2-yaşanamamış gerçekler

11 0 0
                                    

4 yıl önce
Kardelen ortaokulunun yemekhanesinde oturmuş yemek yiyordu zeki bir öğrenci olduğu için çok başarılı bir kolejde tam bursluydu yanına gelen kız grubuyla beraber gözleri büyüdü kızlardan biri gülümseyerek kardelenin yemeğine baktı
"Oo afiyet olsun kardelen hanım ağır yaşamlara hazırlanıyoruz herhalde." Kardelen hiçbir şey söylemedi ve sadece başını eğdi kızlardan biri gülerek;
"Ee tabi kızım na sandın geldi mis gibi zengin okula şimdi löp löp götürür yemekleri oh mis e tabi çöplükte böyle yemekler yoktur." Gelen Oğlan çocuğu bir anda sırıtarak;
"Kilo vermelisin kardelencim yoksa kurbanda dana olarak seni kesicekler." Diyerek yemek tepsisini kardelenin başından aşağı döktüğünde kardelen hiçbir şey demeden ağlayarak kaçmıştı

Günümüz
Tüm ısrarlara ve çabalara rağmen Asil kolejinde ilk günümdü Sabah Elisa benimle aynı limuzine binmek istemediği konusunda sorun çıkarsada ben dışarıyı izlerken fısıldaşarak konuşan Yılmaz kardeşler tam karşımdaydı;
"Yalnız dedikodu arkadan yapılır önümde değil haberiniz olsun."Elisa
"Dedikodunu yapacağımız kadar önemli değilsin."
Güldüm bu söylediğine kendisi bile inanmamış olacak ki oda sırıtmasını saklayamadı limuzinden inip ayrıldığımızda Elisa'yı karşılayan iki kız gördüm yapmacık sarılmalarıyla bunları 10 metre öteden görsem tanırdım klasik tikilerdi işte.
"Aşkım! Duydun mu bizim sınıfa yeni kız geliyormuş!" Elisa bana baktı sanki tanımıyormuş gibi;
"Aa öyle mi?" Dediğinde Enes bana bakıyordu
"Sende utanmıyor musun ablan gibi benden?" Enes güldü
"Her şeyi dramatikleştirme salak benim arkadaşlarım o tarafta sadece." Diyerek yanımdan uzaklaştığında Tamamen yalnız hissediyorum kalabalık okul bahçesinde. Bu alışık olduğum bir his olduğundan çok zorlanıcağımı düşünmüyordum. Nöbetçi öğretmene sorarak 11. Sınıfların katını bulduğumda 11/E yazan sınıfa baktım ve derin bir nefes aldım Sınıf kapısındayken arkadan bir çocuğun beni itmesiyle "noluyor be?" Diye bağırmam bir olmuştu "Sınıf kapısının önünde on saat dikilmek gibi bir huyun varsa alış iteklenmeye." Derin bir nefes aldım başladı benim sınavım
"İstersem on saat beklerim sanane."
"İstersem bin kere iterim sanane."diye karşılık verdiğinde sinirlerim hoplamıştı bile dakika bir gol bir be kızım
"Hani ittiğin kişi benim ya!"
"Hani önünde dikildiğin kapı benim sınıfımın kapısı ya!" Çocuk devamını dinlemeden yanımdan ayrılıp sırasını geçti ve kafasını sıraya koydu pis serseri
Sınıfa Elisa ve tikiler kahkaha ile girerken bana bakıyorlardı yeni kızın ben olduğumu anlamış olsalar bari alık zekalarıyla bunu çözmüş olmaları bile büyük başarı. Hangi sıranın boş olduğunu bilmediğimden ayakta hocayı bekledim herkes yerleştiğinde sınıf oldukça gürültülüydü hoca geldiğinde gürültü fısıldamalara dönüştü Genç tatlı bir kadına benzeyen hoca beni görünce gülümseyerek
"Ah kardelen sen olmalısın." Başımı evet anlamında salladığımda hoca "işte yeni arkadaşınız Kardelen ona yardımcı olacağınızdan eminim şimdi dersimize geçelim." Bu kısa tanıtım gayet yeterli olmuştu bence. Tek bir boş sıra vardı bende ona oturup dersi dinlemeye başladım ilk iki ders bloktu sonra tenefüste uyudum ve dersten sonra öğle arası gelmişti 1 saat ne yapacaktım ki? Herkes yemeğe inmişti ama hiç aç hissetmiyordum kız kardeşim olacak olan Elisa sürekli bana göz devirip duruyordu. İnsanlara ne dediyse herkes bana mikropluymuşum gibi baktığından kimseyle konuşamamıştım. Hava almak için bahçeye çıkmaya karar verdim çantama attığım meyve suyunu aldım ve büyük okulda kaybolmadan bahçeye indim bence bu bile bir başarıydı. Bahçe oldukça kalabalık görünüyordu acaba arka bahçe var mıydı? Arka tarafa doğru ilerlerken çok ara bir yer gördüm depo gibi bir yer vardı çok kenardaydı ama bir bank vardı tam benlik bir yerdi. Banka doğru ilerlediğimde bankın arkasından duyduğum sesle irkildim.
"Oğlum beklesene bi beni ya!"  O tarafa döndüğümde sabah tartıştığım çocuk ve yanında bizim sınıftan iki erkek daha vardı bağıranda sabahki salağın ta kendisiydi ve görünen o ki bunlar telden geçerek okuldan kaçıyorlardı
"Siz okuldan kaçıyorsunuz!" Diye bağırdım? Ne yapıyordum ben? Sanırım sesli düşünüyordum  öndeki sarışın çocuk sinirle
"Wow Einsten nasılsın einsten? Bunu çözmek çok zor olmadı mı sence de?" Ne saçmalıyordu bu salak?
"Siz-" dememle sabah kavga ettiğim çocuk lafımı böldü;
"Dinlemeyin şu Aptalı biz işimize bakalım." Ne aptalı be? Gerzek herif! Şerefsiz pislik ne derdin var ulan senin benimle? Problem kaynağı! ortadaki kumral uzun boylu olan çocuk bana döndü ve flörtöz bir sesle;
"Niye ya aslında güzel kız Selam ben Bo-"
"Bir ortamda da yavşaklık yapmasan olmayacak değil mi gerzek herif." Dedi sabah kavga ettiğimiz çocuk çok sinir bozucuydu aklıma tek bir şey geldi sabah kavga ettiğim çocuk henüz merdivene çıkmamıştı ona doğru ilerledim ve diz kapağına sert bir tekme geçirdim.
"Kızım ah! Sen ruh hastası mısın be!" İki elide dizine gittiğinde
"Aptal mıymışım?" Diye bağırdığımda sinirle kükredi;
"Hemde çok!" Arkadaki diğer çocuklar ona doğru eğildiğinde Sarışın olan Bana bakarak bağırdı
"Ruh hastası mısın kızım? Napıyorsun be!" Ben eğilip yerde dizini tutarak oturan çocuğa baktığımda bu hali çok komikti
"Bir de bayıl istersen feriha!" Dediğimde utanmasa kendini parçalayacaktı
"Diz kapağıma tekme atan sensin be ben basketçiyim ya kırılırsa işte o zaman kimse alamaz seni elimden."  Hass ben kime bulaşmıştım yine durumu toparlamam lazım ama nasıl?
"Kırılmamış yok O." Çocuk dalga geçer gibi güldü ve
"Profesör on metre öteden anladın kırılıp kırılmadığını hakettin bi nobeli." Salak herif! Boş yapıyordu.
"Kırılsa duramazsın yerinde." Sarışın olanın bana attığı ters bakışları ve yerdekinin kinayeli gülüşünü görünce gitmem gerektiğini çoktan anlamıştım.
"Aaa benim işim var gitmem lazım görüşürüz." Dediğimde sarı olan beni tuttu ve sinirle:
"2 gün sonra
önemli bir maçımız var ve sen en önemli oyuncumuzu sakatladın ve üstüne şu an kaçmaya çalışıyorsun." Dediğinde çok sıkıntılı bir işe bulaştığımı anladım. Ben bela mıknatısı mıyım?Nasıl tüm sorunları üzerime topluyorum ve neden düşünmeden hareket ediyorum? Kenardan izleyen kumral sırıtarak bana gülümsedi ve
"İstersen çıkışta bir kahv-" sarışın olan gergin bir sesle yavşak olanın sözünü böldü
"Başlatma kahvene." Bana döndü ve sert bir sesle; "sen Aptal kız bizimle revire geliyorsun dua et Poyraz'a bir şey olmasın." Eğer poyraz beni şikayet ederse disiplin alabilirdim disiplin alırsam kerem'in karısı haklı çıkardı yani tek çözüm az önce sakatladığım çocuğu revire götürmekti. Olayın şokunu hala atlatamamıştım ve suanda revir odasında tanımadığım biri bana yürüyen biri beni öldürecekmiş gibi bakan iki çocukla beraber oturuyordum sarışın olan çok fazla söyleniyordu
En sonunda gerçekten çok sinirlendim nedir bu aptalın derdi?
"Ay sanki biliyodum maçınız olduğunu da bilerek yaptım."
"Valla bizim her yerde düşmanımız var sende okula daha bugün geldin e seni onların yollamadığını nerden bileceğiz?" Ne sanıyordu bunlar kendini siz trump mısınız putin misiniz? De her yerde düşmanınız var
"Siz dış güçler falan mısınız niye düşmanlarınız okulunuza sızıp arkadaşınıza tekme atıyor?" Diye sorduğumda adının Bora olduğunu öğrendiğim çocuk katılarak güldüğü için diğeri ona sertçe dirsek atarak uyardı ve sert ses tonuyla bana döndü
"Geçen sene turnuvada şampiyon olmuştuk  Finalde İki gün sonra yarışıcağımız takımla oynamıştık ve poyraz sayesinde son dakika kazanmıştık takımda bize aşırı kinlenmişti." Derin bir nefes aldı ve şüpheli bakışlarla;"sence bu kadar tesadüf olabilir mi?" Dediğinde yutkundum çünkü parçaları birleştirince çok mantıklı oluyordu. Hemşire çıktığında nefesimi tuttum kadın;
"Ciddi bir durum yok çocuklar maç için telaşlanıyorsanız sıkıntı yaratacağını düşünmüyorum." Tuttuğum nefesi bıraktım ikiside birbirine bakıp sarıldı ve içeri koştular ben tam kaçıcakken sarışın kolumdan tutup dişlerini sıkarak şunu söyledi;
"Bugün ucuz kurtardın ama Bir daha poyraza yaklaşma." Dediğinde başımı salladım bence yeterince bela almıştım başıma. Diğeri
"Çıkışta bi kah-" derken sarışının çimdiklemes ile susmuştu.

Çıkışta~
Okul kapısının önünde Limuzin'i bekliyorduk Elisa beraber gideceğimiz belli olmasın diye benden on adım uzakta duruyordu. Gözüm kavga ettiğim üçlüye takıldığında üçünün bizimkine benzer bir limuzine atlarken gördüm Bugün dizini yaraladığım çocuk limuzine binerken bana keskin bir bakış attığında gözlerimi kaçırmıştım Limuzin geldiğinde üçümüzde   Arabaya binmiştik Elisa yüzüme bakmıyordu sadece telefonuyla ilgileniyordu enes ise yorgun görünüyordu camdan dışarıyı izlemekle meşguldü. Yol oldukça sessiz geçmişti eve geldiğimizde şöför kapıp açtı büyük bahçeyi incelerken gözüme Büyük yalının karşısındaki Yalı çarpı arada baya mesafe olmasına rağmen ihtişamı belli oluyordu Enes o tarafa baktığımı farkedince
"Soykanlar babamın tek ve en güçlü rakibi, bu yalıyı da babama inat yaptırdılar." Dediğinde Elisa Enes'e kızgın bir sesle
"Enes! Buraya gel!" Diye bağırdı kardeşinin benimle iletişim kurmasına sinirlenmiş görünüyordu art arda eve girdiğimizde büyük salonda bacak bacak üstüne atmış elindeki dergiyi okurken kahvesini yudumluyordu. Elisayı görünce Yüzündeki gülümse genişledi
"Ah bebeğim senin göz altların mı şişmiş canım? Kapatıcı sürüyorsun annecim tamam mı?" Enes'e soğuk bir tebessüm atması gözüme takılmıştı Aile Enesi çok seviyor gibi görünmüyordu. Bense selam bile vermeden yukarı çıktım odama girdim ve kapıyı kilitledim telefonumun çalışıyla irkildim Ah aramasından en çok korktuğum kişi arıyordu Annem.
"Kardelen!" Dedi telaşlı bir sesle
"Efendim anne?"
"Yetimhaneye geldim seni görmeye babanın seni aldığını söylediler Kardelen onun ne kadar kötü biri olduğunu biliyorsun annecim çabuk kurtul o evden."
"Anne"diyebildim zar zor aldığım nefesle kelimeler boğazıma düğümleniyordu
"Ne anne kardelen ne? Ne işin var senin o evde bi yolunu bul kurtul o evden."
"Anne anla nolur bende istemiyorum ama-" annem lafımı böldü ve yüksek sesle bağırdı;
"Aaa anladım ben Kardelen anladım annecim. Buldun zengin aileyi Napıcaksın ki sefil anneni ve sefil hayatını hayatını bırakıp sosyetik olacaksın değil mi annecim?"
"Hayır anne gerç-"
"O kadına anne demeye de başlamışsındır sen, Ee kardeşin nasıl? Çok iyi anlaşmışsınızdır attın çöpe artık benim bilekliğimi pırlantaları takıyorsundur." Bileğimdeki ip bilekliğe baktım annemin bana tek hediyesi hapishanede yaptığı bu ip bileklikti onu bileğimden çıkartmak aklımdan bile geçmemişti, geçmezdi de. Annem derin bir nefesle;
"Allah'a emanet ol Kızım beni tutuklayacaklar." Dediğinde ağlamaklı sesimle ve gözyaşlarımla;
"Anne! Anne hayır hayır hayır bana bunu yapma nolur bana bunu yapma." Dedim hıçkırıklarla ağladım annem telefonu yüzüme kapattı bileğimdeki bilekliğe baktım elimin tersiyle gözyaşlarımı silerken
"Anne" diye sayıklarken elim mideme gitti hayır hayır bugün sadece meyve suyu içmiş ve kahvaltıda bir yumurta yemiştim olmazdı ama kendimi tuvalete koşarken buldum kustuktan sonra ise bedenimi yumuşak yatağa bırakıp gözlerimi kapattım.Anneme sarılarak Bankta uyuduğum günler çok daha rahattı yattığım yer.

KardelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin