Selaaaammm canımlarımmm nasılsınızzz umarım iyisinizdir. Yeni bir kurguyla karşınıza geliyorumm. İnş beğenirsinizz bu kurgu tamamen kafamda uydurduğum bir kurgu ve Aidan kurgusu değil ona göreee iyi okumalarrr. <3
Pınar Aksoy
İlk görevim ellerimin arasında duruyordu. 8 yıllık eğitimin ardından bugün ilk kez işime başlıyordum. Gerekli ekipmanlarımı son kez kontrol ettikten sonra aşağı şoförümün yanına indim. Bana kapıyı açan adama gideceğimiz adresi verdikten sonra arabaya bindim. Arda da bindikten sonra yavaşça arabayı çalıştırdı ve sürmeye başladı.
"Nefes bunu yapmak istediğinden emin misin?"
Sorusuyla gözlerimi pencereden kaldırıp aynadan bana bakan gözlerine baktım.
"Başka şansım yok yapmak zorundayım."
Her bu konu açıldığında gerildiğinin farkındaydım ama konuyu açan da kendisiydi.
"Yapmak zorunda falan değilsin. İstesen seni bu şehirden götürürüm başka şehire gideriz onların seni bulmasına izin vermem daha mutlu ve masum bir hayat yaşarsın."
Her ısrar ettiğinde bu fikir bana da cazip geliyordu ancak bazı şeylerin farkına varıp vazgeçiyordum.
"Bunu daha önce konuşmuştuk Arda, olmaz. Yapmak zorundayım ve yapacağım." Aldığı derin nefes, aklından geçen çoğu şeyi dışa vuruyordu.
Adresin önüne geldiğimizde arabayı durdurup bana baktı.
"Sana güveniyorum. Hemen hallet ve çık."
Korku dolu gözleri bana pek de güvenmediğini açıklıyordu.
"Hemen halledip çıkacağım."
Arabadan indiğimde 2 katlı evin bahçesindeki renk renk çicekler dikkatimi çekti. Her renkten ve her türden çiçek vardı. Bazıları bunu hoş bulabilirdi ama ben çicekleri sevmezdim. Gözlerimi çiçeklerden çektim ve iki katlı eve tekrar baktım. Şirket ilk işim diye evin anahtarını bile buluo bana teslim etmişti. Bahçenin ortasındaki küçük taşlı yoldan geçtim ve cebimdeki anahtarı çıkarıp kapı deliğine soktum. Küçük bir tık sesiyle kapı açıldı. Anahtarı çıkarıp tekrar cebime attım. Evde yürümeye başladığımda çok güzel ve yeni yapım bir ev olduğunu keşfettim. Yaşıyacak olsam böyle bir evde yaşardım...
Evin mutfağından sesler gelmeye başlayınca adımlarımı oraya doğru çevirdim. Mutfağa girdiğimde soğan doğrayan 23-24 yaşlarındaki kadını gördüm. Aslında güzel denilebilecek yüz hatlarına sahipti ela gözleri de güzelliğine daha fazla dahil olduğundan fazlasıyla güzel gözüküyordu; uzaktan.
"Sonunda geldin tatlım. Gelmeyeceksin sanmıştım."
Bir dakika benim geleceğimi biliyor muydu?
"Geleceğimi nereden biliyordun?"
Bu adımdan sonra diyebileceği şeyleri kayıda almam mantıklıydı. Pantolonumun arka cebindeki ses kayıt cihazının düğmesine bastım ve ona bir adım daha yaklaştım.
"Ah tatlım, sen büyük bir şirkette çalışıyor olabilirsin ama ben daha büyük bir şirkette çalışıyorum. Ayrıca-"
Elindeki bıçağı bırakıp tamamen bana döndü.
"Sizin şirketteki ajanlarımızda işe yaramıyor diyemeyiz."
Hafifçe güldü ve bana göz kırptı. Şirketimizde köstebek ajan vardı...
"Pekala artık buraya geliş amacını konuşmak ister misin?"
Kadının dalga geçer bir yapısı vardı ve bu hiç hoşuma gitmemişti. İlk görevimden bu kadar zorlayacaklarını düşünmemiştim. Az önce bıraktığı bıçağı rekrar eline aldı ve üzerime yürümeye başladı. Bu hamlesini beklemediğimden dolayı amatörce masanın arkasına saklandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I was made for lovin' you
Teen FictionTuz Ruhu bir katil için fazla tuhaf bir isim değil mi?