1. BÖLÜM

95 13 6
                                    

Kore sokaklarında dolaşırken hafifçe esen rüzgarın yüzümü ve saçlarımı okşamasına izin verdim. En sevdiğim gün gelmişti sonunda; cuma gecelerine bayılıyordum çünkü bu iki günlük huzurlu bir süre demekti.

Bazen çok yorulduğumu hissediyordum ve sebebini bile bilmiyordum, aslında yorucu bir hayatım yok güzel bir işim,iyi geçinmemi sağlayan oldukça makul bir maaşım,beni seven aile ve arkadaşlarım vardı ama tüm bunlar belki biraz bencilce gelebilir ama yorucu geliyordu. Bazen acaba kimsenin beni tanımadığı bir yere taşınsam mı diye düşündüğüm zamanlar oluyordu işin saçma tarafı sebebini bile bilmiyordum.

Düşüncelerimi dağıtıp etrafıma bakarken kafamda bir soru geçti "Acaba hayatı mükemmel olmasına rağmen benim gibi her şeyden ve herkesten kaçmak isteyen başkaları da var mıydı?" Muhtemelen hayır, bazen kardeşimin bana neden deli olduğumu söylediğini şimdi anlıyordum aklı başında kim sorunsuz yaşadığı bir hayatan yorulabilir ki?

Çevremdeki insanlara baktım mutlu görünüyorlardı, yanımdan geçen bir çifte takıldı gözlerim el elle yürüyorlardı kendi aralarında küçük bir sohbet ederken kadın karpuz gibi karnını desteklemek için boştaki elini kullanıyordu: hamileydi. Acaba bir partnere mi ihtiyacım vardı? Elini tutabileceğim, sorunlarımı konuşabileceğim, birlikte bir ömür geçirebileceğim bir partner?

Evime vardığımda düşüncelerimi dağıtım.

Güzel bir duş alıp pijamalarımı giyip yatağıma uzandım.

Gözlerim uyku nedeniyle kapanmadan hemen önce keşke başka bir evrende yaşasaydım diye düşündüm. Farklı bir evren, farklı bir benin olduğu bir evren. Daha sonra uykunun beni sıcak karanlığına çekmesine izin verdim.

.......

Parlak güneş ışıklarının yüzüme nüfuz ettiğini hissettiğimde gözlerimi açmaya çalıştım. Daha kendime doğru düzgün gelmemişken hayatımda ilk defa duyduğum bir ses çağırdı beni.

- Hoseok!

Ne oluyor be?

Gözlerimi açıp ışık hızında yatağımdan kalktım, sesin nereden geldiğini bulmak için oda da gözlerimi gezdirdim.

Odaya bakarken bulunduğum odanın benim olmadığını farkettim.

Kocaman sade ve şık bir odaydı ama kesinlikle benim değildi, sanki başka bir döneme ait bir oda gibi duruyor kesinlikle 21. Yüzyılda böyle bir odanın bulunması imkansız tabi eğer geçmişteki evlerin neye benzediğini ve nasıl olduğunu görmek için bir müzeye uğramazsanız böyle bir oda göremezsiniz.

- Hoseok! - aynı yabancı erkek sesi tekrar beni çağırdı.

Aceleyle ayağa kalktım, üzerimde beyaz bir hambok vardı. Bunlar kimin ve nasıl benim üzerime geldi? Dün akşam uyumadan önce mavi pijamalarımı giydiğime eminin. Odanın dışındaki her kimse yine adımı bağırdı kapıyı aceleyle açtım karşımda yirmili yaşlarının sonunda esmer uzun boylu üzerinde siyah altın işlemeli bir hanbok olan biri vardı. Bu kim?

- Neden hâlâ giyinmedin, Kral dün bizi uyarmıştı. Soylu bütün omegalar bugün yapılacak seçim törenine katılmak zorunda.

Kral?

Omega?

