Kuzenimin yalvarışları üzerine yaz tatilimi Ankara'da geçirecektim.Daha önce hiç görmediğim bir şehre umarım kısa sürede alışabilirdim.Babamın uyarışlarını ve annemin ağlamaklı yüzünü geride bırakarak arabaya bindim. Artık büyümüşüm,ailemin böyle tavırları bana saçma geliyordu. Araba hareket edince kalbim hızlı atmaya başladı. Umarım Ankara dilediğim ve hayal ettiğim gibi güzel olurdu. Düşüncelerimi bir tarafa birakip kapanmaya başlayan gözlerimle verdiğim savaşa bir son verip kendimi uykunun kollarına bıraktım. Şoförün sesi kulaklarimi çınlatınca geldiğimizi anlayıp hemen doğruldum ve karışımdaki bembeyaz renkli evin bahçesine açılan kapısını araladım. Bu ev tamda benim istediğim gibiydi. Küçük ama tatlı bahçenin minik bir havuzu,mükemmel kokan çiçek bahçesi,minik voleybol ve tenis sahası tamda benim hayallerimi yansıtıyordu. İçimden babama sevgiler yağdırmayı bırakarak eve doğru ilerledim. Anahtarla kilidi açıp karşıma çıkan muhteşem salona gülümsedim. Beyaz ve mor renklerden oluşan salon ve salonla birleşik olan beyaz ve kırmızı renklerin yoğun olduğu mutfağına da sevgi dolu bakışlarını attıktan sonra ikinci katta olduğunu tahminettiğim odama doğru ilerledim karşıma ilk çıkan oda sanırım misafir odasıydı. İkinci odayi babam benim kararıma bırakmış sanırım ki oda boştu ve boş odanın hemen yanındaki odanın kapısını açmamla içimde kelebekler uçuşmaya baslamıştı. Bir oda ancak bu kadar beni yansıtabilirdi. Her eşya bembeyazdı. Bu uyumu sadece yatağının örtüsüyle aynı renk olan yatak tülü bozuyordu. Beyazla siyahin uyumu anca bu kadar mükemmel olabilirdi. Odama hayran dolu bakışlarını bırakarak babamdan özellikle rica ettiğim spor odasını aradım fakat bulamadım. Babamın unutmasına imkan yoktu çok diretmiştim. Babamın numarasını tuşladim ve babamın umursamaz selamına cevap vermeden odanın yerini sordum. Arka bahçede olduğunu duyduğumda telefonu gülerek yüzüne kapattim. Adımlarını arka bahçeye yönelttim ve ikinci bina görüş Alanıma girdi fakat benim asil dikkatimi çeken spor binamin arkasındaki modern ama ürkütücü evdi. Bir insan neden çatısı dahil tüm evi siyaha boyatırdı ki. Bahçesinde benim evimin tam tersi aşırı renksizdi. Ben bu düşüncelere dalmışken korkunç evin önünde lüx bir araba durdu ve içinden benim yaşlarımda genç,taş,hafiften ürkütücü, herşeyi siyahtı fakat bu düzeni yeşil gözleri bozuyordu. Evine doğru ilerlerken benim ona baktığımı anlamış olacak ki oda bakışlarını benim olduğum tarafa yönelttiğinde tedirgin bir ifadeyle "selam" dedim cevap vermeyince "ben yeni taşındım buraya sanırım komşuyuz ismim Ece bu arada" diye el sakladım fakat adını bilmediğim sert çocuk beni ifadesiz bir şekilde süzerek cevap vermeden evine girdi. Bu yaptığı davranış üzerine iki dakika yerimde kıpırdamadan kaldım. Yani tipsiz falan değildim birçok kişi aksine sarı saçlarıma ve mavi gözlerime bunlara ek olarak düzgün vücuduma hayran kalırdı. Moralim bozulmuştu fakat bozuntuya vermeden spor odama yürüdüm. Sinirlendiğim zaman İstanbul'da ki spor odamda kum torbasını yumruklayarak sinirlerini boşaltırdım. Ayni geleneği burada da tekrarliycaktim. Kapıyı açtım. Odanın her yeri aynaydı birkaç spor aleti ve tabiki kum torması. Memnuniyetle Gülümseyip babama teşekkür ve sevgi sözcükleri içeren mesaj yolların. Karnımdan gelen sesle acıktığımı anlayıp mutfağa yöneldim. Dolabın dolu olması beni sevindirdi ve yemek yapmaya koyuldum. Tavuk butlarını fırına verdim,patatesleri yağa attim,ekmeğimi dilimledim ve masayı hazırladım. Kızarmış tavuklarla patatesleri tabağıma boşaltıp masaya oturdum. Yemeye başlamadan zil çaldı. Kim olabilirdi ki. Ankara'da kimseyi tanımıyorum ve kuzenim Ada'nın da geldiğimden haberi yoktu. Düşüncelerine ara verip kapıyı araladım. Karşımda üç tane birbirlerinden yakışıklı çocukları görünce ağzım açık kaldı. Aralarında en küçük duran kumral ela gözlü çocuk sessizliği bozdu "merhaba yeni taşınmışsınız bizde yan evde oturuyoruz, bir hoşgeldine gidelim dedik rahatsız etmedik umarım" yan ev yani korkunç ev ha "yo hayır iyi oldu aslında benimde canım sıkılıyodu" hala hayretler içinde çocukları izlerken aralarında en sert ve en büyük olduğunu düşündüğüm siyah saçlı siyah gözlü çocuk "bütün akşam kapıda bekliycez sanırım" çocuk haklı valla hem iyi oldu sıkılıyodum diyorum hem de içeri davet etmiyorum "ah kusura bakmayın bi an dalmışım" diyerek kapıdan çekildim ve içeriyi işaret ettim. İçimden sabahki çocuk neden yokki diye düşünürken kapıyı kapatıp salona geçtim. Sarı saçlı olan çocuk "ben Cenk" diye elini uzattı bende elini sıkıp "Ece" dedim ve sırıttım. Gözlerimi esmer ve kumral çocuklara çevirdim "sanırım arkadaşların buraya zorla gelmişler" gözlerimi Cenk'e çevirdiğim de arkadaşlarına kaş göz yaptığını gördüğümde gülmemek için zor tuttum kendimi. Esmer olan çocuk umursamazca "Kerem" dedi ve eliyle kumral çocuğu göstererek "bu da Bora" çok havalı görülüyorlardı,fazlasıyla umursamaz hareketleri beni sinir etmişti "memnun oldum" umursamaz davranışlarına aldanmadan televizyonu açtım ve onlar gibi umursamaz davranmaya çalıştım. Herkes sessiz oturuyordu. Sessizliği Bora'nın telefonu bozdu. "Efendim abi...yeni taşın...tamam abi geliyoruz" umursamaz suratı birden gerginleşince Kerem ve Cenk'te ayağa kalktı. Cenk "noldu" gözüm Bora'ya kaydığında bişey demeden kapıya yöneldi. Hızlı adımlarla dışarı çıktı ardından da Kerem çıktı. Ben olayı anlamaya çalışırken Bora "bir daha ki buluşmamız daha uzun sürmesi dileğiyle,telefonunu rica etsem" Cenk diğerlerine göre daha tatlıydı bir kağıda numaramı yazıp Cenk'e uzattım "yarın yine beklerim çok iyi anlaşacağınızı düşündüğüm kuzenim Ada gelicek" Cenk gülerek "kuzenini Bora'ya yapsak iyi olacak aramızda tek sap olanımız" bu demek oluyo ki Cenk ve Kerem'in sevgilisi vardı peki ya sabahki çocuk onun sevgilisi varmıydı acaba..
-" Cenk siz sadece uç kişi mi kalıyosunuz ?"
-"Poyraz var bide kuzenim Bora nın da abisi zaten senin buraya taşındığını ondan öğrendim. Güzel kız deyince de bir merhaba diyelim dedim." Ne yani az önce Poyraz'ın benim hakkımda güzel dediğini mi duymuştum. Yok canım dememiştir öyle çocuk bana bir selam bile vermemişti. "Neyse ben artık kaçıyım Poyraz dan azar işiticeğime intihar ederim daha iyi" gülümsedim "birilerinden azar işitmeden gitsen iyi olacak o zaman" Cenk gülmeye başlayınca bende gülmeye başladım. Cenk "senle çok iyi dost olucaz gibi sevdim seni baya" çalan zil söyliyeceğim kelimeyi ağzıma tıkmıştı Cenke kısa bir bakış atıp kapıyı açtım. Poyrazdı galiba adı ne yani hoşgeldine mi gelmişti. Şaşkın gözlerle poyraza bakarken o kapıyı itekleyip içeri daldı. "Ooo Cenk bey ben çağırdığım zaman lafımın ikiletilmesini sevmediğimi bilmen gerekmiyor muydu" ne yani çocuk ne yapmiştıki simdi bu kadar sinirlenmişti. Birde ayakkabılarıyla benden izin almadan girmişti. "Pardon da bu ne rahatlık izin almadan evime Girmeler falan sen kendini ne sanıyorsun evime bu kadar rahat giriyosun? " sinirden sesim biraz yüksek çıkmıştı galiba. Yüzünü bana çevirdiğinde ürkmedim değil ama belli etmeden bende ona sinirli bakmaya çalıştım. "Bak bücür buralarda yenisin galiba beni belliki tanımıyosun emin ol bana bulaşmak istemezsin. Seni uyarıyorum ben ve yakınımdakilerden uzak dur. Belayı çekme üstüne." ne belasi neydi şimdi bu beni resmen tehdit edip Cenk'i önünde sürükleyerek kapıdan çıkmıştı. Bir insan nasıl bu kadar ters olmayı başarabilirdi ki. Ben ne yapmıştımda benden ve yakınımdakilerden uzak dur demişti. Sinirden mi yoksa korkudan mı bilmiyorum ama titreyen ellerimle Ada'nın numarasını tuşladım.
-Alo
-Ulan kuzi hani verdiğin sözler hani ellerin nerde,hani huzu...
-Kızım bi sus valizini hazırla konum attığım eve gel bütün yaz birlikteyiz.
-Oha geldin mi? Ne zaman geldin? Nasıl geldin? Neyse tamam konum yolla geliyom. Ulan valizim üç gündür hazır bekliyodu şükür kavuşturana.
-Kızım amma konuştun hadi ben kapatıyorum konumu yolluyorum öptüm. Cevap vermesini beklemeden telefonu kapattım bu kız çenesiyle insan bile öldürebilirdi cidden. Yine sinir depolamıştım gıcık komşum sayesinde. Odama çıktım. Valisinden siyah sporcu taytı ve turuncu atlet geçirdim. Biraz torba yumruklamak iyi gelirdi kesin. Spor ayakkabılarımı ayağıma geçirdim ve bahçeye yöneldim. Gözlerimi o eve bakmamak için zorladım ama yenik düşerek yan eve baktığımda balkonda sigarasını tüttüren Poraz'la göz göze geldim. Napsam acaba el sallasam çokmu basit olurdum. Sonuçta beni resmen tehtit etmişti. En iyisi hiç selam vermemek deyip uzun bakışmayı bölen ben oldum. Spor salonuma girdim ve sargıları elime doladım kum torbasına sırıtıp yumruklamaya ve tekmelemeye başladım. Ben vurdukça kulaklarımda çınlanan torbanın sesi beni rahatlatıyordu. Kapının açılma ve kapanma sesiyle yumruklarını kestim ve arkamda koltuğa oturmuş sırıtan Poyraz'ı görmemle çığlığı bastım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın Tonları
RomanceKarakterlerin Tanıtımı: Poyraz: Wade Poezyn Ece: Candice swanepoel Bora: Francisco Lochowski Ada: Cara Delevingne Kerem: Vini Uehara Eylül: Barbara Palvin Cenk: Cameron Dallas Kumsal: Miranda Kerr