0.2

42 5 32
                                    

İkinci bölüm: ne kadar büyüse de çocukluğunu yaşamadan genç adam olmak zorunda bırakılanların senaryosu

"Masalın nerede bittiğini, hayatın nerede başladığını fark edemiyorum. bu söz öyleydi değil mi piskopos? peki ben daha kim olduğumu bilmiyorsam?, her gün aynada gördüğüm bu kişinin kim olduğunu bilmiyorsam, ben kimim piskopos?"

"Sizsiniz."

"O zaman ben neden tanıyamıyorum piskopos?"

"Hepimiz çocukluğumuzu yitirdiğimiz için, hepimiz büyüktük artık, büyük ve hüzünlü."

***

Tarih: XX. Yüzyıl 200650 

"Hayat nedir? Acılar vadisi. Dünya nedir? Hissiz insan kalabalığı."

Nikoloy Gogol, "Ölü Canlar".

"Bir gün...bir gün ya bir gün sana karışmayacağım dedim geldiğin hale bak! Bu ne kılık Kim Seungmin!"

"Yola çıkacağım kavga etmeyelim."

"Hayır efendim elini kolunu sallayarak gidemezsin hesap vereceksin bana. Gece neredeydin? Bu üzerinin hali ne?"

"Gece nerede olduğumu ikimizde iyi biliyoruz ama yine de duymak istiyorsan söyleyeyim babacım. Tanımadığım bir kızın yanında onunla keyifli dakikalar geçiriyordum eh üzerime baktığında ne kadar keyif aldığımı anlarsın artık."

Babamın alnında sinirden damarlar çıktığında ellerini yanlarında yumruk yapıp bir hata yapmamak için kendini zor tuttu. Sinirli gözleri sakinleşmek adına yere değdiğinde pantolonuma ve gömleğimin belirli yerlerine değen çamurla tüm siniri uçtu.

"Nereden geliyorsun?"

"Annemin, annemin yanından"

Belki sen onu unutmuş hayatından silmiş olabilirsin baba ancak ben beni büyüten insanı unutmadım. Umarım ben çok vefalı değilimdir yoksa daha da üzüleceğim, insanlığın geldiği bu nokta için.

"Mezarına hâlâ gidiyor musun onun?"

"Evet gidiyorum sen nasıl bir gece onu unutsanda ben annemi unutamıyorum baba."

Belki sende unutmak istemiyorsundur ha, unutmak zorunda bırakılıyorsundur umarım öyledir.

"Bir daha o ha..hainin mezarına gitmek yok Seungmin, duydun mu beni?"

Babamın gür çıkan sesi annemden bahsetmemle düştüğünde derince yutkunup dudaklarını birbirine bastırdı. Babam her ne kadar kısıtlayıcı, beni isteklerine göre yönetsede annemle mutlu bir evlilikleri vardı. Şimdiki olduğu adamdan katbekat daha iyi ve babalığın ne olduğunu bilen bir adamdı.

"Orada dur baba. Annem için sana sessimi çıkarmıyorum ama ona gitmeme karışırsan işler çok farklı bir boyuta döner."

Babamın gözleri yere düştüğünde içten içe onunda annemi ziyaret etmek istediğini fakat rejim yüzünden gidemediğini biliyordum. Babama yan gözle bakıp omzuna çarparak yanından geçip gitmiş fakat susmayan ağzımla arkamı dönmeden konuştum.

"Annemi soracak olursan durumu iyiydi. Bugün beni başından savdı lakin bunu yapmasında bir sebep varmış. Birisi anneme papatya getirmiş ben gelince saklandı ama şu an büyük ihtimalle onun yanında...ha bu arada baba. Annem seni özlemiş. O söylemedi, söylemezde çünkü bir gecede kendisini unutan çok sevdiği kocasını tanıyor o yüzden ben söylemek istedim."

Babam masada tek başına kahvaltısıyla oynarken söylediklerim yüzünden yüzü düşmüş, üzülmüşe benziyordu. Bir süre öylece dalgın dalgın tabağındaki yemekle oynayan babamı izlemiş ardından valizimi kapının önünde bırakarak ona doğru yürüdüm.

Babamı annem ölmeden önce severdim lakin annem öldükten sonra yapması gerekenleri yapmadığı için soğudum ondan. Beni kısıtlayıp, kendi dediklerini yapmam için baskı uygulması, rejime bağlılık göstermem adına kendiyle beraber her yere götürmesi iyice ondan uzaklaşmama neden olmuştu ama şimdi onu tek başına annemin sandalyesine kaçamak bakışlar atarak gördükten sonra yıllar sonra içimde küçük bir parça sızladı.

"Ben gidiyorum, ara sıra ararım."

"Ararım."

Dudaklarımı birbirine bastırıp sandalyesinin yanına giderek boynuna gelişigüzel sarılmış çok kalmadan hemen geri çekilmiştim. O her ne kadar kötü olursa olsun bana güzel bir çocukluk yaşatmıştı. Annem sayesinde unutturmamıştı bana çocukluğumu.

"Kendine iyi bak."

"Sende oğlum, sende kendine iyi bak bir şeye ihtiyacın olursa hemen ara."

Babamı kafamla onaylayıp topuklarımın üzerinde kapıya dönmüş yürürken aklıma düşen sabahki yeşil gözlerle seslice nefes verdim.

"Gittiğim genel evi ve diğer genel evleri kapattır, oradaki kızları kurtar bu senden gitmeden önce son isteğim baba umarım isteğimi yerine getirirsin."

Babamın konuşmasına müsade etmeden hızla evden çıkıp arabama binip tekrardan mezarlığa sürdüm. Vedalaşmayı sevmezdim fakat annemle vedalaşmazsam olmazdı."

Sonunda isteğin oldu, kocana genel evleri kapattırmasını söyledim. Oğlun genel evlere gitmeyecek bir daha ama bu değil ki birisiyle cinsel ilişkiye girmeyeceğim. Artık kimin rızası varsa onunla olurum ya da hiç olmam bilemiyorum ama bildiğim bir şey var anne altı ay boyunca her geçen gün biraz daha değişeceğim. Belki geldiğimde şu çok kafa ütüleyen piskoposlardan veya papalardan biri olmuşumdur hım?"

Kendi düşünceme kahkaha atarak kafamı iki yana salladım. Ben ve din adamı olmak? Kuzey ve Güney barışır kardeş kardeş yaşardı ama benim din adamı olmam asla olmazdı. Gülmemi durdurup annemin taşının yanında diz çökerek kollarımı taşa sardım.

"Ağlama bak beni de ağlatacaksın ağlarsam susturmak için çok uğraşırsın sonra."

Kollarımı taştan çekip dolan gözlerimle annemin ismine baktığımda dudaklarımı taşa bastırdım ve belli bir süre öylece kaldım.

"Ara ara gelirim gerekirse kaçar gelirim ama yinede gelirim anne sen endişelenme hem belki benim yokluğumda gizli gizli görüştüğün paptyacıyla biraz vakit geçirirsin ama bak yine söylüyorum bana ne ölü cici baba getir ne de fâni. Benim var bir tane babam onunlada idare ediyorum yenisini asla kabullenemem."

Burnunu çekip anneme el salladığımda kapı kapanma sesi geldi. Kafamı hızla arabaya çevirdiğimde hiçbir hareketlik göremedim. Annemin yanından ayrılıp arabanın yanına gelip yanlış duymama karşın tüm kapıları teker teker açıp içine bakmış fakat kimse görmemiştim.

Artık ayrılma zamanıydı, soytarılar şehrinden, şehrimden, annemden belki de ruhumdan...

***

"Biliyor musun piskopos ben artık büyüdüm, eskiden gözyaşlarımı silerdim şimdi ise beni ağlatanları."

"Bunu nasıl yapıyorsun seung?"

"Onları unutarak."









no love in la/war, hyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin