10 yıl önce Estaria sınırları
Kapalı,soğuk havada esen boğuk rüzgâr kan rengindeki saçlarını okşuyordu.Savaş sona ermişti.Bütün krallıkların hem can hem de mal kaybı çok fazlaydı.Bütün krallar bitkin kalmıştı.Çok fazla ceset saç rengine bürünmüştü.
Bir karar almıştı fakat bu kararı vicdan azabı çekmeden nasıl kendisine yedirecekti? Bunu sonra düşünürdü. Bu yoldan dönüş yoktu.Masum köylü rolünü oynayarak atlılardan birine yarası nedeniyle süründü ve atlı süvariye
"Al bu yavrucağımı, sana emanet etmek zorundayım.Git kurtar onu" dedi ve bebek annesinin bir daha hissedemeyeceği o sıcacık kucağından ayrılmış oldu.Atlı, bebeği kucağına aldıktan sonra oradan uzaklaştı.Elenia artık vicdan azabı çekmeye hazırdı,utanmıyordu,pişman değildi.Çünkü eğer bebek ona kalsaydı mahvolurdu.Atlı hem anneye hem de bebeğe üzülüyordu.Hayat hiç adil değildi. Bu savaşlar,diplomatik savaşlar,hayatta kalma mücadeleleri,fakirlik... Bazı insanlar üstünden gelemediği için savaşları hatta hayatlarını kaybeder.
İşte bu bebek bu savaşın içinde doğan bir mucizeydi ve bu bebek bendim. Süvari beni yoksul bir kadıncağıza vermişti.Ev işleri yaparak büyüdüm. Her evi süpürdüğümde belime ağrılar girerdi. Okumayı düşünüyordum.Ben Zenna teyzeye beni okutmasını her istediğimde asla izin vermezdi, hatta okulun kötü bir yer olduğunu o çocukluk aklıma sokmuştu.
Daha okuma yazmam yok iken bir anda Zenna teyze bir iş bulmuş ve beni o işe sokacaktı. O gece o aklım ile yeni işim için çok heyecanlıydım.At arabamızla yola çıkmıştık.Teyzeme defalarca sorsam bile bana nereye gittiğimizi söylemiyordu.Sadece orada babamdan ve kaybolmuş annemden bahsetmemem gerektiğini söyleyip duruyordu. Pek aldırmıyordum.
Kocaman bir sarayın önüne gelmiştik. Bahçenin büyük kapıları bizim için açıldı. Bütün askerler büyük bir ciddiyetle bize bakıyordu. Bu soğuk hava dalgasını bir tek bize sıcak bir gülümseme bahşeden, saçını topuz yapmış bir kadın hizmetkâr bozuyordu.
Bize sarayın bahçesininkinden daha büyük ve uzun kapısından el sallayıp "Günaydın! Hoşgeldiniz, kime gelmiştiniz?"diye iç açıcı sesiyle seslendi. Teyzem:"Biz bir temizlik işi için geldik ve sevgili ekselansları ile görüşmek isteriz,"dedi.Kadın çok geçmeden yanıtladı:"Tabii ki, buyrun,"dedi ve kapılar bizim için açıldı.
At arabamızdan indik ve yavaş yavaş saraya doğru yürümeye başladık. İçerisi bunaltıcı bir siyah ile şablonlanmıştı. Siyahtan farklı bir renk göremiyordum. Teyzem bana dönüp"Ben majesteleri ile konuşmaya gidiyorum sen ise etrafı keşfet olur mu ama İliz ablanın yanından ayrılma,"diye beni uyardı ve elbette bütün sözlerinin bir "ama" sı vardı. Ben de İliz abla ile birlikte bütün odaları gezmeye başladım.
Önce bize yakın olan misafir ağırlama odasına geçtik. Koltuklar kadife bir kumaş ile kaplanmış yumuşak, özel pamukla doldurulmuştu.Sonrasında salona geçtik. Devasa büyüklükte oda aynı şekilde bir tablo ile süslenmişti. Tabloda Yawza krallığının aile üyeleri vardı. Ortada aynı benim gibi bir oğlan çocuğu,kahverengi saç rengine sahip mavi gözlü oğlandan büyük bir kız, annesinden saç rengini alan bir kız, yanında oğlunun tam tersi saç rengine sahip beyaz saçlı güzel yüzlü bir kadın, oğlanın sağ tarafında ise siyah saçlı gür sakallı bir adam duruyordu.Hepsinin kafasında şahşahlı taçlar vardı. Çok özeniyorum böyle zenginlere ama ben o zenginlikten mahrum kalsam da umudumu bir an bile kesmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Veliaht Kartları Quanora I
Historical Fiction"Herkesin bir kartı vardı ve ben herkesin kartını ateşe verip kendi krallığımı yaratacaktım." ~𝑬𝒕𝒉𝒆𝒍 𝑨𝒔𝒕𝒓𝒊𝒍𝒍 Olanaklardan mahrum kalmış bir savaşçı prenses...𝑬𝒕𝒉𝒆𝒍 𝑨𝒔𝒕𝒓𝒊𝒍𝒍...Krallığını geri almaya gelen ailesinden yoksun büyü...