Bir kadın düşleyin, kendi bağımsızlığı için yoluna çıkan bütün engellere baş kaldırmaya çalışan bir kadın. Ruhunu bedeninden ayırıp ateşlere atarak yakıp kül ettikleri halde sesini kısamadıkları bir kadın. Kimsenin yaptığı hatanın bedelini ödemeye razı gelmeyen bir kadın. Mardin'in taş duvarları arasında herkese her şeye baş kaldıran 18'ine yeni erişmiş bir kadın. Ve o kadının dikbaşlılığına aşık olmuş bir adam. Kalbi buzlarla kaplı bir adam. Arin Dağlı'ya aşık Aram Aslansoy. Aram Aslansoy'u ise asla kabul etmeyecek Arin Dağlı. Ruhu Aram Aslansoy tarafından öldürülmüş Arin Dağlı. Ruhu Arin Dağlı tarafından öldürülmüş Aram Aslansoy. Ölü ruhlar... Kırık kalpler...
♤
Dağlı Konağı'nın avlusunda başına silah dayamış iki beden vardı o sabah. Biri ona biçilen kadere razı olmayan Arin Dağlı tarafından kendi başına dayanmış diğeri ise Aram Aslansoy'un sevdiği kadın uğruna başına dayadığı silahtı. Aram'ın gözleri Arin'in gözlerindeydi fakat Arin'in gözleri Aram'ı hiçbir zaman görmemişti. Aram daha fazla bu görüntüye dayanamayıp konuşmaya başlamıştı. "Arin indir o silahı!" Sesi sertti fakat göz bebekleri titriyordu. Arin gözlerini Aram'a çevirmişti. Sevdiği kadının oma baktığını gören Aram'ın kalbi teklemişti. "Sen bu evden benim anca cesedimi çıkarırsın Aram Aslansoy!" Sesi gürdü Arin'in, netti. Direnecekti, sonuna kadar direnecekti. Ben sana yar olmam diyordu Aram'a ben sana gelmem diyordu. İşte Aram buna aşıktı Arin'in bu haline. O; ne istediğini bilen, dikbaşlı, kimseye eyvallahı olmayan Arin'e aşıktı. "Geleceksin Arin! Bundan sonra benimle ölüme bile geleceksin!" Durmadı Aram devam etti sözlerine, "Ya şimdi güzellikle düşer önüme gelirsin ya da ben seni götürmesini bilirim!" Arin'e doğru birkaç adım atmıştı. Arin ise silahı başına daha çok bastırmış parmağını tetiğe yaslamıştı. Lakin arkasından gelen Aram'ın adamının farkında değildi. "Gelmeyeceğim Aram Aslansoy!" Silahı tutan eli birden Aram'ın adamı tarafından havaya kaldırılmış ve şehri Dağlı Konağı'ndan yükselen sıcak bir kurşunun sesi sarmıştı. Aram'ın gözleri Arin'in bileğini kavrayan adamına dönmüş öfkeden parlamaya başlamıştı. Kimse karşısındaki kadına dokunsun istemiyordu. Arin'in elindeki silah avlunun sert zeminine tok bir ses çıkarak düşmüştü. Aram silahını beline koyup sert adımlarla adamının dibine girip Arin'in bileğini kavrayan elini tutup parmaklarını geriye yaslamış bütün parmaklarını kırmıştı. Avludaki herkes hayretle Aram'a bakıyordu. Bir kişi hariç; güzelliğiyle Aram'ı mest eden Arin Dağlı. Ona bu kötülüğü yapan adamın yaptığı hiçbir şeye şaşırmıyordu. Avluyu Aram'ın öfkeli sesi doldurmuştu. "Hiç kimse benim olana elini süremez!" Arin bakışlarını ondan bir malmış gibi bahseden adama dönmüştü. "Ben kimseye ait değilim! Benden bir malmışım gibi söz etmeyi kes!" Aram bakışlarını Arin'e döndürmüştü gözlerindeki öfke kaybolmuş yerini saf sevgiye bırakmıştı. Gözlerini ilk kez Arin'in gözlerinden çekip onu baştan aşağı süzmüştü. Bugün nikahları kıyılacaktı Arin için eşsiz bir gelinlik tasarlayıp diktirmiş giymesi için konağa göndermişti fakat Arin düz beyaz bir elbise giyinmeyi tercih etmiş saçlarını her zaman nasıl tarıyorsa aynı şekilde tarayıp bir ruj bile sürmemişti. Fakat bilmediği bir şey vardı; karşısındaki adam onun her haline aşıktı. Aram hayranlıkla Arin'i süzüp gözlerini tekrar aşık olduğu yeşil gözlerine çevirmişti. Adının