olabilir, ama bir annemlere sorayım, başka planları var mı? Mesaj atarım sana!" diyerek telefonunu aldım. Masaya döndüğümde, az önceki eğlenceli havadan eser yoktu. Burak da, Ulaş da çıt çıkarmadan oturuyor, sinirle yemeklerini tırtıklıyorlardı. Annem ve Kerim amca ise hiçbir şeyin farkında değil, işle ilgili bir konuda konuşarak yemeklerini yiyorlardı. Ben anneme, eğer burdan sonra bir planları yoksa, arkadaşımla birlikte gidip gidemeyeceğimi sordum. Annem, Gökhan ile çok iyi anlaştığımızı ve uzun zamandır birbirimizi görmediğimizi bildiğinden kabul etti. Ben de Gökhan'a mesaj atarak, yemeğini bitirdiğinde çıkabileceğimizi söyledim.
O gece çok eğlendik, tüm eski arkadaşlar bir araya gelmiştik. Eve geldiğimde saat neredeyse 03:00'e geliyordu. Tatil bölgesi olduğu için bu saat hiç de anormal değildi aslında, ama annemler o akşam erken yatmışlardı. Evde tüm ışıklar kapalı olduğundan, ben de ses çıkarmamaya çalışarak odama çıktım. Odam annemin odasına çok uzaktı, çünkü yüksek sesle müzik dinlemeyi çok severdim ve o da kitap okurken, yada çalışırken rahatsız edilmek istemezdi. Sonuç olarak benim odamda top patlatsam da gürültüden rahatsız olup uyanmaları söz konusu değildi. Keyifle odama girip ışığı açmıştım ki, gülümsemem yüzümde donup kaldı. Üvey abilerim yatağıma uzanmış, beni bekliyorlardı. Üstelik üzerlerinde havuzda giydikleri şortlardan başka bir şey yoktu.