0.2

2 0 0
                                    

Artık sınav bitmişti. Stres, kaygı, uykusuzluk. Hepsi. Bitmişti. Artık yaz gelmişti.

"Hadi gençler biraz hızlı!"
Şu anda abimin bizi nereye götürdüğünü bilmiyorduk ama arabaya hayli zor sığıyorduk. Az önce Aren Doğukan'ın ayağına bastığı için Doğukan zırlamakla meşguldu. İtiş tepişte olsa arabaya binebildik. Ve araba çalıştı.

"Abi, biraz ipucu versene?" Dedim öne çıkarak. Derin önde olduğu için ben arkadaydım.
"Hayır, 5 dakika kaldı zaten varmamıza." Zorlamayarak tekrar arkama yaslandım. Büyük ihtimal deniz kenarında bir yere gidiyorduk ve bu yaz geldi demekti.

Abiminde dediği gibi 5 dakika sonra vardık. Burası çok hoş, kumlu sahil kafe gibi bir yerdi. Birde yanında voleybol filesi vardı. Gerçekten çok güzeldi. Ateş yakılıp oturulabilir, canımız isteyince denize girip voleybol oynayıp, istersek kafeye gidebilirdik. Belli olmuştu bütün yazı burada geçireceğimiz.

"Evet gençler, siz burayı keşfedin. Yeni açıldı zaten." Dedi abim. Birden aklıma bir şey gelmişti. Topumuz yoktu.

"Abi, ama bizim topumuz yok."

"Niye geç kaldım sanıyorsun sarı, senin topunu aradım yarım saat." Dedi ve arkasında olan eliyle voleybol topunu bana fırlattı. Sırıtarak "teşekkür ederiz abi." Dedim. Kafasını sallayıp arabaya doğru ilerledi.

O sırada da bizimkiler etrafı keşfediyordu. Voleybol filesi boştu. Zaten yeni açıldığı için sayılı kişi vardı. Hemen yerlerimizi aldık ve batan güneşe karşı oynamaya başladık.

"Ya Doğukan, sürekli kafa atma şu topa ellerini kullan." Doğukan her gelen topa kafa attığı için Derin Doğukan'ı azarlamakla meşguldu. Aren ve ben onlara bakıp gülüyorduk. Azarlamanın biraz daha uzuyacağını anlayarak su almak için kafeye girdim. Kasa kısmını arıyordum.

Kasanın yanında hemen içeceklerin olduğu bir dolap vardı. 4 su alıp kasaya ilerledim. Kimse yoktu. "Bakar mısınız?"
Etrafta sadece 1 tane hizmetli vardı. Oda hesabı aldığı masadaki kızlarla gülüşüyordu. Ayıptı bu yaptıkları.

Biraz daha sesli bağırıp sesimi duymasını sağladım. Nihayet gelebilmişti. Kasaya kısmına girerken yaka kartındaki yazıyı gördüm. "Aybars Rüzgar"
Sinirime yenik düşüp; "hesabı verirkende çok keyifliydin nasıl eğleniyorsan." Dedim.
"Müşteriler sever beni." Dedi yüksek egosuyla.
"Ben hariç." Gözlerimi devirdim.
"Tam 360 TL"
Suyu çoktan açıp içtiğim için su boğazımda kaldı. Ben öksürüklere boğulurken çocuk gelip sırtıma vuruyordu. Hiç kimseyi inandıramıyordum. İşe yaramıyor bu yöntem!

Sonunda krizden çıkıp konuşabildim. "Şaka mı yapıyorsun yoksa çocuk kandırdığını falan mı sanıyorsun?"
Ben şaşkınlık içerisinde çocuğa bakarken yanımıza simsiyah giyinmiş benimle aynı yaşlarda bir çocuk daha geldi. Neydi bu şimdi patron çocuğu falan mı?

"Güzellik bir sorun mu var?"
Kim oluyordu da bana güzellik diyordu Haddini aşacak gibi görünüyordu.

"Pardon, hitabınızı sevmedim. Ama bir sorun yok, Teşekkürler." Dedim soğukkanlı bir şekilde.

"Peki, dile getirmemi istemiyorsan getirmem. Sık sık gelir misin buralara?"

Yavşaklık mod on.

Benim cevap vermeme izin vermeden Aybars konuştu. "Borcunuz 120 TL" hemen cüzdanımdan parayı çıkarttım ve tezgahın üstüne koydum. Cüzdanımı kapatmaya çalışıp yavaş yavaş yürürken arkamda bir hareketlenme olduğunu duydum. Siyahlı çocuk Aybars'a vuruyordu. Tekrar arkama döndüm.
"Hey napıyorsun!"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 03 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DisneyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin