Tutmaya çalıştığım ve bana fırlattığı kırmızı hormutun ucu tamamen başka bir yere uçarken zaten zor durduğum leğenin içinden düştüm. Yarı çıplak bir halde yerde yatarken Mike'ın kahkahaları kulaklarımı çınlattı.
"Bunun bedeli çok ağır olacak Johnson!"diye bağırdım kalkıp toprakta yatan uzun hormutun ucunu alırken.
Hala karnını tutan Mike'a yaklaştım. Elimdeki ince hortumdan fışkıran suyu, çocuğun tam yüzüne isabet ettirmeye kararlıydım.
"Pes et, Ryan."dedi Mike. Yüzündeki sırıtış sinirimi bozdu. Sonunda yeteri kadar yaklaştığımda üzerine atlayacakmış gibi yaptım ve hemen arkasına geçtim. Yaptığım şikeye kandı ve beni yakalamaya yönelik bir kol savuruşunda bulundu. Ama artık çok geçti. Çünkü arkasına geçtiğim gibi sırtına atlamış ve her yerini belalı hortumla ıslatmıştım. Su ağzına ve gözüne girerken bu sefer kahkaha atan bendim.
Hemen beni sırtından attı ve temizlenmek amacıyla girdiğimiz işe çamurlu bir halle devam ettik.
Şu savaşımız ta Daisy gelene kadar devam etti. Onun varlığını hissetmek bile hemen durmamıza ve asker pozisyonuna geçmemizi sağlamıştı çünkü.
Daisy elinde bir şey tutuyordu ama dikkatimizi o şeye verememiştik. En azından benim gözlerim bize anlamsız anlamsız bakan ve ne yaptığımızı sorgulayan yüzündeydi. Büyük ihtimalle ne biçim salakların yanında durduğunu sorguluyordu.
Yerde duran ve artık son isyanını gerçekleştiren hortum dayanamayıp patladı. Zaten yeterince ıslak olan biz hiç bir tepki vermiyorken Daisy çığlık attı ve hemen birkaç adım geriledi.
"Salak mısınız siz?"diyerek yine öne çıktı ve boğazını temizledi."Her neyse, cevabı biliyorum zaten. Onun dışında size bir şey gösterecektim."elindeki kutu benzeri şeyi salladı"Bakın ne buldum!"
Bulduğu şey üstünde Kellogg's isminde bir mısır gevreği markasıydı. Üstünde artı olarak kocaman harflerle FROOT LOOPS ve kenarında da mavi, oldukça mutlu görünen bir papağan vardı."Ee, bu ne?"dedim aptalı oynayarak.
"Bu mankafa,"diye söze başlamışken tabiikide göz devirmeyi ihmal etmemişti Daisy."Bir marka. ABD markası ve çok önemli bir şey. Çünkü şuan kaldığımız kulübenin sahibinin bir BETA veya ALFA olduğunu kanıtlıyor bize."
Bir tepkimiz var mı diye sözüne ara verdi."Vayy, bu firma kurulalı yüz sene falan olmadı mı? Sizcede birazcık uzun değil mi?" Mike sonunda anladığı için bir şeyler ilgisini çekebilmişti.
"Aslında kurulalı tam yüz altmış iki sene olmuş ama asıl sorun teşkil eden-"
"Yine de-"
"Bırakta kız anlatsın."dedim. "Asıl sorun ne Daisy?"diye sordum.
"Asıl sorun,"sonunda konuşabileceğini
anladığı için devam etti."Asıl sorun bu kulübenin sahibi gerçekten bir üst seviyeyse geri dönebilme ihtimali var. Ve eğer geri dönerse iste o zaman işimiz biter." Yutkundu."İyide,"dedim."Büyük Uyanmadan önce de o kulübeyi birisi inşa etmiş ve sonra bırakmak zorunda kalmış olamaz mı? Sencede çok daha mantıklı olmaz mı?"
"Hayır, bu kulübe iki bin altmış altı da inşa edildi. Bundan eminim."
"Nasıl emin olabiliyorsun ki? Üstün zekanı falan mı kullandın?" Mike saçını geriye savurdu ve birkaç su damlacığı Daisy'nin yüzüne geldi.
Daisy kızardı ve yüzünü damlacıklardan silerken yere baktı.
"Yine hayır. Adamın günlüğünü okudum.""Adamın günlüğü mü vardı?! " diye aynı anda bağırdık Mike'la. "Bu günlüğü tam olarak ne zaman buldun Daisy?"diye sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALFA.
ParanormalDüşünsenize Dünya 'da bir gün bir patlama oluyor ve insanlarin hepsi uykuya dalıyor. Herkes uyandığında ise her renkten bir göz rengi var oluyor. Bu da senin kaderini belirlemiş oluyor. ALFA ,BETA ve OMEGA sınıfı insanlığın yok oluşu. ALFAlar dünyay...