Şu anda tam olarak neler oluyor. Bu adam kim?

- Sen kimsin? Ben neredeyim?

Adam sanki iki başım çıkış gibi garip bir şekilde bana baktı.

Yanlış bir şey mi söyledim?

- Hoseok iyi misin? Yine mi hastalandın? - diyip elini alnıma götürdü, ateşim olmadığını fark ettiğinde elini geri çekip hâlâ o garip bakışla bana baktı.

Bir süre birbirimize rahatsız edici bir sessizlik içinde baktık.

- Sıcaklığa mı girdin? Bunun için hâlâ erken değil mi? - dedi adam sesizliği bozarak.

Ne sıcaklığı? Bu adam ne saçmalıyor. Deli falan mıydı acaba?

Daha sonra dün uyumadan önce ki düşüncemi hatırladım.

Başka bir evren de olma ihtimalim tam olarak ne? Böyle şeyler film ve kitaplarda olur gerçekte olamaz. Değil mi?

- Kral neden soylu omegaları bir araya topluyor?

Birşeyler öğrenmem gerekiyordu. Tam olarak ne olduğunu bilmiyorum ama bir omega olmadığımı ve omega'ların gerçekte var olmadığını biliyorum. Ya bu adam deli ya da gerçekten farklı bir evrendeydim.

- İyi olduğuna emin misin? Veliaht Prens bugün ruh eşi olacak omega'yı seçecek.

Sanırım hem geçmişte hem de insanların olmadığı bir evrendeydim.

Bir dakika Veliaht Prens mi dedi? Bu onun bir erkek olduğu anlamına geliyor,benim gibi.

- O erkek mi? O zaman ben neden törene katılıyorum ki?

- Hoseok sen gerçekten iyi olduğuna emin misin? Prens bir alfa ve sen de soylu bir omega olduğun için bu törene katılmak zorundasın. Umarım omega'sı olarak seni seçer, babam bu konuda çok mutlu olacaktır ve bizim için çok gurur verici bir şey olur.

Ne saçmalıyor bu?

Çocuk konuşmaya devam edince ona baktım.

- Hem sen çok güzelsin Prens'te çok yakışıklı, kusursuz yavru köpekleriniz olacak ve bilirsin genlerimiz çok doğurgan prense istediği kadar yavru verebilirsin.

Yavru mu?

Yavrudan kastı bebek mi? Ben mi bebek doğuracağım?

- Ben mi bebek doğuracağım? - dedim aklımdaki soruyu sesli bir şekilde tekrar sorarak.

- Burada ki omega sen olduğuna göre, bir beta olarak benim hamile kalmam imkansız biliyorsun.

Hayır bilmiyorum.

Benimde hamile kalmam imkansız, tanrı aşkına ben bir erkeğim.

- Tören ne zaman? - dedim bozuntuya vermeden.

Şu anda tam olarak ne oluyor bilmiyorum ama birçok merak ettiğim şey var, en iyisi uyum sağlamak olacaktır.

- Az bir süre kaldı,git hazırlan. Sıcak su ve kıyafetlerin hazırlandı güzelce temizlen ve kıyafetlerini giy abin olarak sana törende eşlik edecek kişi ben olacağım.

- Tamam. -dedim sakince.

Şimdi oldukça meraklanmıştım acaba bu prens kimi seçecekti ya gerçekten beni seçerse? Bu ne anlama gelirdi onunla evlenmen mi gerekicekti?

Omega konusunu da pek anlamadım, ne yani biri omega olunca kız erkek farketmeksizin hamile kalabilir mi? Peki ya bir kız alfa ise omega bir erkeği hamile bıraka bilir mi?

Aklımda cevaplanmayı bekleyen binlerce soru vardı ve içimden bir ses bu soruların cevabını birinci elden öğreneceğimi söylüyordu.

Umarım en kısa sürede bu kabustan uyanırım.

.......

•√•

ANOTHER UNIVERSE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin