"Bu dizide bitti."Diye mırıldandım diz üstü bilgisayarımı kapatırken. Sonunda 1 haftadır bitirmeye çalıştığım diziyi bitirmiştim. Ve artık meraktan öldüğüm kitabı okuyabilecektim. Biliyorum, daha yeni bir dizi bitirmişken direk bir kitaba başlamak abarti gibi gelmiş olabilir. Ama okul başlamadan kitap ve dizilerimi bitirmek istiyordum. Ve bunu yapacaktım.
Doğru. Kendimi size tanitmadim. Ben Deniz Güneş. Güneş benim adim değil soyadim. Normalde herkes güneşi isim sandığı için bu detayı es geçemezdim.
Bu sene lise bir'e başlayacağım. Ama daha okulların açılmasına tam beş gün var ve bu beş gün, tam beş yıl gibi geçiyor. Bu benim için iyi bir şey.
Okulum daha belirlenmedi. Anneme bu konuyla ilgili bir şey sorsam sürekli "Git babana sor." Diyor ve babama da soramıyorum. Eve geç saatlerde geldiği için sorma fırsatım olmuyor.
Diz üstü bilgisayarımı kapattıktan sonra arkaya doğru sırtımı gerip esnedim. Ekran biraz aşağımda olduğu için eğilmek zorunda kalmıştım ve otururken eğilmek zordu ama sıkıntı değildi. Dizi güzel bitmişti. Kötü bir son ile bitmediği için dizinin yapımcısına minnettardım.
Dizi de olan şeyleri aklımdan teker teker hatırlarken telefonumun çaldığını gördüm. Resimden bakılırsa arayan eceydi. Yine aşk ile ilgili bir şey olduğu kesin. Telefonu elime alıp fosforlu yeşil renginde olan yuvarlağa bastım. Ve kulağımın küfür etmesine sebep olan bir çiğlik duyuldu. Kulağımı bir daha kullanamayacağıma yemin edebilirdim."Kulağımı sağır ettiğin için sağol Ece." Diye söylenirken Ece bir çığlık daha attı. O çığlığın etkisinden çıkmaya çalışırken Ece'nin titrek sesi duyuldu. " D-deniz ç-çabuk bizim eve gel!!" Dedi neşeyle. Güzel. Kötü bir haber değildi. Ama neydi? Tam aklimi kemirmeye başlayan soruyu sorucaktimki telefonu yüzüme kapattığını gördüm.
Bu kızın gerçekten sorunları vardı. Hep böyleydi. İlkokuldan beri gülücükler pembe dudağından ayrılmıyordu. Ama öylesine gülmüyordu. İyi bir izlenim bırakmak için değil. O içtenlikle gülüyordu. Gülmesi hep içimi ısıtırdı. Ve o içimi ısıtan alev hiç sönmedi. Sönmeyecekte. Asla. Ece'yle ilkokuldan beri arkadaşız. Karşı sitede oturuyor o yüzden birbirimizi rahatlıkla görebiliyoruz. Yavaş ve sakince yataktan kalkıp dolabımın yanına gittim. Dolabımı rahat bırakmayıp sürekli açtığım için isyanlarını gıcırdayarak verirken montumu bulmuştum bile. Özellikle kalın bir mont seçmiştim çünkü Ankara'nın göt donduran soğuğuna katlanmak çok zordu. Bir dakikadan az bir sürede varacağımı biliyordum ama yinede soğuk hava için bu zaman yeterde artardı.
Vücudum montun sıcaklığıyla buluşurken ben ayakkabımı giyiyordum. Beyaz ayakkabımı giydikten sonra bağırarak anneme Ece'nin yanına gittiğimi söyledim ve vakit kaybetmeden kapıyı kapattım. Asansöre yan bir bakış atıp merdivenlere yöneldim. Üçüncü katta olduğumuz için fazla merdiven yoktu ama annem hep isyan ederdi. Annem her isyan ettiğinde burayı seçmeseydik derdim içimden. Ama benim için yorucu değildi. Çıkış kapısına ulaştığımda cebimden anahtarı aramaya koyuldum. Nerdesin anahtar? Dedim içimden.Ece'ye hesap vermek istemiyorum. Sonunda anahtarı bulduğumda kafamda zafer şarkısı çaldı. Anahtarı kilide geçirip bir tur sağa bir tur sola çevirdim ve kapıyı ittirdim. Kapıya geçebileceğim bir boşluk açtığımda kapıdan dışarı çıktım. Arkamı dönüp kapıyı kapatırken rüzgar, topuz yaptığım saçımı ve önümdeki kısa saçlarımı yana itiyordu ama yerlerine geri dönüyorlardı. Kapının tam kapandığından emin olup soğuğu tam hissedebileceğim noktaya doğru ilerledim.
