| Küçüğüm |

1.2K 214 297
                                    






Han Jisung

16 Nisan 1957

Hayat üç perdelik tatsız bir kabare. İçimdeki burkulma hissini geçiremiyorum, yardım eyle yüce Tanrı, ölecekmişim gibi hissediyorum...
Hayat ve insanlar arasında ipince bir çizgi var sanki. O ip koptuğu an, ölüm melekleri iniyor yedi kat semadan aşağı, eceliniz için...
Geceler yıldızların ışığından mahrum kılınmış bir yabacı sanki artık, tanıyamıyorum yuvam olan kişiyi.

" Jisung, düzgün tut şunu! " Hyunjin'in nefes nefese kalmış sesini duyduğumda sırtımı dikleştirdim. Elleri bir benim, bir Hyunjin'in omzunda olan Minho'yu taşımak hiç kolay değildi. Annesinin yakıldığı ağaçta bulmuştuk onu. Yanında içki şişeleri, ve ağlamaktan şişmiş gözleriyle sızmıştı onu bulduğumuzda. Kilisenin kapısına geldiğimizde zar zor attığımız adımlarımızı yavaşlattık. Elini zorla cebine atan Hyunjin'in, tıpkı benim gibi ter içinde kaldığını görmüştüm. Omuzlarım acımaya başladığında, ağzımdan kısık bir inleme kaçtı. " İyi misin? " dedi bana endişeli gözlerini çevirdiğinde.
Kafamı olumlu anlamda salladığımda, omuzlarımda hissettiğim yanma hissine karşılık dudaklarımı dişledim. Bütün vücudumu ele geçiren karıncalanma hissi, gözlerimin dolmasına sebepti. Ensemden aşağı süzülen soğuk terleri hissedebiliyordum.

" Aç artık kapıyı. "

Minho'nun baygın sesini duyduğum an kaşlarımı çattım. Hyunjin'in bir hışımla döndüğünü gördüğümde elindeki anahtarları yere düştürdü.
" Sikeyim-... " yere eğildiğinde Minho'nun tüm ağırlığı bana kalmıştı. Canım çok yanıyordu... Bana göz ucuyla baktığını hissettiğimde yutkundum.

" Yasemin çiçeği gibi kokuyorsun... " diye fısıldadı kulağıma.

Tüm tüylerimin diken diken olduğunu hissetmiştim.
Dengesini kaybedecek gibi olduğunda, kolunu kendime daha çok bastırdım. Ağzımdan bir inleme daha kaçtığında, eş zamanla gözümden akan bir damla yaşı engelleyememiştim. Hyunjin yerden kalktığında anahtarları bulduğunu anlamıştım. Burnumdan, sakinleşmek için nefes alıp veriyordum.
Kapıyı açtığında direkt yanımıza geldi. Minho, anında elini Hyunjin'in omzuna attı. Benden ağırlığını hepten çeken Minho'ya baktığımda kaşlarımı çattım. Neden yapmıştı bunu? " Hyung-... Çok ağırsın Jisung'un yardımına ihtiyacım var. "
Hyunjin'in çaresiz sesini duyduğumda kilisenin çıkış kapısını kapattım, ve anahtarla kilitledim. Tekrardan aynı yerdeydim...

Minho, Hyunjin'in dediklerine karşı elini onunda omzundan çekti. Ayakta doğru düzgün duramıyordu bile. Çok yakınında olmasam bile keskin alkol kokusunu alabiliyordum. " Ben kendim giderim. "
dedi, daha doğru düzgün adım atamazken. Omzumdaki acı hissinin yerini şimdi yanma hissi almıştı. Yüzümü hissettiğim acıdan dolayı ekşittiğimde, titreyen ellerimi yumruk yaptım.
" Jisung omzun, " Hyunjin'in endişeli sesini duyduğumda, paltomu önüme çekiştirdim.
Siktir... Korktuğum başıma gelmişti. Kanamıştı...
Belliydi bu hissettiklerimden kanadığı.
" Omzun neden ıslak senin? Kanıyor mu yoksa? "
elini omzuma yaklaştıran Hyunjin'in elinden refleks olarak kaçtığımda gerginlikle gülümsedim.  " Benim koluma bira dökülmüştü, onun omzuna bulaştı herhalde. " Minho'nun biraz daha iyileşmeye başlayan sesini duyduğumda kaşlarımı çattım.

Yalan söylemişti.

Asıl benim kanım bulaşmıştı onun koluna...

Gerginlikten ne yapacağımı şaşırmıştım. Hyunjin anladığını belirten bir ses çıkarttığında, Minho'nun gözleri hâlâ üzerimdeydi, hissedebiliyordum. Lakin ona bakamıyordum, çünkü sarhoş haliyle bile anlamıştı gerçekleri. Üstüne üstlük beni korumak için yalan bile söylemişti. Kilisenin önünden geçerken, derin bir nefes aldım. Sırtımda hissettiğim ıslaklık, ve burnuma ırak ırak dolmaya başlayan kan kokusundan çok rahatsızdım. " Üst kata
çıkmayacağım. Ve babamın uyumadığını biliyorum, sen çıkıp konuşacaksın onunla. " dediğinde, Hyunjin ile ona döndük. Gözleri Hyunjin'in üzerindeydi.
" Ben mi? " dedi gerginlikle Hyunjin. Aslında ne yapacağını bilmediğinde tatlı oluyordu, küçük bir oğlan çocuğu gibi bakıyordu gözleri. Minho kafasını yanıt olarak, olumlu anlamda salladığında Hwang
gerginlikle yutkundu. Kilisenin sol tarafında girdiğimizde, kaldığımız eski, büyük konağı gördü gözlerim. Kahverengiydi, bazı köşeleri yosun tutmuştu. Minho, cebinden anahtarı çıkartıp Hyunjin'e uzattığında, Hyunjin direkt anahtarı aldı. Kapı deliğine yaklaştığında, kilitlenmiş kapıyı üç kez sola çevirdi. İçeriye girdiğimizde derin bir nefes aldım. Her yer karanlıktı. " Sanırım amcam uyumuş hyung. " Hyunjin'in fısıltısını duyduğumda Minho'ya döndüm. Gözleri benim üzerimdeydi, daha doğrusu kandan ıslanmış olan omzularımdaydı.

Mazarin Mavisi | Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin