"Yok ya benimle bir alakası yok."Bir kaç arkadaş benim evde toplanmış sohbet ediyorduk. İçlerinden biri çocukluk arkadaşımdı. Ona, yanımızda olmayan bir başka arkadaşımızın, onun yüzünden gelmediğini söylüyorduk.
"Arif sen değil misin bu adamı, ara sıra yaptığımız, buluşmalara davet etmeyen. Neden inkâr ediyorsun?"
Erdem cümlesini bitirince bu sefer ben konuşmaya başladım.
"Erdem haklı ayıp ediyorsun Arif. Kaç yıldır yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmemişti."
Arif sıkıntılı bir nefes çekti içine ve koltukta geriye yaslandı.
"Aga hoşlanmıyorum artık ondan ne yapayım yani. Çok görüşmek istiyorsanız onunla ayrı program yapın."
Kollarımı oturduğum koltuğun sırt kısmına attım ve sorgulayan bakışlarımı Arif'e gönderdim.
"Hayırdır nereden çıktı bu artık hoşlanmıyorum demeler? Bir sorun mu var bizim bilmediğimiz?"
Arif yandan bir gülümsemeyi yüzüne takındı ve ardından yüzünü ekşitti. Ne söyleyeceğini merakla bekliyordum.
"Tamam söyleyeceğim ama benden duymadınız."
Sesini biraz kıstı ve öne doğru eğildi. Evde üçümüzden başka kimse yoktu ama temkinli davranıyordu.
"Bizim Selim'in görüştüğü biri varmış. İkinci olarak açtığı sosyal medya hesabından gördüm. Yıllar öncesi takipleşiyorduk oradan da. Bu zamana kadar sakladığına göre görmemizi istememiş. O yüzden diğer hesaptan paylaşmış."
Eee dercesine yüzüne bakıyorduk Erdem ile birlikte. Bunun sonu nereye varacaktı.?
"Düz bir ilişki değil bahsettiğim, bir süredir erkek arkadaşı varmış. Resimlerini de gördüm zaten, konuşmayı da kestim."
Yüzünde tekrar iğreti oluştu ve kollarını bağlayıp arkasına yaslandı.
Neye şaşırıp neye üzüleceğimi bilemeden öylece durdum. Bizimkiler şaşırmamı yadırgamadan konuşmaya devam ettiler.
"Sen ciddi misin lan?"
"Gördüm dedim ya işte. Hem de birden fazla kez."
"Vay ulaan hiç beklemezdim."
"Ne oluyor bu millete anlamıyorum ki.?"
Şaşkın ve üzgün ifademi saklamaya çalışırken, benimle iletişim kurmamaları için yalvarıyordum.
"Kerem bir şey demeyecek misin? Şaşırdın tabi haklı olarak. Bir de bu adamla aynı yerde oturduk, yedik içtik."
Kaşlarımı çatıp başımı olumsuz anlamda salladım.
"Bu kimseyi ilgilendirmiyor. Şaşırdım ama dediğim gibi beni hiç alakadar etmez. Herkes kendi hayatını yaşasın."
Benim konuşmam bitince bu sefer Erdem lafa atladı.
"Herkes kendi bacağından asılır tabi de böyle insanlarla iletişimi kesmek en doğrusudur."
Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı salladım. Gözlerimin yaşarmaması için sık sık gözlerimi kırpıyordum. Çocukluk arkadaşım ve liseden arkadaşımın bu kadar keskin ve önyargılı olması canımı çok acıtmıştı. Sevdiğim kişiyi onlara asla anlatamayacak olmak, hatta bundan sonra onlarla iletişim halinde olamayacak olmam beni derinden üzmüştü. Ne bileyim hem böyle düşüneceklerini tahmin ederdim hem de arkadaşlarını bir çırpıda sileceklerini düşünemezdim. Aslında onlara bu söyledikleri cümleleri konduramazdım. Daha önce benim de bir tarafım yoktu ama kimseyi dışlamaz ve dinlemeden yargılamazdım. Onların böyle hassas bir konuya sert tavırlı yaklaşımları kalbimi ağrıtmıştı.