| Yasemin Çiçeği gibi |

1K 203 174
                                    





Han Jisung

2 Mayıs 1957

Yalnızlık.

İnsanoğluna vaat edilen en acımasız armağan; yalnızlıktır.

Bazen Tanrı'nın geceleri, yalnız insanlar için
yarattığını düşünüyorum...

Geceler her zaman buruktur kırık bir kalp için, ıslak kirpikler ve çıkmak isteyen ruhlar için.
Bir yuva oluverir bazen, insanlar geceye sığınırlar; çünkü herkes karanlıkta asıl kendini bulur.
Bir nefese ihtiyaç duyan ciğerler artık nefessizliğe alışır, nefese yabancı kesilir; bembeyaz ruhlar karanlığa çekilip beden içinde çürürler...
Bazen düşünmeden edemiyorum; belkide dudaklardan çıkan her bir söz, eğer biraz düşünülerek çıksaydı belkide hiç bir ruh kararmayacaktı...

" Hyung lütfen, sadece bir geceliğine! "

Hyunjin'in yalvaran sesini duyduğumda, göz ucuyla onlara baktım. Minho'nun yüzünde bir mimik dahi oynamıyordu, cevabı çoktan belliydi sanki. Ahşap çekmecedeki incili çıkarttıktan sonra derin bir nefes aldım. " Jisung'da gelmek istiyor! "  Hyunjin'in sesini duyduğum an dehşetle gözlerimi açtım. Hızlıca arkamı döndüğümde, mahçup bakışlarıyla buluştum. " Ne saçmalıyorsun, benim öyle bir arzum yok Hyunjin?! " hızlıca kendimi açıkladığımda, gözlerimi bir anlığına ona çevirdim. Bana merakla bakıyordu. Gözlerini ilk o kaçırdığında kaşlarımı çattım. Genelde ilk bakışlarını kaçıran kişi ben olurdum, o benim aksime bakmaya devam ederdi.

" Ölülerden bir farkınız yok! Ne var yani bir geceliğine gezmek için dışarı çıksak? "

Dediklerinde haklıydı, lakin yapamazdım. Aslında en çok arzuladığım husus, buradan biraz uzaklaşmaktı.
" Gelecek misin? " dedi kadifemsi ses. Çekingen bir tavırla ona döndüğümde, dudaklarımı ıslattım. Yutkunduğunu gördüğümde dudaklarımı araladım,

" Sen gidecek misin? "

" Sen gidersen gelirim. "

Söyledikleriyle, yüreğimin orta kısmına bir kramp girmişti. Kaşlarımı çattığımda sordum,
" Neden ki? " dediğimde ellerini cebine soktu, ve sıkkınlıkla derin bir nefes aldı. " Seninle hiç dışarı çıkmadık çünkü Jisung, nedeni bu. Gidersen, giderim. "
Söyledikleri, çok farklı hissettiriyordu bana. Özel bir şey söylemiyordu, lakin her bir cümlesi tenime kadar işleniyordu sanki...
Şaşkınlıktan ne diyeceğimi şaşırmıştım. Kilise kapısından gelen adım seslerini duyduğumuzda, üçümüzde kafamızı sol tarafa çevirdik.
Bay Seojun'u gördüğümüzde, hafifçe başımızı eğerek selam verdik.

" Bir sorun mu vardı baba? "

Minho'nun soğuk sesi kilisede yankılandığında, gözlerimi ona çevirdim. İşte, yine oluyordu! Gözleri tekrardan bir ölü gibi bakıyordu. Ne zaman babasını görse, irisleri yıldızların ışığından mahrum kılınan bir gece gibi olurdu. Gerçi haklıydı da, onun hikayesini öğrendikten sonra ben bile bay Lee'den soğumuştum; Minho'yu düşünemiyordum bile...

" Hayır, endişe edecek bir şey yok. Romanlarımı burada unutmuştum onları almaya geldim. " dediğinde bize gülümsedi, ve kürsünün arkasında bulunan kalın parkeye eğildi. Gözlerimi tekrardan, sağımda kalan ikiliye çevirdiğimde, istemsizce gülümsedim. Hyunjin, Minho'yu babasıyla konuşması için zorlarken, Minho'nun sabrı tükenmek üzere gibi duruyordu.
" Hyung hadi ama! " Hyunjin'in yalvaran kısık sesini işittiğimde, bay Lee'nin arkasını döndüğünü gördüm. Lee Seojun kilise kapısına doğru ilerlerken, Hyunjin hâlâ Minho'nun kolunu sıkıyordu. Bay Lee kapı pervazına geldiğinde, Minho'dan hâlâ ses yoktu.

" Amca dur!.. "

Hyunjin'in sesini duyduğumda, çoktan hızlı adımlarıyla, bay Lee'nin yanında doğru gittiğini gördüm. Minho'nun sinirden kızarmış boynunu fark ettiğimde, gülmemek için alt dudağımı dişledim.
Bay Seojun kaşlarını çattığında, zavallı Hyunjin gergince gülümsedi. " Kim Junghoon'un rahiplik yaptığı kilisede bu akşam bir kaç genç için günah çıkarttırılacakmış. Bizde daha iyi deneyimlere sahip olmak için, bu gece oraya ziyarete gidebilir miyiz? Lakin Minho hyungda gelecek, bizi yalnız bırakmamak için. "

Mazarin Mavisi | Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin