9, kanka bahtsız bedevisin

349 61 76
                                    

yıne duz yazı. kahırlarrrr olsun ynı. cıldırıorum. nyse ıns yorum yaparsnz optum.
ıyı okumalaarrrrr🧚🏻‍♀️🧚🏻‍♀️


🫧🫧🫧

Klinikten çıkmış markete gidiyordum. Bu gece arkadaşlığımızın başından beri kutsal sayılan o aktiviteyi gerçekleştirecektik hep birlikte. Jisung adına "kızlar gecesi" dediği için hâlâ öyle demeye devam ediyoruz.

Bu işin şakası tabii. Jisung ünlendiğinde, ben işe başladığımda, Felix Changbinle flörtken ve evlilik aşamasındayken hep yapmıştık bunu. Sonrasında Changbin de katılmıştı bize. Bir nevi bizim arkadaşlığımızı pekiştirdiğimiz, içimizi döktüğümüz, beraber ağlayıp güldüğümüz, sorunlarımıza çözüm bulmaya çalıştığımız ve bol bol yediğimiz bir terapi bu.

Dediğim gibi bol bol yediğimiz için dördümüzün de sevdiği atıştırmalıkların hepsinden birkaç tane atmıştım sepetime.
Ödemesini yaptıktan sonra motora doğru ilerledim ve aldıklarımı sepete koyup kaskımı taktım.

En fazla beş dakikalık bir yolculuktan sonra Felixlerin kapısının önündeydim. Evleri iki katlı bahçeli beyaz bir villaydı. Sahilin önündeydi ve dışarıdan bakınca gerçekten bu evde huzurun olduğunu anlıyordunuz. Bahçede bir sürü rengarenk çiçek, salıncak ve yemek masası vardı. Changbin'e gerçekten minnettarım bu konuda, Felix en iyilerini hak ediyor ve Changbin ona elindeki tüm imkanları sunuyor.

Ben kapıyı çalmak üzereyken duyduğum hışırtıyla arkamı döndüm ve Jisung'un arkasında atlı varmış gibi koşarak geldiğini gördüm.

"Niye koşuyorsun böyle salak?"

"Köpek kovaladı amına koyayım. Of konuşturma bi çok yoruldum, ay."

"İt iti çekiyorsa demek ki."

"Ondan mı it doktoru oldun?"

Ensesine Osmanlı tokadını bi' yapıştırdım.

"Ne vuruyorsun be deli manyak."

"Haddini bileceksin küçük kız."

"Seungmin kapıyı çal yeter ya."

"Kes be zilli. Çalıyorum."

Zili üst üste çalmaya başlamıştım. Çünkü Changbin bundan nefret ediyordu. Tam üçüncü kez seremonime başlayacakken kapı açıldı.

"Allah da sizin bin belanızı versin. Geçin üşümeyin hadi."

Seviyor bu adam bizi ya.

Biz ceketlerimizi çıkarırken mutfaktan Felix'in neşeli sesi duyuldu.

"Hoş geldinizzz. Geçin içeri kurabiyeyi fırından çıkartıp geliyorum hemen."

Tabii ki dediğini yapmayıp mutfağa geçtik.
Ve bizi üstünde pembe kalpler olan önlüğü, ayağında civcivli terliği ve üstten topladığı sarı saçlarıyla Felix karşıladı.

Bu adam nasıl bu kadar güzel ve nasıl benimle arkadaş oldu, ne gibi bir sevap işledim diye içimden günlük sorgulamamı yaparken Jisung'un ağzı doluyken konuşmasıyla ona döndüm.

"Kanki bunlar mükemmel olmuş amına koyayım. Acil ye."

Bana fikrimi sormadan ateş gibi kurabiyeyi ağzıma tıkmıştı. Felix de heyecanlı gözlerle bana dönmüş tepkimi bekliyordu.

"Süper olmuş bu ya. Oha. Bu ne?"

Felix'in gözleri parlamıştı anında. Kurabiyeyi denemeyen tek kişi olan Changbin'e de bir tane uzatıp tepkisini beklemeye başladı. O sırada Jisung konuşmaya başladı.

not as it seems, seungchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin