2015 Ankara
Elindeki küçük poşetle marketten çıkıyordu. Annesi ondan bir şeyler almasını istemiş oda hemen kabul etmişti. Merdivenlerden çıkacağı sırada soğuk rüzgarı teninde hissetti. Saçları uçuşurken dudaklarına bir gülümseme kondu soğuk, soğuk havayı çok seviyordu. Bir adım daha attı merdivenlere doğru ve çökerek oturdu. Elindeki poşeti hala bırakmamış şekilde dışarısını izliyordu. Oyun oynayan kızlar seksek çizmiş çocuklar vardı. Şuan annesinden oynamak için izin alsa vermeyeceğini biliyordu çünkü saat geç olmuş herkes evlerine dağılıyordu.
Biraz hava aldıktan sonra kalktı ve çelik kapıyı açmak için anahtarını çıkardı arka cebinden çıkaracağı sırada ellerinden kaydı ve merdivenlerden aşağı düşmeye başladı hemen peşinden gitti. Anahtarı alacağı sırada ayakları yerden kesildi ve kendini havada hissetti. Hemen çırpınmaya başladı gözleri korkuyla açılmış elleri ve ayakları habersiz hareket ediyor, çırpınıyordu. Kafasına geçirilen poşetle nefes alamamaya başladı ama o dayanmaya çalıştı çığlık çığlığa
"Anne! Yardım et!" diyordu ama onu ne duyan vardı nede önemseyen.
Bir arabaya bindirildi. Koltuğa atıldı elleri arkadan bağlandığı için hareket ettiremiyordu. Ayaklarınıda bağlamışlardı ne elleri nede ayakları çalışıyordu. Bir anda neler olmuştu öyle neden kimse bir şey demiyordu? Çığlık atmaya başladı ellerini ipten kurtarmaya çalıştı ama buna izin verilmedi hala çığlık çığlığa bağırıyor yardım istiyordu.
Bir adam kalın sesiyle "Sakin ol küçük kız." Dedi gerilmeye, korkamaya, ağlamaya başlamıştı
"Yardım edin!" Hala çığlık çığlığaydı ve bunu durduracağa benzemiyordu.
"Eğer bağırmaya devam edersen nefes alamayacak ve öleceksin." Dedi kalın sesli adam
"Benden ne istiyorsunuz beni bırakın!" Ağlamaya başlamıştı bile
"Anne!" "Yardım et!" Ağlıyordu sadece ve yardım et anne diye sayıklıyordu. En son ağlamaları sessiz iç çöküşlere dönünce adam kafasındaki poşeti çıkardı. Burası lüks bir arabaya benziyordu karşısında kalın sesli adam yanındada siyah bir şekilde giyinmiş adamlar duruyordu. Melis gözlerini zorlukla açtı kahverengi gözleri kızarmış saçları dağılmıştı.
"Siz kimsiniz?" Dedi korkuyla adam güldü
"Sonunda." Dedi "Sustun"
Tam bir şey diyeceği sırada adam eliyle susmasını işaret etti ama Melis durmadı
"Hayır susmayacağım beni neden kaçırdınız?"diye bağırdı cesareti korkusunun önüne geçmişti.
"Ne kadarda cesaretlisin."
Melis durdu
"Bu yüzden işte."dedi adam ve devam etti
"Bana yakışacak çaylak bu." Anlamamış gibi kaşlarını çattı Melis adam ise gülüyordu
"Bana güven demiyorum ama sen tam bir beyaz maskesin!"dedi adam Melis güldü
"Güven mi? Siz ne güveninden bahsediyordunuz ya beni kaçırdınız farkında mısınız? Bırakın beni ne beyaz maskesi ya? Güldürmeyin beni." Adam gözlerini kısarak
"Peki artık konuya geçelim." Dedi sonra ekledi
"Tabi zırlaman bittiyse"
Melis bir şey demedi ve adam uzun bir şekilde konuşmaya başladı
"Biz ve yıllar boyunca devam ettireceğimiz olan bu şirket bir intikam şirketidir. Yıllardır nerede suçlu varsa o cezası bedelince cezalarını geri çekerler. Yani öbür dünyada değil bu dünyada ön gösterisini alırlar. Tabi sen öyle suçlu dediğime bakma dünyanın en iyilerinden bahsediyorum."
"Dalga mı geçiyorsun sen benimle ya?" Diyerek güldü
"Manyak mısınız siz?" Diye bağırdı arabadaki herkes bakarak
"Devam edeyim." Dedi adam ve konuşmasına izin vermeden söze girdi
"Ve biz onlara cezalarını Beyazlarla ödetiriz. Ve sen Melis Karahan bir beyaz maskesin yani en güçlüsüsün."
Adam bunu gerilimli söylesede Melis bir milim etkilenmemişti bile
"Kaçırıldığım gerçeğiyle karşı karşıya olmasam kahkaha patlatacağım o derece ya ben on iki yaşımdayım on iki ne cezası ne suçlusu ya? ben demin sokakta oyun oynama hayalleri kuran bir insandım ne ara beyaz maske mi ne ona dönüştüm anlamıyorum?"
"Bak Melis işin ciddiyetinin farkında değilsin zaten öyle hemen olacaksın mı diyorum eğitim alacaksın."
"Bir saniye siz ismimi ve hatta soy ismimi nereden biliyorsunuz?"
"Bildiğim tek şey o mu sanıyorsun?" Melis kafasını cama sertçe vurdu
"Burakın beni! Bırakın! İstemiyorum ben hem siz beni kaçırdınız sizde bir suçlusunuz!"
Adam güldü
"Evet biz seni kaçırdık yani istediğimizi yapmak zorundasın."
Melis durdu ve derin bir nefes aldı sonra öyle bir çığlık attı ki arabadaki herkes kulağını kapatmak zorunda kaldı
"Bırak beni!"
Adamın sabrı tükeniyordu
"Şuan üssümüze gidiyoruz artık şu bebek kıyafetlerinden kurtulup biraz hava kazanacaksın belki tavır falanda takınırsın." Dediğinde Melis hemen bakışlarını üstünde gezdirdi bunların neresi bebekti kapalı mor bir sweat ve gri bir eşofman ne diyordu bu adam
"Ben hiç bir şey istemiyorum. Sizin şu salak salak şizofrenliğinizdende bıktım."
"Sen seçilmiş kişisin Melis anlamıyor musun?"
"Benden size tavsiye üs yerine bir akıl hastanesine gidelim bence ihtiyacınız var."
O sırada araba durdu. Melis etrafa endişeli dolu bakışlar atarken bir siyahlı adam ellerini ve ayaklarını açmaya başladı
"Neredeyiz biz?" Dedi
"Bırakın beni!" Elleri ve ayakları çözüldüğünde hızlıca yerinden fırladı ve kapıyı açtı çıktığı gibi koştu fakat bir süre sonra durmak zorunda kaldı
Çünkü burası çocuk kaynıyordu.
Bir okulu andıran bu yer siyah ve grilerle döşenmişti boydan boya camlar etrafa kuşatılmış halılar beyaz gri arasıydı ortada ise devasa beyaz bir maske duruyordu hızlıca arkasını döndü
Adam yavaşça ona doğru yürüyordu
"Peki şimdi inandın mı?" Ama Melis çok değişik bir tepki verdi
"Anne!" Diyerek çığlık atarak koşmaya başladı on metre kapıya yumruklarıyla vurmaya başladı.
"Yardım edin!"
"Annenin haberi var." Dedi adam Melis şaşkınca ona döndü
"Ne dedin sen? Benim annem öyle bir şeye izin vermez." Gözünden bir damla yaş akmıştı
"Bak beyaz maske mi neyse artık şu saçmalığı bırakıp eve gitmek istiyorum sadece." Dedi
"Peki." Dedi adam
"Ne?"
"Peki"
"Ciddi misiniz siz?"
"Evet. Ama bir şartla"
" söyle"
"Sadece üç ay sadece üç ay burada kal sonrası senin kararın."
Başını eğdi ve derin nefesler almaya başladı. Terlediğinin farkında bile değildi ama bunun tek şansının olduğunu biliyordu.
Cesaretle kafasını kaldırdı
"Tamam sadece üç ay."
"Ama üç ay sonra gideceğim." Adam güldü
"Bakacağız." Ardından Melis adama doğru yürüyerek
"Annemin bu olayla işi ne?" Dedi adam tam bir şey diyeceği sırada yanlarına bir kadın geldi hizmetçi üniforması giymiş bu kadının elinde bir kıyafet vardı
"Efendim istediğiniz şeyleri getirdim." Kadın elindeki kıyafeti aldı ve açtı
Tamamen siyah olan bu şey üniforma gibiydi siyah paraşüt şeklinde altı ve aynı şekilde bir üstü üstün üzerinde BM yazıyordu. Adam kadına gülümseyerek
"Teşekkürler Aysel abla Melise odasını gösteririm ben." Dedi ve kadının elindeki kıyafeti alıp melise döndü
"Gidelim."
"Cevap vermeden bir yere gitmiyorum." Dedi
"Cevabını birazdan alırsın." Dedi ve Melisi kolundan tutup sürüklemeye başladı ama Melis hemen kolunu çekip arkasından onu takip etti. Burada asla üç ay kalmazdı ilk fırsatta hemen kaçacaktı. Ve polislere ihbar edecekti.
Binanın içine girdiklerinde pahalılık kendini gösteriyordu avizeler halılar boydan boya camlar ve dahası göz kamaştırıcıydı.
Adam omuzunun arkasından melise bakarak
"Annenle uzun zamandır görüşüyoruz." Dedi
"Yani buradan ve daha fazlasından haberi var."
"Nasıl?" Dedi Melis hayretle
"Nasıl olabiliyor yalan söylüyorsun sen!" Diye bağırdı
"Ben seni annenden istedim oda verdi. Artık çaylağımsın aynısını söyledim ona."
"Annem beni sattı mı?" Dedi gözlerindeki yaşlar dayanamayıp yerlere dökülürken kalbinde bir delik açıldığını hissetti.
"Ucuzada değil. Bayağı yüklü bir miktar ödedim." Diye ekledi
"Ayrıca market olayıda palavraydı biliyordu."
Melisin aklına yeni gelmişti annesi asla markete onu göndermezdi hep alacağı şeyleri unutur ve dökerdi diye fakat o zaman göndermişti.
Melis hayır anlamında kafasını salladı.
"Hayır olamaz öyle şey. Hayır inanmıyorum." Bunları derken geri sendelemişti.
Bacakları tutamayacak duruma gelmiş elleri terlemeye başlamıştı. En son kendini dizlerinin üstüne çökmüş şekilde yerde buldu. Ellerini yere koyup hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı
"Olamaz. Olmaz annem beni satmaz."
"Sattı bile. Belkide Şuan parasıyla alışveriş yapıyordur." Melis adama öyle bir öldürücü bakış attıki adam bir milim de olsa tırsmıştı
"Sus." Dedi sessizce
"Neden seni satan bir kadın için ağlamaya çalışıyorsun
"Sus." Dedi tekrar. Daha on iki yaşındaydı ergenliğinin tam ortasında böyle bir şeyle karşılaşmak ne kadar kötü olsana psikolojik sorunlarında beraberinde getiriyordu.
Adam güldü
" kendini kandırma küçük kız." Dedi o sırada Melis yavaşça ayağa kalktı
Fakat bağırarak
"Sus dedim!" Adamın üstüne atladı adam yere düşerken yumruklarını yüzüne geçirmeye çalışıyordu ama o daha yumruk atmayı bilmiyordu ki
Adam kıvrak hareketlerle ayağa kalktı ve kahkahalarla gülmeye başladı
"İşte bu."
"Sonunda." Dedi bağırarak
"Kendini gösterdin. Tam bir beyaz maske olduğunu gösterdin!"
Melis hiç bir şey anlamamıştı.
"Ne diyorsun sen!" Diye bağırdı.
Adam "İnan bana çok iyi olacaksın. Ama sakinleşmeye çalış." Dedi
Melis güldü
"Sakinleşmek mi? Ne sakinleşmesi ya? Manyak mısın sen?"
Adam artık sıkılmıştı ve Melise
"Beni takip et." Dedi adam ve yürümeye başladı. Melis ne olacağını merak ediyordu ve arkasından gitti. Ardından asansöre bindiler.
"Odana çıkıyoruz üstünü giyindikten sonra ilk dersin başlayacak aslında ilk dersi geçtin ikinci ders diyelim." Dedi
"Neymiş ilk ders?" Dedi Melis
"Gerçek seni bulma." Dediğinde asansörün kapısı açılmıştı.
"Gerçek ben derken neyi kastediyorsunuz siz?" Dedi sertçe
"Demin, yaptığın o şey çok çılgıncaydı."
"Size saldırmaktı?" Güldü
"Her gün zevkle yapabilirim."
Adam dediğini umursamadan koridorun sonundaki odayı gösterdi.
"Odan orası üstünü giyin ve odadaki botlarıda giy şu sefil ayakkabıları görünce midem bulanıyor."
Melis göz devirip odaya girdi kapıyı kapattı ve kilitledi. Üstünü giyinmeyi bırakıp odayı göz gezdirdi. Kaçacaksa bir planı olması lazımdı ondan dolayı odada ne var ne yok hatta binada ne var ne yok öğrenmesi lazımdı.
İlk önce tuvalet sandığı yere girdi. Evet orası tuvaletti kahverengi ve beyazlarla tasarlanmıştı karşısında el yıkama yeri lavabo ve bir duş yeri vardı. Ayna dolaplarını açmaya başladı
Bir havlu, diş fırçası, toka, tarak gibi şeyler vardı geri odaya döndü kapının karşısında direk yatak yatağın karşısında televizyon ve komidin vardı komidine doğru ilerledi ve ilk çekmeceyi açtı hiç bir şey yoktu ikincisinde açtı ve bir kumanda gördü. Bu televizyonun kumandasıydı. Yatağın yanındaki dolaba yöneldi kapağını açtı.
İçinde üç adet aynı getirdikleri kıyafet adamın dediği botlar üç adet gri ve siyah eşofman ve üç adet gri lacivert ve siyah sweat vardı. Bir adet siyah pijama ve ayrı beyaz, siyah ve gri renkte kısa kollu üst vardı. Yedek olarak iç çamaşırları, özel ihtiyaçlar için ped vardı.
Melisin gözleri hayretle açıldı burası cidden lüks ve üs gibi bir yerdi adam yalan söylemiyordu.
Dolabın kapağını kapattı ve altındaki çekmeceye yöneldi ve açtı
Kaşları istemsizce çatılmış ve kafasında soru işaretleri oluşmuştu çünkü içinde iki adet beyaz maske vardı. Eline birini aldı. İncelemeye başladı
"Nesiniz siz?" Dedi kendi kendine burası neresiydi eğer adam doğru söylüyorsa neden suçlulara ceza veriliyordu. Bu adam kimdi?
Elindeki beyaz maskeyi çekmeceye geri koydu ve çekmeceyi kapattı. Yatağın üzerine koyduğu kıyafeti alıp giymeye başladı altını giydi ve dolaptan siyah düz botları çıkarttı onlarıda giydikten sonra Üstü eline aldı üstündeki şişme hırkayı çıkarttı ve içinde siyah, dar bir kısayolu tişört vardı tişörtüde giydi ardından tuvalete yöneldi ve tarağı aldı aynanın karşısına geçip siyah düz saçlarını yukarıdan at kuyruğu yaptı.
Buradan bakıldığında üstleri beğenmişti farklı bir havası vardı ve hoş duruyordu. Eline şişme hırkayı aldı ve kapıya yöneldi
Kapıyı açtıktan sonra adamı gördü.
Adam elleriyle alkış yaparak
"Asırlık giyindikten sonra en azından tam olmuş." Dedi
Melis gözlerini tekrardan devirdi
"Hadi bakalım gidelim." Adam ilerlemeye başladı Melis de arkasından yol aldı
"Nereye?" Dedi sanki bilmiyormuş gibi evet eğitim alacağını biliyordu ama hangi eğitim onu bilmiyordu
"Gidince görürsün."
"Kesin kandırıyorsunuz beni siz mafyasınız ve benim organlarımı çalacaksınız demi?" Dedi bir an
Adam şaşkınlıkla kıza bakarken kıkırdadı
"Neden gülüyorsunuz?"
"Salaklığına gülüyorum." Dedi
"Sahi siz kaç yaşındasınız?" Dedi Melis adama imalı imalı ve saçlarındaki beyaza bakarak.
"Neden sordun?"
"Merak ettim." Adam güldü
"Kırk altı."
"Hmm yaşlıymışsınız."
Adam kahkaha attı
"Hiç kimse bana böyle açık açık söylememişti." Dedi
"Sahi benden korktukları içindir." Diye ekledi
"Neden senden korksunlarki?"
"Büyüyünce anlarsın." Dedi ve bir kapının önünde durdular.
Kapı bayağı büyüktü. Melis kapıya bakarak
"Neden hep siyah?" Dedi
"Tema."
Kapı yavaş yavaş açılmaya başladı kapı açıldıkça içerdeki sesler artıyor insanlar belli olmaya başlıyordu.
"Bunlar kim?"
"Diğer çaylaklar."
Ve kapı tamamen açıldı içerdeki herkesin yüzleri kapıya döndü özellikle Melise bakıyorlar kulaklarına bir şeyler fısıldıyorlardı.
Adam ileri atıldı
"Herkes sessiz olsun!" Melisi göstererek
"Yeni çaylağımız Melis!" Herkes alkışladı Melis de adamın yanına gitti
"Ve evet eğitimciler siz çıkabilirsiniz." Eğitimcilerin hepsi çıktı ve içerde sadece çaylaklar ve adam kaldı.
Adam ilerledi ve tam ortaya geldi
"Melis yanıma gel."
Melis onun yanına doğru ilerledi
"Görüyor musun herkesi?"
"Sizce?" Dedi imalı şekilde
"İşte bu kişilerde aynı seninki gibi getirildiler." Melis onlara bakıp acıdı onlarda belki annelerini ve babalarını özlüyorlardı belki eve erken gidip uyuyacaklar vardı. Kardeşiyle eğlenecekler.
"Zorla." Dedi kendi kendine
Adam sıraya dizilmiş ilk kişiyi gösterdi
"Melih." Ardından herkesi saymaya başladı
"Selin, Nisa, Nihat, Dicle, Yaren, Mehmet, Dağkan ve Umut."
Melis herkesi aklına kazıdı.
Adam onlara dönerek
"Unutmayın sizin üstünüz Melis."
Melis adama bakarak
"Hepsi öyle değil mi?"
"Hayır."
"Neden?"
"Sonra." Dedi Melis kafasını tamam anlamında salladı.
"Evet çocuklar şimdi sizin için ilk ders fakat Melis içim ikinci ders başlıyor." Adam durdu ve melise baktı çenesini kaldırarak şöyle dedi:
"Dersimizin konusu Merhamet."Evettt ilk bölüm ikinci kısımı kısa zamana geliyorr...
YOU ARE READING
BEYAZ MASKE
Mystery / ThrillerBir gece ansızın kaçırılarak ve yıllar boyunca eğitim görerek yetişen Melis Karahan tüm dünyaya BEYAZ MASKE olarak çıkmıştır suçluları aklayan Melisin diğer bir kurbanı ise Alan Çetin'dir ama bazı işlerin yanlış gitmesi sonucu avlamak yerine av olmu...