Büyük siteye doğru yürürken Ece'nin ne diyeceğini düşünüyordum ama bu düşüncelerimi dondurucu rüzgar bölüyordu. Montum soğukluğu hissetmemi biraz az olsun engellemeşti. Hızlı adımlarla siteye girerken kapının şifresini hatırlamaya çalıştım. Fazla uzun olmayan düşünceler arasından kapının şifresini hatırlamıştım. "726" diye mırıldandım şifreyi girerken. Kapı yüksek bir ses çıkardığında kulağım tekrar isyan etti. Ve kendimi sitenin içine attım. Asansöre yine sert bir yan bakış atıp merdivenin birinci basamağına bastım. Hızlı bir şekilde çıkmama rağmen hâlâ fazlasıyla merdiven vardı. Yorulmuştum. Ama bir insanla dövüşecek ve 400 metre koşabilecek gücüm vardı. Sonunda Ecelerin katına gelmiştim. Bittiğine bin kez şükür edip dairelerinin kapısına ulaştım. Zili çaldım ve beklemeye başladım. 1 dk bile geçmeden kapıyı açtı Ece.
"Seni bekliyordum!" Dedi yerinde zıplayarak. Eğer böyle zıplamaya devam ederse kendisini uzayda bulacaktı. "Beni beklediğini biliyorum. İzninle neden böyle bir anda neşe küpü olduğunu öğrenmek istiyorum." Sesim bıkkın çıkmıştı. Ece hemen geriye gitti ve girebileceğimden fazla boşluk açtı."İçeri gel!" Dedi heyecanla. Ayakkabılarımı çıkartıp içeri girdim ve Ece'nin kapıyı kapatmasına izin verdim. Siyah kalın montumu çıkardım ve kapının yanında duran askılığa astım. Ece önden odasına doğru yürürken onu takip etmeye başladım. Odasına gittiğimizde direk bilgisayarını açtı ve yanıma oturdu. Herhalde bana her şeyi anlattıktan sonra detaylı bir şekilde bilgisayardan gösterecekti.
"Ece artık seni delirten ve çıldırtan şeyi söyler misin, yoksa biraz daha meraktan çatlayayım mı?" Ece anlatacağı şeyin benide neşe küpüne dönüştüreceğini sanıyordu. Gerçekten meraktan parçalara ayrılıcaktım. Ben meraklı acayip şekilde sabırsız bir insanım. Hani olur ya arkadaşınız çok güzel bir haberinin olduğunu söyler sizde ona "ne oldu?" Dersiniz heyecanla. Ama sonra "boşver." Derler. Ben o anda karşımdaki insanın suratına yumruk atarım. Çıldırırım bana söylemeyecek diye. Söylemeyecekseniz neden heyecanlandırıyorsunuz??Ve Ece bunu bile bile yapıyor. Meraktan çıldırmamı istiyor. Ama benim biraz daha çıldırırsam çok kötü şeyler olacağını anlamış ki konuşmak için neşeyle büyümüş dudaklarını araladı.
"Ateş lise ikiyi İstanbul'da okuyacakmış!!" Dedi yerinde duramayarak. Merak akan gözlerimle Ece'ye döndüm.
" Ateş mi? O kim?" Dedim itiraf ederek.
____________________________________________________________________Evett. İlk bölüm bu kadardı! Nasıl buldunuz? Lütfen bunu yorumlarda belirtin! Eğer kötü bulduysanız özür dilerim. Başlıkla hikayenin uyumsuz olduğunu diğer bölümlerde anlayacaksınız. Şu an aklımda bir şey yok ama değiştirmeyi düşünüyorum.
Diğer bölümde görüşürüz!