hakkını veriyordu Arin, tıpkı adı gibi ateşten bir parçaydı o Arin Dağlı'ydı; her bakışıyla Aram Aslansoy'u yakıp kül eden, kendine her saniye daha çok aşık eden Arin Dağlı. "Daha fazla rezalet çıkarma Arin! Kardeşinin canı bu kadar mı değersiz senin gözünde!" Merdivenlerin başında durmuş avludaki her şeyi izlemişti Arin'in babası Cihan ağa. Cihan ağanın yanında da elinde kırmızı kuşakla Fırat Dağlı vardı. Arin'in her daim arkasında durup elini asla bırakmayan, Arin'in de sözünü asla çiğnemediği abisi Fırat Dağlı. Arin'in gözleri abisinin elindeki kuşağa gitti belli ki o da bu evliliğe onay veriyordu. İşte şimdi yalnız kalmıştı Arin. Kalbine zehirli bir ok saptanmıştı sanki acıyla baktı abisine. Abisi kafasını iki yana sallayıp merdivenleri yavaş yavaş inmeye başlamıştı. Arin'in işte o an gözünden tek bir damla yaş akıp gitmişti. Aram'ın gözleri de Arin'in akıttığı yaşta takılıp kalmış kalbine ilk kez bir acı girmişti. Bu kadar mı zordu onunla evlenmek, bu kadar mı acı veriyordu sevdiği kadına? Fırat gelip Arin'in beline kırmızı kuşağı bağlayıp kardeşinin alnını öpmüştü. "Biliyorum sen berdele kurban gidecek bir kız olmayı hak etmiyorsun. Hatta bu topraklarda ki hiçbir kadın bunu hak etmiyor. Evden gelinlikle çıkan kefenle geri döner derler ya, sen bu evden neyle çıkarsan çık burası senin evin kapımız sana her zaman açık. Unutma nolursa olsun ben buradayım kardeşim her zaman da burda olacağım istediğin zaman geri gelebilirsin fakat şimdi bu nikahı kıy sana yeminim olsun bir gün eğer bozmak istersen o gün gelip seni o evden ben kendim alacağım. " kardeşinin avuçlarına cebinden çıkardığı anahtarı bırakıp sıkı sarılmıştı kardeşine. Arin de daha fazla dayanamayıp abisine sıkı sıkı sarılıp ağlamaya başlamıştı. Gönlü razı değildi Aram'la evlenmeye fakat ilk kez eli kolu bağlıydı. İşin ucunda biricik kardeşi Boran'ın canı söz konusuydu. Gidip oturmuştu nikah masasına. Aram ve Arin'in nikahı kıyılmış Arin bütün ailesiyle vedalaşıp çıkmıştı evinden kalbindeki acıyla. Aram'ın bir yanı bahar bahçe bir yanı ise buruk ve acı doluydu. Sevdiği kadını artık sadece onundu, onun soyadını taşıyacak onunla aynı yastığa baş koyacaktı fakat eğer Arin'i biraz olsun tanıdıysa Arin hiçbir zaman tamamen onun kadını olmayacak bu evlilik gerçek bir evlilik olmayacaktı. Aram, Arin'in kapısını açıp binmesini beklemiş o binince kapıyı kapatıp yerine geçmişti. Sessiz bir yolculuğun sonunda Aslansoy Konağı'nın kapısına gelmişlerdi. Arin bakışlarını konağın heybetli giriş kapısına çevirmişti. Bu konak onun mezarı olacaktı asla yuvası olmayacaktı. Arabadan sessizce indi ikili kapıya gelince Aram elini Arin'e doğru uzattı tutması için. Arin biraz tereddüt etse de bütün Mardin onların bugün nikah kıydığını biliyordu. Elini hiç istemese de Aram'ın eline bıraktı. Arin'in buz gibi eli Aram'ın ateş gibi elindeydi. Aram'ın sadece eli değil bütün vücudu alev almış yanıyordu. Kapıdaki korumalar kapıyı açınca boş konağa girdiler. Ne kadar acıydı Aram için en özel günüydü bugün oysaki konak onlar için boşaltılmıştı fakat o karısına dokunamıyordu. Kalbine bugün içinde kaç çatlak yerleşti bilmiyordu fakat yepyeni bir çatlak daha yerleşmişti. Arin yavaşça elini Aram'ın elinden çekti. "Arin..." Aram'ın sesi titremişti. Arin bakışlarını Aram'a çevirdi. "Zorlaştırma Aram. İkimiz için de zorlaştırma. Bu evlilik mecburi bir evlilikti uzak dur benden. Kağıt üstünde kalsın ben sana asla aşık olmayacağım sen de bana olma." Hızla merdivenleri çıkmaya başladı Arin lakin bilmediği bir şey vardı, Aram ona zaten aşıktı hem de her geçen saniye daha da aşık oluyordu. Aram Arin'in arkasından bakıp yutkundu. "Kör müsün be kızım..." sesini bir tek kendi duyuyordu. Arin onlar için hazırlanan odaya kendini hemen kapatmıştı ne yapacaktı şimdi, Aram'ı daha ne kadar oyalayabilirdi ki? Bir tarafı sabah çarşaf istemeye gelecek kayınvalidesine ne diyeceğini düşünüyordu bu yüzden sadece bu gece Aram'a izin vermesini söylüyordu, diğer tarafı ise hayır Arin yapma istemiyorsun ya gecenin sonunda aşık olursan diyordu. Odanın içinde volta atmaya başlamıştı ki kapı çalınıp Aram içeri girdi. "Giyinmedin mi daha?" Ne yani onun giyinmesini mi beklemişti? Arin etrafa çevirdi bakışlarını. "Sen çıkar..." Aram Arin'i süzüp yanına gitti. "Neyi?" Yüzünü inceliyordu Arin'in. "Üstümdekileri..." yutkundu Arin. Kelimeler diline batıyordu. Ellerini yavaşça Aram'ın gömleğine çıkardı parmakları titriyordu. Gömleğin ilk iki düğmesini açtığı sırada Aram her iki elini de yumuşak bir şekilde tutup gömleğinden uzaklaştırdı. Arin ilk kez Aram'ın gözlerine çevirdi gözlerini. "Yapmak zorunda değilsin Arin. Sevmiyorsun istemiyorsun biliyorum. Beni istemediğin halde sana dokunacak kadar şerefsiz değilim." Arin'in belindeki kırmızı kuşağı çıkarıp yatağın üzerine bırakıp banyoya yöneldi. "Banyodayım giyinince seslen. "Arin donup kalmıştı. En azından ona isteklerine saygısı vardı Aram'ın. Dolabından pijama takımı çıkarıp hızlıca giyindi. Saçlarını da ev topuzu yapıp yatağa uzandı. "Gelebilirsin Aram!" Aram'ın gelmesi için seslendi. Banyo kapısı yavaşça açıldı ve pijamalarıyla bir adet Aram Aslansoy girdi odaya. Her zaman ki sert adamın aksine minnoş bir ayıcık gibiydi. Arin kafasından geçirdiği bu düşüncelerle gülmemek için dudağını ısırdı ve Aram'ın bakışları Arin'in dudaklarını kaydı. Aram Arin'in dudakları karısından yutkundu. "İyi geceler Aram." Aram da Arin'in yanına uzanıp aralarında mesafe bıraktı canı acıya acıya sevdiğinden uzak durdu. "İyi geceler Arin." Aram gözlerini kapatıp uyumaya çalıştı fakat Arin kafasındaki düşüncelerden dolayı gözlerini bile kapatamıyordu. Aram gözlerini aralayıp karısının duru yüzüne bakmaya başlamıştı. "Söyle ne düşünüyorsun?" Arin Aram'ın yüzüne çevirdi bakışlarını. "Sabah olacakları düşünüyorum..." Aram anlamadığını belli eden bakışlarla Arin'in yüzüne bakmaya devam etti. "Y-yani sabah a-annen gelince-" Aram anlayınca devam etmesine izin vermeyip kafasını salladı. "Sıkma canını hallettim ben." Arin ona bakıyordu şaşkınlıkla. "Merak etme kimse aramızda bir şey olmadığını anlamayacak. Birkaç damla kan var çarşafta." Arin bakışlarını odaya çevirip konuşmaya başladı. "Nasıl yaptın?" Aram yerinde hareketlenip kolunu soydu ve dirseğinin altındaki kesiği gösterdi. "Benim kanım merak etme." Arin endişeyle Aram'ın koluna baktı. "Aram neden yaptın bunu canını niye benim için yakıyorsun ki?" Aram burukça gülümseyip sırtını döndü Arin'e. "Senin canını yakacağıma kendi canımı yakarım daha iyi..." Arin'in konuşmasına fırsat vermeden devam etti. "Uyu Arin yarın yeni ve yorucu bir gün olacak. İyi geceler. " Arin kafasını sallayıp gözlerini kapattı. "İyi geceler Aram. " ikili birbirlerine sırtlarını dönüp Derin düşünceler eşliğinde kendilerini uykunun kollarına teslim etti.