-1-

7 1 0
                                    

"Hayır, olmaz! Bu olamaz! Bunu kabul etmiyorum Asiye!" diye bir ses yükseldi salondan. Ardından başka bir bağırma, ama kadın sesi yükseldi. "Neden Hasan?! Neden? Söyle bunu bana! Ayrılmak istiyorum, Yasemin'i de kendime alacağım! Artık seni sevmiyorum, anla bunu! Başkasını seviyorum! Aldattım seni..."

"Aldattın mı?" diye bir ses geldi yakından, korkmuş, titrek bir sesti bu. İki ebeveyn, salonun köşesinden başlayıp evin sonuna kadar ilerleyen koridora baktı. Oradaydı, küçük bir kız, korkmuş gözlerle, kızaran kırmızı burnu ile ikisine bakıyordu. Duymuştu annesini... Annesi cidden aldatmıştı babasını. Ama neden...? Anlamıyordu bunu küçük kız. Annesinden iğrenmeye başladığı o an o zamandı, o duyduklarının saniyesinde iğrenmişti.

"Aldattın mı babamı?" dedi titrek bir fısıltı ile. Ağlayacak gibiydi, kızaran burnunu çekiyordu.

"Hayır, kızım, yok öyle birşey! Gel sen babana..." dedi Hasan hüzünlü bir gülümseme, ağzından çıkan mutluluk tonu ile... Eğildi, dizlerinin üstüne oturup kollarını açtı, kızının ona sarılmasını bekliyordu. Kızı olanları sindirmeye çalışıyordu, daha 7 yaşındaydı... Daha çok küçüktü. Hepsi ona o kadar ağır gelmişti ki... Ağlayası vardı küçük kızın. Ama yapamazdı, annesi, babası vardı tam karşısında. "Ne yapmalıyım?" diye düşündü kendi kendine. "Durayim mi durduğum yerde? Yoksa koşayım mi babamın o yumuşak kollarına? Napmalıydım?" dedi yine kendi kendine... Cidden ne yapmalıydı? Kafası çok karışmıştı küçük kızın...

Bir anda kendisini babasının kollarında hıçkırırken bulmuştu. Babasının onu saran yumuşak kollarını hissediyordu, her hissettiğinde rahatlıyordu ama bu sefer durum farklıydı. Annesi, öz annesi babasını aldatmıştı, hala anlayamamıştı nedenini. "Neden yaptı bunu bize?" dedi kendi kendine. "Neden babamın ona olan sevgisini boşa çıkardı? Neden yaptı bunu ona? Onu çok seven babama neden yaptı...?"

"Gidiyor musunuz? Ama neden..." dedi bomboş sokağın kaldırımında, yanında ki küçük kız ile oturan çocuk. Kafası eğikti, kaldıramıyordu. Edemiyordu, korkuyordu. Onu, en yakın arkadaşını son kez göreceği zaman onu ağlayarak görmek istemiyordu.

"Söyleyemem, Uzay..." dedi küçük kız. "Söyleyemem ve bunun için çok özür dilerim," dedi kafasını sokağın taşlarına çevirirken. Kafasını eğerken kahve saçları aşağıya düştü, gözleri dolmuştu. "Beni unutmayacaksın, değil mi?" diye bir ses geldi yanından. Kız kafasını kaldırıp arkadaşına baktı, böyle bir şeyi düşeneceğini aklının ucundan bile geçirmemişti. "Ne?" dedi şaşkınlıkla, "tabii ki de unutmayacağım! Bunu nasıl düşünürsün, Uzay?" dedi ona hüzün dolu gözlerle bakmaya devam ederken.

"Bilmiyorum..." dedi hüzünlü bir ses tonuyla. "Korkuyorum, beni bir gün unutursun diye... Bir daha buluşamayacağız diye... Her gün bu yollarda, seninle oyun oynamayı özlemekten korkuyorum, Yasemin. Lütfen, gitme."

"Yapamam Uzay... Yapamam, çok özür dilerim. Benden sana bütün araba oyuncaklarını almamı bile iste, ama burada kalamam."

"Beni artık sevmiyor musun, Yasemin?" diye bir soru çıktı Uzay'ın ağzından.

"Ne?" dedi şaşkınlıkla Yasemin. "Hayır, hayır ben seni seviyorum Uzay..."

"O zaman neden gidiyorsun!" diyerek sesini yükseltti Uzay.

"Ben... Ben... Ben bunu söyleyemem. Üzülmeni istemiyorum..."

Beklenmedik IşıltıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin